Mesajı Okuyun
Old 04-07-2011, 14:00   #2
BaharB

 
Varsayılan

Muvazaadaki amaç, mirasçıların miras haklarını engellemek değil ise, mirasçılar muvazaa ile kendi haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek dava açamazlar. Bu durumda devir edenin halefi sıfatıyla dava açılabilir ki dava aynen miras bırakan gibi ispat edilmelidir.
Alıntı:
Yazan 19. Hukuk Dairesi

E:2009/998
K:2009/8386
T:17.09.2009
...
Davacıların ve davalının müşterek murisi Nermin'in keşide ettiği, lehdarı davalı Fatih olan 31.12.2004 keşide tarihli çek davalı tarafından davacılar aleyhine takibe konulmuş, davacılar çekin mirasçı olan davacıları mirastan yoksun bırakmak amacıyla muvazaalı olarak keşide edildiğini ileri sürerek menfi tespit davası açmıştır.
Senede karşı menfi tespit davası açıldığına göre HUMK'nın 290. maddesi uyarınca senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile ancak senetle ispat edilebilir. Hükümde öngörülen senede karşı senetle ispat kuralı senedin tarafları için geçerlidir. Senedin tarafları kavramına külli halefler yani mirasçılar da dahil olduğundan, mirasçıların külli halef sıfatıyla senede karşı dava açmaları halinde, iddialarını ancak senetle (yazılı delille) ispat edebilirler. Ancak, mirasçılar külli halef sıfatıyla değil de sadece kendi haklarına dayanarak dava açarlarsa, senede karşı olan iddialarını senet (kesin delil) ile ispat etmek zorunda olmayıp, tanıkla ispat edebilirler (HGK 21.04.1978, 13-3608/338, HGK 12.04.1985, 4-558/317).
Somut olayda davacılar (mirasçılar), senedin davacıları (mirasçıları) mirastan yoksun bırakmak amacıyla muvazaalı olarak düzenlendiğini iddia ettiklerine göre, burada halefiyete değil, mirasçı olan davacılar kendi haklarına dayanarak dava açtıklarından senede karşı senetle ispat kuralı burada uygulanmaz.
...