Konu: tefecilik
Mesajı Okuyun
Old 20-12-2008, 16:37   #4
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

1.)90 Sayılı KHK ve tefecilik

90 Sayılı KHK'nin 9 uncu maddesinde “tefecilik” tanımlanmış olup, “ikrazatçılık yapmak üzere izin alınmadan, faiz veya her ne ad altında olursa olsun, bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işlemlerinin yapılması veya bu işlerin meslek ittihaz edilmesi ve Kanun Hükmünde Kararname uyarınca alınan ikrazatçılık izni iptal edildiği halde ödünç para verme işlerine devam edilmesi”, tefecilik sayılmıştır.

Aynı KHK'nin para ve hapis cezalarını düzenleyen 15 inci maddesinin 2 inci fıkrasında ise “1'inci fıkra hükmü dışında kalan hallerde, tefecilerin 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıyla birlikte 50 bin liradan az olmamak kaydıyla, sağladıkları menfaatlerin 5 katı ağır para cezasıyle cezalandırılacağı” düzenlenmiştir.

Ancak, Kararnamenin yürürlük maddesi olan 17 inci maddesinin 2 inci fıkrasında, para ve hapis cezalarını düzenleyen 15 inci maddenin, kararnamenin kanunlaştığı tarihte yürürlüğe gireceği,

3 üncü fıkrasında ise 15 inci madde yürürlüğe girinceye kadar, 2279 sayılı Kanunun suç saydığı fiiller hakkında, bu Kanunun 17 nci maddesinde yazılı hükümlerin uygulanmasına devam olunacağı öngörülmüştür.

Bilindiği gibi belirtilen KHK kanunlaşmamış olup, 90 sayılı KHK'nin ceza hükümleri ile 5237 sayılı yasa arasında bir ilgi yoktur.

2.)2279 Sayılı Yasa ve tefecilik

2279 Sayılı yasanın 17 inci maddesi “Tefecilik edenlerin bir aydan bir seneye kadar hapse ve (500) liradan (10 000) liraya kadar ağır para cezasına mahkûm edileceğini” düzenlemiştir.

Maddede geçen “tefecilik” kavramı, 90 Sayılı KHK de düzenlenen tefecilik hükümlerine göre değil, 2279 sayılı yasanın 14 üncü maddesinde tanımlanan tefecilik hükümlerine göre belirlenecektir. Zira, 2279 Sayılı yasa yürürlükten kaldırılmışsa da, yukarıda da belirtildiği gibi yürürlükten kaldıran KHK de “2279 sayılı Kanunun suç saydığı fiiller hakkında, 2279 sayılı yasanın 17 inci maddesinin uygulanmasına devam edileceği” düzenlenmiştir.

2279 Sayılı yasanın 14 üncü maddesine göre tefecilik ise “izin usulüne tâbi olupta izinsiz faizle ödünç para vermeği itiyat eden ve beyannamelerinde yazılı faiz hadlerinden fazla faiz alan ve beyannamelerindeki şartları veya faiz hadlerini muvazaa ile gizleyen hakiki ve hükmi şahısların faaliyetidir.

3.)5237 sayılı yasa ve tefecilik

Yasanın 241 inci maddesinde, tefecilik fiili suç olarak tanımlanmış olup, faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesinin, tefecilik suçunu oluşturacağı belirtilmiştir.

Madde metninde, önceki uygulamada varolan itiyat hali ile ilgili herhangi bir işaret yoktur. Maddenin lafzına göre itiyat olmasa dahi, her ne nam altında olursa olsun kazanç elde etmek amacıyla yapılacak bir defalık ödünç verme işlemi dahi tefecilik sayılacaktır. Bu tanım, 2279 sayılı yasaya göre faiz dışındaki menfaatleri de kapsaması bakımından yeniliktir.

Ancak 5237 sayılı yasanın, 2279 sayılı yasanın 17 inci maddesini ortadan kaldırmadığını ve iki ayrı suç konusunu düzenlediklerini düşündüğümüzde ortaya ilginç bir tablo çıkmaktadır.

Faiz elde etme konusunu itiyat haline getirenler için, 2279 sayılı yasanın 17 inci maddesine göre bir aydan bir seneye hapis cezası olmasına karşılık, bir defa ihlal halinde TCK 241 hükmüne göre iki yıldan beş yıla hapis cezası sözkonusu olacaktır. Tabi ki bu durum, kanun koyucu tarafından dikkate alınması gereken bir hukuk politikası sorunudur.

Saygılarımla.