Mesajı Okuyun
Old 17-05-2013, 17:59   #63
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/9630
K. 2012/12553
T. 18.12.2012

• BOŞANAN EŞİN KATKI PAYI ALACAĞI DAVASI ( 01.01.2002 Tarihinden Önce Gerçekleşen Taşınmaz Tapu Tescili Nedeniyle Taraflar Arasında Mal Ayrılığı Rejimin Uygulanacağı - İspat Yükünün Davalı Üzerinde Olduğunun Gözetilmesi Gerektiği )

• MAL AYRILIĞI REJİMİ ( Taşınmaz Devrinin 1993 Yılında Olduğu - Kocanın İşyeri Sahibi ve Gelir Elde Eden Biri Olması Nedeniyle Taşınmaza Maddi Bir Değer Koyduğunun Kabulü/Bunun Aksini İddia Eden Davalının İspat Yükü Altında Olacağı )

• İSPAT YÜKÜNÜN DAVACI ÜZERİNDE OLMASI ( Davacının İşyeri Sahibi ve Gelir Elde Eden Biri Olduğu - Mal Ayrılığı Rejiminin Uygulandığı Dönemde Dava Konusu Taşınmaza Katkısının Bulunduğunun Kabulü/İspat Yükünün Davalı Üzerinde Olduğu/İspat )

• DAVACININ İŞYERİ SAHİBİ VE GELİR ELDE EDİYOR OLMASI ( Dava Konusu Taşınmaza Katkısının Bulunduğunun Kabulü - Aksini İddia Eden Davalının İspat Yükümü Altın Olduğu/Mahkemece İspat Yükünün Davalı Üzerinde Olduğunun Gözetilmesi Gerektiği )

• DAVALININ DOSYAYA SUNDUĞU TAPU KAYDI ( Babasına Ait Taşınmaz Hakkındaki Tapu Kaydının Dosya İçerisinde Bulunduğu Halde Bu Hususta Mahkemece Bir Değerlendirme Yapılmadığı - Davalının Savunması Üzerinde Durulmaksızın Hatalı Karar Verildiği )

743/m. 152,170
4721/m. 202,225/2.

ÖZET : Dava, katkı payı alacağına ilişkindir.Dava konusu taşınmazlar 15.04.1993 tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimini geçerli olduğu dönemde satın alınarak davalı adına tapuya tescil edilmişlerdir.Davacının bu taşınmazlar yönünden talebinin katkı payı alacağı olduğu hususunda tereddüt yoktur.743 sayılı TKM.nin yürürlükte olduğu; 01.01.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, karı ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının bulunması gerekir.Eşlerden birinin edindiği mala diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa, bu talep kabul edilemez. Kural olarak, davacının işyeri sahibi olduğu ve gelir elde ettiği belirlendiğine göre mal ayrılığı döneminde edinilen taşınmazların alımına katkısının bulunduğunun kabulü gerekir. Bu durumun aksinin yani davacının geliri ile katkıda bulunmadığı ve gelirlerini farklı yerlerde değerlendirildiğinin veya alımın tümü ile kendi kişisel geliri veya malı ile edinildiğinin ispatı davalıya düşmektedir.Davacı çalışarak gelir elde ettiği anlaşıldığına göre kural olarak davacının katkısı bulunduğunun ve ispat yükünün yer değiştirerek davalıya geçtiğinin kabul edilmesi gerekir.Davacı tarafa verilen yetki ile Sultanahmet’te davalının babasına ait taşınmaza ait tapu kaydı çıkarttırılarak dosya arasına konmuş ise de bu hususta mahkemece bir değerlendirme yapılmamış, davalının savunması üzerinde durulmadan hatalı şekilde ispat yükünün davacıda olduğundan hareketle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.Mahkemece ispat yükü davalıya düştüğü gözden kaçırılarak davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

DAVA : İ Y. ile F Y. aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair Kadıköy 1. Aile Mahkemesinden verilen 21.03.2012 gün ve 851/250 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18.12.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili ve karşı taraftan davalı vekili geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı İvekili, dava dilekçesinde yazılı diğer taşınmazlar yanında, Bodrum Müsgebi köyü 206 ve 207 parsellerin 15.04.1993 de davacı tarafından alındığını ve bedellerinin ödendiğini, sırf davalının aldatıcı ve ikna edici çabası karşısında davalı üzerine tapuya tescil edildiklerini açıklayarak davalı adına tapuda kayıtlı taşınmazların bedellerinin şimdilik 5.000 TL'sinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş.

Davalı F vekili, davalının babası M T.’ya ait Sultanahmet’te bulunan 4 katlı binanın 1993 yılında satılarak davalının payına düşen miktara, davalının kendi birikimlerinin de eklenerek meydana gelen toplam 199 milyon liranın davalının kardeşi MT. tarafından Halkbankası Cağaloğlu şubesinden İ Y.’a 12.04.1993 tarihinde havale edildiğini, bu parayla dilekçede belirtilen Bodrum’daki arsaların alındığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemenin ilk kararında davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairenin 22.12.2009 tarih 2009/2852 Esas 2009/6343 Karar sayılı ilamı ile 442 ada 68 parselde 20 numaralı daire bakımından davalının bu taşınmazı sahibi olduğu önceki taşınmazların satışından gelen gelirle edindiği ve davacının katkısının kanıtlanamadığı gerekçesi ile onanmasına karar verilirken, diğer dava konusu 206 ve 207 parsellerle ilgili olumlu olumsuz bir karar verilmediği açıklanarak bozma sevk edilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda dava konusu 206 ve 207 parsellerle ilgili 08.02.2012 tarihli ek bilirkişi raporunda davacı tarafın arsa alımı için Pamukbank havalesi ile 1992 yılında davalının erkek kardeşi Muzaffer T.’ya villa alımı konusunda kullanmak üzere para gönderildiği iddia edilmiş ise de, tapuda villa alımı konusunda kullanılan vekaletname talep edildiğinde davacı adına değil, davalının kardeşlerine gönderildiği ve davacı ile bir ilgisinin bulunmadığının, senetlerin bu taşınmazın alımında kullanıldığına dair belge de olmadığının ifade edildiği açıklanarak, dava konusu 206 ve 207 parsel sayılı arsa niteliğindeki taşınmazların alımına banka havalesi ile para çıkardığı iddia edilen davacının bu iddiası konusunda iddiayı kanıtlar ve bağlantı ortaya koyar belge ve kayıtlar elde edilmediğinden yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir.

Taraflar 11.01.1989 tarihinde evlenmiş, 06.06.2003 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 06.05.2005 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı ( 743 sayılı TKM.nin 170. m. ), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ( 4721 sayılı TMK’nun 225/2. m. ) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( 4721 sayılı TMK.nun 202.m ).

Dava konusu Bodrum Müsgebi köyünde tarla niteliğindeki 206 ve 207 parseller 15.04.1993 tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimini geçerli olduğu dönemde satın alınarak davalı adına tapuya tescil edilmişlerdir. Davacının bu taşınmazlar yönünden talebinin katkı payı alacağı olduğu hususunda tereddüt yoktur.

Mahkemece, katkının ispat yükümlülüğünün davacı tarafa düştüğü, davacının da az yukarıda yazılı olduğu üzere iddiasında belirttiği havale ve para transferini ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de, TMK.nun 6 ve 222. maddeleri gereğince herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Toplanan delillere göre edinme tarihine kadar olan dönemde davalı ev hanımı iken eşinin işyerinde işçi sıfatıyla çalışarak SSK’dan emekli olduğu, davacının ise, kendine ait işyeri bulunduğu ve çalışarak gelir elde ettiği anlaşılmaktadır. Taşınmazların edinme tarihi itibarıyla taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerli olup, bu halde taraflar arasındaki bu uyuşmazlığın Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekmektedir. 743 sayılı TKM.nin yürürlükte olduğu; 01.01.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, karı ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının bulunması gerekir.

Eşlerden birinin edindiği mala diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa, bu talep kabul edilemez. Kural olarak, davacının gelir elde ettiği belirlendiğine göre mal ayrılığı döneminde edinilen taşınmazların alımına katkısının bulunduğunun kabulü gerekir. Bu durumun aksinin yani davacının geliri ile katkıda bulunmadığı ve gelirlerini farklı yerlerde değerlendirildiğinin veya alımın tümü ile kendi kişisel geliri veya malı ile edinildiğinin ispatı davalıya düşmektedir. Yani ispat yükü yer değiştirmekte ve davalıya geçmektedir.

Temyize konu olayda, davacının da çalışarak gelir elde ettiği anlaşıldığına göre kural olarak davacının katkısının kabul edilmesi gerekir. Ancak ispat yükü kendine düşen davalının savunmasında belirttiği Sultanahmet’te babasına ait taşınmazın satışından elde edilen gelirle alındığını, ziynetler veya kişisel birikimleri ile katkısını ispat etmesi gerekir. Davacı tarafa verilen yetki ile Sultanahmet’te davalının babasına ait taşınmaza ait tapu kaydı çıkarttırılarak dosya arasına konmuş ise de bu hususta mahkemece bir değerlendirme yapılmamış, davalının savunması üzerinde durulmadan hatalı şekilde ispat yükünün davacıda olduğundan hareketle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.

Mahkemece, bu durumda yapılması gereken iş; ispat yükü kendine düşen davalı tarafa savunmasını ispat için süre ve imkan vermek, ispat edemediği takdirde her iki tarafın da gelir elde ettiğinden hareketle tarafların alım tarihine kadar elde ettikleri tüm gelirlere ilişkin belgeleri getirtip dosyaya eklemek, eşlerin sosyal statüleri ve mesleki kariyerleri gözetilerek her eşin olağan koşullarda yapabilecekleri giderlerinin saptanarak davacı kocanın 743 sayılı TKM.nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü de gözönünde tutularak yaptığı giderlerin de kişisel giderlerine eklemek, her eşin toplam giderlerinin, kişisel gelirlerinden ayrı ayrı düşülerek her eşin yapabileceği tasarruf miktarını bulmak, bu miktarlar birbirine oranlanarak bulunacak katkı payı oranı ile taşınmazların bilirkişi raporuyla belirlenen dava tarihindeki piyasa rayiç ( sürüm ) değerleri ile çarpmak, bu şekilde katkı payı alacağını tespit etmek olmalıdır. Hüküm kurulurken net belirlemenin yapılamadığı durumlarda hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkelerinin gözetilmesi, dava açılırken üç parça taşınmazla ilgili ayrı ayrı talep edilen değer bildirilmemiş olması sebebiyle de talebe konu 5.000 TL’nin eşit miktarda üç parça taşınmaza ait olduğunun düşünülmesi ve tarafların kazanılmış haklarının dikkate alınması gerektiği açıktır. Açıklandığı üzere mahkemece ispat yükü davalıya düştüğü gözden kaçırılarak davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. ( HMK m.297/ç ) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 18.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı