Mesajı Okuyun
Old 23-11-2003, 16:31   #56
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Stockholm’den Tülin Uygur bu hafta da İsveç’te yaşanan bir ‘toplu tecavüz’ olayını anlatıyor. Gerek cinsel suçları düzenleyen yasalar gerekse toplumun bu konuya yaklaşımı Türkiye’dekinden hiç de farklı değil. Uygur’un dediği gibi: “Erkek egemen toplumdaki anlayışlar parlamentoda artan kadın sayısı ile değişmiyor.”

Kadın olmak İsveç’te de zor!

İsveç kadın hakları ve korumacı yasaları konusunda çok ileri ülkelerden biri, ama kadın olmanın zorluğu her ülke gibi İsveç için de geçerli; özellikle mahkeme koridorlarında, tecavüz davalarında...

Şubat 2003’te toplum günlerce bir ‘grup tecavüz’ vakası ile sarsıldı. Gazeteler, Stockholm’ün çevre belediyelerinden biri olan Tumba’da 35 yaşında iki çocuk annesi bir kadının kendi evinde 4 genç adamın tecavüzüne uğramasını tüm detayları ile yazdı. Habere göre; arkadaşı ile dışarıda yemeğe giden kadın, dönüşte tanıdığı bir adamın arabasına bindi ama adam yalnız değildi ve arabadakiler hep beraber kadının evine gittiler. Kadının avukatına göre, adamlar daha kapıdan girer girmez kadına saldırıp tecavüz ettiler ve bu saatler boyunca devam etti. Üstelik adamlardan biri arkadaşını ve onun arkadaşlarını da telefonla davet etti, hatta arkadaşlarını getiren hiç tanımadıkları bir şoförü dahi yukarı ‘eğlenmeye’ çağırdılar.

Kadın ertesi gün polise giderek grup tecavüzünden şikayetçi oldu ve 4 adam tutuklandı. Adamlar kadının kendilerini istemediğini anlamadıklarını iddia ettiler. Celselerde birbiri ardına tecavüzcüleri sözümona sorgulayan ama faturayı kadına çıkaran bir tavır sergilendi. Kadının ‘hafif olduğu’ iddiaları, adamlarla birlikte kendi isteği ile içki içmesi, yalnız yaşayan bir anne olması, mahkeme koridorlarından gazete sütunlarına taşındı ve bir süre sonra da adamların tutukluluk haline son verildi. Kadının son çare olarak başvurduğu Yüksek Mahkeme de 3 Kasım’da yankı uyandıran bir karar verdi. Mahkeme 4 adamın kadını ‘cinsel olarak kullandıklarına’ ve kadının çok ‘sarhoş’ olduğuna ve bu nedenle ‘çaresiz’ bir durumda olduğuna karar verdi ama aynı zamanda kadının kendi evinde dolaşabilmesi ve konuşmalara cevap verebilir durumda olması nedeniyle adamların kadının ‘çaresiz’ durumda olduğunu anlamadıklarına kanaat getirdi. Ardından da tecavüzcülerin hepsini beraat ettirdi. Yani mahkemeye göre, bu 4 adamın hiçbiri ayakta dahi duramayacak kadar sarhoş bir kadının kendilerini istemediğini bir an bile düşünmedikleri gibi, tecavüz şölenine davet ettikleri diğer adamlar da kadının çaresizliğine bakıp ‘bu işte bir terslik, gariplik var’ diye düşünmemişlerdi ve bu nedenle suçlu değillerdi!..

Kadının avukatına göre, kadın kanındaki 2,24 promil oranında alkol ve ayrıca yemek sırasında ikram edilen sigaralardan aldığı esrarın etkisindeydi. Bu şartlar altında 5 saat boyunca tecavüze uğramıştı. Avukata göre bu karar ile hem adamlar tecavüzden beraat ettirildiler hem de suçsuz(!) yere tutuklu kaldıkları için tazminatla mükafatlandırıldılar; böylece tüm erkeklere garip bir sinyal verilerek grup tecavüzlerinin önü açılmış oldu.

Karar tüm kadın örgütlerini, hukukçuları harekete geçirdi. Son yıllarda ‘tecavüz’ davalarında mağdur durumda olan kadınların ‘iş, yaşam tarzı, giyim’ gibi kıstaslar ile mahkeme koridorlarında haksız duruma düşürülerek bir kez de mahkeme ve toplum önünde aşağılanmaları öylesine yaygınlaştı ki artık bu son dava bardağı taşırdı ve İsveç karıştı.

Ceza hukukçuları da 5 saat boyunca tecavüze uğrayan kadının bu işte gönüllü olmadığının anlaşılacağını ama buna rağmen tecavüzün devam ettiği, mahkemenin bu konuyu sorgulamayarak hatalı ve yetersiz bir karar verdiğini ama savcılığın kararı temyiz edeceğine de inanmadıklarını söylediler. Ayrıca kadın örgütlerinin protesto çağrısı da yeterli tepki uyandırmadı.

Sonuçta; kadınlar eğer içkili iseler, eğer giyimleri cüretkar ve davetkar(!) ise, eğer adamı kendi rızası ile evine almış ise başına gelenlerden sorumlu tutuluyorlar, ülkenin adı İsveç de olsa aynı, Türkiye de olsa da aynı. Erkekler uyuyan kadınlara, özürlü kadınlara, sarhoş kadınlara veya sokakta rasgele seçtikleri kadınlara, korku nedeniyle taş kesilip ‘hayır istemiyorum’ diye haykıramayan kadınlara, haykırsa dahi sesini duyuramayan kadınlara tecavüz ediyorlar ve mahkemelerde aklanıyorlar; ülkenin adı İsveç veya Türkiye fark etmiyor. Erkek egemen toplumdaki anlayışlar parlamentoda artan kadın sayısı ile değişmiyor.

Mahkemeler saldırganları özendirici tavırlar sergiledikçe, kadınlar mağdur olmalarına rağmen suçlu sandalyesine oturtulmaya çalışıldıkça, sizce kaç kadın bunca aşağılanmayı göze alır ve polise suç duyurusunda bulunur?


Tülin Uygur
Stockholm, 13.11.2003

*İsveç’te cinsel suçlar nedeniyle polise yapılan ihbarlar 2001 yılında 9162’ye ulaştı. Aynı suçtan 1975 yılında 2875 ihbar yapılmıştı. Cinsel suç olarak; tecavüz, cinsel zorlama, cinsel kullanma, küçük yaştakilerin cinsel kullanımı, kendi çocuğu ve kardeşi ile cinsel temas, cinsel taciz, kadın satıcılığı ve gençlerin kandırılması sayılıyor. 2001 yılında cinsel tacizden 5400, tecavüzden 2100, 15 yaşından küçüklere tecavüzden 285, 15 yaşından küçüklerin cinsel kullanımı ve zorlama nedeniyle 1200 polise ihbar yapıldı. İsveç’in nüfusu 8,9 milyondur.


www.ucansupurge.org web sayfasından alınmıştır.