Mesajı Okuyun
Old 10-11-2006, 19:13   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 1993/5631
K. 1993/7554
T. 12.10.1993
• YABANCI ÜLKEDE DÜZENLENEN SENETLERİN ONAYLANMASI ( Konsolosluk Tarafından )
• VEKALETNAME ( Yurt Dışında Düzenlenen )
• YABANCI RESMİ BELGELERİN TASDİKİ MECBURİYETİ
• YABANCI ÜLKEDE DÜZENLENEN SENEDİN İSBAT KUVVETİ
• YABANCI RESMİ BELGELERİN TASDİKİ MECBURİYETİNİN KALDIRILMASI HAKKINDA LA HAYE SÖZLEŞMESİ
2675/m.6
1512/m.195
1086/m.296
ÖZET : Almanya Devleti`nin "Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Hakkındaki La Haye Sözleşmesi`nde akit devlet olup olmadığı, akit devlet ise sözleşmenin 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtildiği gibi aramızda gerek karşılıklı uygulama ve gerekse iki veya çok taraflı ayrı sözleşmelerle tasdik şerhi işleminin kaldırılması, basitleştirilmesi veya tümden bağışık tutulma durumunun olup olmadığı Adalet Bakanlığı`ndan sorulup tesbit edilmek, bu tesbite göre Almanya`da, Alman yetkili noteri tarafından düzenlenen vekaletnamenin Türkiye`de resmi vekaletname olarak kabul edilip edilmeyeceğini değerlendirmek, resmi vekaletname olarak kabulü halinde, vekilin ibranameyi verme yetkisinin olup olmadığı, ibranamenin vekil tarafından düzenlenip düzenlenmediği üzerinde durulmak, gerekirse bu konularda tarafların delil ve karşı delilleri toplanmak ve böylece hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.

DAVA: Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR: Davacılar, davalının vekili tarafından verilen ibranameye rağmen ibra konusu alacağı için icra takibine geçtiğini beyanla borçlu olmadıklarının tesbitine, % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, Almanya ... Noterliği`nde düzenlenen vekaletname ile M. isimli kişiyi vekil tayin ettiğini, bu vekaletnamede vekilin ibra yetkisinin olmadığını, vekilin davacılardan hiçbir meblağ da almadığını, ibranın vekili tarafından verildiğinin kanıtlanması gerektiğini, Türk Konsolos ve siyasi memurları tarafından onaylanmadığı için vekaletnamenin geçerli olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, vekalet ilişkisinin mercii hakimliğinde tartışıldığı, Türk Konsolos veya siyasi memurları tarafından onaylanmadığı, geçerli bulunmadığı, davalının da kabul etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Yanlar arasındaki uyuşmazlık, Almanya ... Noterliği`nde düzenlenen vekaletnamenin Türkiye`de bir hukuki işlemde kullanılabilmesi için, Türk Konsolos veya siyasi memurlarınca onaylanmış olmasının gerekip gerekmediği ile vekaletnamede ibra yetkisinin vekile verilip verilmediği, vekilin ibra karşılığı bir meblağ alıp almamasının ibraya etkisi ve ibranamenin gerçekten vekil tarafından verilip verilmediği noktalarında toplanmaktadır. Öyle ise sağlıklı bir çözüm, için yabancı bir ülkede düzenlenen vekaletnamenin Türkiye`de Türk hukuku açısından geçerlilik durumu ile isbat gücü üzerinde öncelikle durulmalıdır. Kural olarak; yabancı bir ülkede, o ülkenin yetkili makamı tarafından doğrudan düzenlenen veya tasdik edilen senetler, o yabancı ülkedeki Türk Konsolos veya siyasi memurlarınca onaylanmış olmadıkça, bu senetlerin Türkiye`de resmi senet olarak kabulü mümkün değildir. Türk Konsolos veya siyasi memurları tarafından onaylanmamış olması, o senedin geçerliliğini hiç bir zaman etkilemez. Sadece isbat kuvvetine etkili olur. Resmi senet olarak nitelendirilemez. Resmi senedin sağladığı ,isbat imkanlarından yoksun olur ( HUMK.m.296 ve Noterlik Kanunu m.195 ). Nitekim, MÖHUK.`nun 6. maddesiyle de özet olarak, yabancı otoritenin düzenlediği senetlerin de şeklen geçerli olduğu, ancak Türkiye`de isbat kuvveti bakımından Türk Kanunlarına tabi olduğu açıklanmıştır.

Ne varki Türkiye, 5.10.1961 tarihli "Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Hakkındaki La Haye Sözleşmesi"ni 1984 yılında onaylamış, sözleşme Türkiye için 1985 yılında yürürlüğe girmiştir ( 27.7.1984 , 1984/8373 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı; RG., 16.9.1984 T., 18517 S. ).

Anılan sözleşmenin 1. maddesinde; "sözleşmenin, Akit Devletlerden birinin ülkesinde düzenlenmiş olupta, diğer bir Akit Devlet ülkesinde kullanılacak olan resmi belgelere uygunalacağı, amaçları bakımından noter senetlerinin de resmi belgeler arasında sayıldığı", 2. maddesinde; "Akit Devletlerden her birinin bu sözleşmenin uygulama alanına giren ve kendi ülkesinde kullanılacak olan belgeleri tasdik işleminden bağışık tutacağı ... tasdik işleminden yalnız belgenin kullanıldığı ülkenin diplomasi veya konsolosluk memurları tarafından belgedeki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının veya gerekirse üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işleminin anlaşılacağı", 3. maddesinde ise; "imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin sıfatının veya gerektiğinde bu belge üzerindeki mühür ve damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi için zorunlu görülebilecek tek işlemin 4. maddede tanımlanan tasdik şerhinin belgenin verildiği devlet yetkili makamınca bu belgeye konulmasından ibaret olduğu ... bu fıkrada belirtilen işleme uymasının gerek belgenin kullanıldığı ülkede yürürlükte bulunan yasa, yönetmelik veya uygulamalarla gerekse 2 veya daha çok akit devlet arasındaki bir anlaşma ile böyle bir işlemin kaldırılmış, basitleştirilmiş veya tasdikten tüm bağışık tutulmuş olması hallerinde istenemiyeceği" 4. maddesinde de; "3. maddenin 1. fıkrasında öngörülen tasdik şerhinin bizzat belgenin veya buna eklenecek bir kağıdın üzerine konulacağı tasdik şerhinin sözleşmedeki örneğine uygun ve şerhi koyan devlet dilinde düzenleneceği, ancak tasdik şerhinin "Apostille Convention de La Haye du 5 Octobre 1961" başlığının Fransızca olması gerektiği" hükümlerine yer verilmiştir. Sözleşmenin az yukarıda açıklanan hükümlerine göre akit devletlerden birinde düzenlenen resmi belgenin, kullanıldığı ülkenin yetkili konsolos veya siyasi memurları tarafından onaylanması koşul ve mecburiyeti kaldırılmış 3. ve 4. maddelerdeki işlemlerle resmi senet niteliği verilmiştir.

Almanya`nın anılan sözleşmede akit devlet olması durumunda, uyuşmazlığa özel nitelikteki bu sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğinde duraksanmamalıdır. Bu durumda ise davalı, Almanya ... Noteri Dr. L. tarafından onaylanan vekaletname ile bayan M.`yi vekil tayin ettiğini kabul etmektedir. Ancak, bu beyanı açık ve net değildir. İbranamede sözü edilen vekaletname, Almanya ... Noteri Dr. L. tarafından düzenlenen vekaletname ise ve sözleşmenin 3. ve 4. maddeleri gereğince Alman yetkili makamınca bu vekaletnameye "tasdik şerhi" verilmişse vekaletname Türkiye`de de resmi belge niteliğindedir. Bu nitelikteki bir belge ancak sahtelik iddia veya davasının subutu ile hükümden düşürülebilir. Davalının belgeyi kabul etmemesi isbat gücüne etkili olmaz. Mahkemece, anılan sözleşme ve bu sözleşmenin açıklanan hükümleri yönünde hiç bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. İcra Tetkik Mercii Hakimliğinin taraflara ve konuya ilişkin 7.2.1992 gün, 1991/231 esas, 992/30 kararı takib hukukuna özgü kurallar içinde verilmiş bir karar olup, genel hükümlere göre açılmış bu davada delil olamaz. Öyle ise mahkemece yapılacak iş; Almanya Devleti`nin "Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Hakkındaki La Haye Sözleşmesi`nde akit devlet olup olmadığı, akit devlet ise sözleşmenin 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtildiği gibi aramızda gerek karşılıklı uygulama ve gerekse iki veya çok taraflı ayrı sözleşmelerle tasdik şerhi işleminin kaldırılması, basitleştirilmesi veya tümden bağışık tutulma durumunun olup olmadığı Adalet Bakanlığı`ndan sorulup tesbit edilmek, bu tesbite göre Almanya`da, Alman yetkili noteri tarafından düzenlenen vekaletnamenin Türkiye`de resmi vekaletname olarak kabul edilip edilmeyeceğini değerlendirmek, resmi vekaletname olarak kabulü halinde, vekilin 5.7.1991 tarihli ibranameyi verme yetkisinin olup olmadığı, ibranamenin vekil tarafından düzenlenip düzenlenmediği üzerinde durulmak, gerekirse bu konularda tarafların delil ve karşı delilleri toplanmak ve böylece hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir.

Mahkemenin açıklanan tüm bu hususları gözardı edip, yasa hükümlerini uygulamada ve nitelendirmede yanılgıya düşerek yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, 12.10.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.