Mesajı Okuyun
Old 11-01-2011, 12:17   #13
Av.Burak Kırşehir

 
Varsayılan

Bankalar her ne kadar kredi sözleşmelerine bu kredi sözleşmesinin kendileri tarafından dilendiği zaman kat edilebileceğine ilişkin hükümler de koysalar bu hükümlerin geçerliliği hakkın kötüye kullanımı teşkil etmemelerine bağlıdır. Nitekim sizin durumunuzda bankanın daha henüz krediyi kat etmeden kredi tutarını sizden talep etmesinin iyi niyet kuralı ile bağdaşır bir tarafı yoktur. Eğer söz konusu olan tüketici kredisi ise bu halde kredinin kat edilmesi daha sıkı kurallara bağlanmıştır. Özellikle hesap kat etmenin hakkın kötüye kullanımını teşkil etmemesi noktasında aşağıdaki karar işinize yarayabilir:
T. C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 1994/6472

K. 1994/11467

T. 26.11.1994

• SUBJEKTİF İYİ NİYET ( Banka kredi sözleşmesi )

• MENFİ TESBİT DAVASI ( Kredi müşterisinin banka aleyhine )

• FAİZ ORANLARININ DEĞİŞTİRİLEREK UYGULANMASI

• KREDİ SÖZLEŞMESİNİN FAİZ ORANI YÖNÜNDEN YORUMU GERİYE DÖNÜŞ ŞEKİLDE FAİZ ARTIRIMI

• KREDİ SÖZLEŞMESİNİN AHLAKA AYKIRI HÜKÜMLERİ

• KREDİ FAİZ ORANININ SÖZLEŞMEDE GÖSTERİLMEMESİ

• BANKANIN KREDİ MÜŞTERİSİNE KARŞI OBJEKTİF VE SUBJEKTİF İYİ NİYET SORUMLULUĞU

• AHLAKA AYKIRILIK ( Kredi sözleşmesi )

• KREDİ CARİ HESAP SÖZLEŞMESİ ( Faiz Oranlarının Bankaca Tek Taraflı Olarak Belirleneceği Hükmünü Taşıması )

• FAİZ ORANLARI ( İyiniyet Kurallarına Aykırı Olmadıkça Kredi Veren Tarafından Belirlenebilir )

• EKONOMİK FAALİYETLERİ KISITLAYICI VE AHLAKA AYKIRI HÜKÜM ( Sözleşmeye Göre Faizin Tek Taraflı Belirlenmesi )

• DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK İLKESİNE UYMA ( Sözleşmeyi Uygularken )

743/m.2,3,23/2

818/m.19/1,2,20

ÖZET : 1. Yapılan kredi sözleşmesinde, kredi faiz oranının gösterilmemiş olduğu hallerde; kredinin kullanıldığı tarihteki bankanın aynı nitelikteki kredilere uyguladığı cari faiz oranının bu kredi için de kullanıldığı tarih itibariyle geçerli bulunduğunun kabulü müstakar içtihat gereğidir.

2. Kredi sözleşmesinin 2. maddesindeki:"Bankanın dilediği zamanda açılan kredileri azaltmak, kullanımını durdurmak veya kesmek yahut kullandırılan kredinin cari hesabını kat etmek, cari hesab bakiyesinin iadesini talep etmek " yetkisini bankaya tanıyan hükmün, ekonomik faaliyet hürriyetini kısıtlayıcı nitelikte kabulü mümkün değildir. Meğer ki banka tarafından bu hakkın kullanılmasında Medeni Kanunun 2. maddesindeki "objektif iyiniyet" ve 3. maddesindeki "hakkın kullanılmasının suistimal edilmemesi" kurallarına aykırı davranılmamış olsun.

3. Tacirler arasında, sözleşme faiziyle temerrüd faizinin sözleşme serbestisi içinde belirlenmesi yöntemine ilişkin hükmün BK.19/1 maddesine uygun olup kamu düzenine yahut ahlaka aykırı batıl bir hüküm niteliği taşımadığı da tabiidir. Ancak bir tarafın iradesine bırakılan yetkinin kullanılmasında doğruluk ve dürüstlük kuralları içinde davranması dayasanın emredici bir hükmüdür. ( MK. m.2 )

4. Medeni Kanunun 2 ve 3. madde hükümlerini doğrudan gözetmekle yükümlü mahkemece, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yapılarak, vadesiz kredinin kullanıldığı süreç gözetilerek, bu süreçteki yükselen faz oranlarının bu tarihten sonraki kullanım süresinde uygulanmasında ve kredi cari hesabı kat edilmiş ise bankanın bu eyleminde haksız bir davranışta bulunmuş olup olmadığının saptanması, gerektiğinde banka defter ve kayıtlarını uzman bilirkişilere incelettirilip, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamla yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı Banka vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Davacı vekili, taraflar arasında yapılan Genel Kredi Sözleşmesine dayanılarak, müvekkilinin davalı bankadan aldığı vadesiz krediye, sözleşmedeki yetkiye dayanılarak, geçmişe dönük uygulanan yüksek ve yeni faiz oranlarıyla borcun artırıldığını, oysa akdedilen krediye artırılan faiz oranlarının uygulanmasına yetki veren ve aynı dilediği zamanda tek taraflıolarak kesmeye ve cari hesabı kat'edip, kişilik haklarından olan ekonomik faaliyet hürriyetini kısıtlayıcı bulunması nedeniyle, ahlaka aykırı bulunduğundan B.Knun 19 ve 20. maddelerine göre, batıl sayılması gerektiğini, ayrıca akit sırasında faiz oranı yazılmayarak boş bırakılmış sözleşme hükmünün geçersizliğini iddia ederek, sonradan artırılan faiz oranının uygulanması ile gerçekleştirilen kredi borcu bulunmadığının saptanmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı Banka vekili savunmasında, davacının muhtelif tarihli kredi sözleşmelerine dayanarak kredi kulandığını, vadesiz kredinin cari hesap şeklinde işletildiğini, BankalarKanunu’nagöre kurulan bankaların kamu hizmeti gören kuruluşlar olduğunu, kullandırılan kredi türlerine göre saptanan faiz oranlarının Merkez Bankasına bildirildiğini, ekonomik koşulların gereği olarak, faiz oranlarının arttırıldığını ve kredi müşterilerine bildirildiğini, saptanan faiz oranını kabul etmeyen müşterilerinin, borcunu ödeyip, artan faizin kendisine uygulanmasını önleyebileceğini, dava konusu olayda 1987 yılından itibaren kullanılagelen vadesiz krediye, faiz oranı ile ilgili değişen koşulların, değişim tarihinden itbaren uygulanmasının hukuka ve yasalara aykırılık oluşturmayacağını, artan faizin geçmişe yönelik uygulanmasının sözkonusu olmadığını, davacının tacir olup kullandığı kredi yönünden mudebbir bir tacir gibi davranması gerektiğini, sözleşmedeki anılan iki maddenin batıl sayılmasını gerektirir yasal koşullar bulunmadığından, haksız açılan davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, genel kredi sözleşmesindeki anılan iki maddenin, modern hukukta, ahlaka aykırı sözleşmeler grubundan olduğu, bankanın açılmış kredi faiz oranını geçmişe dönük tek yanlı olarak artırma yetkisinin bir tehdit ve baskı unsuru olarak kullanacağı açık olmakla, Medeni Kanunun 23/2 ve B.K.nun 19/2. ve 20. maddeleri uyarınca batıl sayılmaları gerektiğinden; sözleşmedeki iki ve üçüncü maddelerin ahlaka aykırı bulunduklarının ve batıl olduklarının saptanmasına karar verilmiş ve bu karar davalı vekillerince temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında 2.9.1987 tarihli 5.000.000 TL. limitli 6.4.1989 tarihli 5.000.000 TL limitli, 26.12.1989 tarihli 15.000.000 limitli, 24.1.1992 tarihli 10.000.000 limitli ve 11.2.1992 tarihli 40.000.000 TL. limitli olmak üzere, 5 kıta aynı koşulları içeren tip vadesiz sözleşmesi aktedilmiş olup, bu sözleşmelerin "faiz" başlığı altındaki üçüncü maddesinde krediye uygulancak faiz oranı hanesi yazılmayarak boş bırakılmıştır.

Davacıya yukarıda belirtilen kredi sözleşmelerine dayanılarak açılan ve kullandırılan vadesiz krediler yine aynı sözleşmenin birinci maddesi hükmü doğrultusunda vadesiz cari hesap şeklinde işletilmiştir.

1. Yapılan kredi sözleşmesinden kredi faiz oranının gösterilmemiş olduğu hallerde, kredinin kullanıldığı tarihteki bankanın aynı nitelikteki kredilere uyguladığı cari faiz oranının bu kredi içinde kullanıldığı tarih itibariyle geçerli bulunacağının kabulü Dairemizin yerleşik görüş ve içtihadıdır. Bu yönden sözleşmenin sakatlığından söz edilemez.

2. Davada uyuşmazlık konusu edilen, vadesiz kredi sözleşmelerinin 2. maddesindeki, "bankanın dilediği zamanda açılan kredileri azaltmak, kullanımını durdurmak veya kesmek yahut kullandırılan kredinin cari hesabını kat'etmek, cari hesap bakiyesinin iadesini talep etmek" yetkisininbankaya tanınması, hükmü ekonomik faaliyet hürriyetini kısıtlayıcı nitelikte kabulü olanaksızdır. Nitekim, vadesiz kredi sözleşmelerine dayanılarak açılan ve cari hesap şeklinde işletilen vadesiz krediyi kullanan kredi müşterisinin kullandığı kredinin birkısmını veya tamamını dilediği zamanda bankaya iade edip, tekrar kredi limiti içinde kullanması veya cari hesabını sıfırlaması yahut kapatması hakkına sahip olması karşısında, kredi kullandıran bankanın da aynı hakları sözleşme ile sağlamasında yararlar dengesi yönünden bir sakınca görülemez. Meğer ki, banka tarafından bu hakkın kullanılmasındaM.K.’nun2. maddesindeki "objektif iyi niyet" ve 2. maddesindeki "hakkın kullanılmasının suistimal edilmemesi" kurallarına aykırı davranılmamış olsun.

3. Uyuşmazlık konusu edilen sözleşmenin faiz başlığı altındaki 3. maddesi hükmüne gelince, bu madde aynen, "açılacak bilumum kredilerden dolayı, hesapların açılmasından, tamamen eda ve tasfiyelerine kadar devam etmek ve altıncı madde hükmüne göre hesap ve kapitalize edilmek üzere adat üzerinden açık kredilerde senelik ( ... ) faiz işleyecektir" hükmünü takiben maddenin 2. fıkrasında, "yukarıda ikinci madde uyarınca, ihbar halinde borcunuz ihbar müddeti" hitamında muacceliyet kesbedeceğinden, bankanın mezkur tarihten itibaren ( ... ) oranında temerrüd faizi yürütmeye kanun imkanları dahilinde icabında yazı ile bizi haberdar etmek şartıyla faiz nisbetlerini çoğaltmak hakkına sahip bulunduğuna" ilişkindir.

Kredi sözleşmesinin vadesiz süreci içinde, artan kredi faizlerinin, kredi müşterisi nezdindeki kredi borcuna, ihbar koşulu ile bankaya uygulama yetkisi tanıyan bu hükmün de kredi müşterisinin ekonomik özgürlüğünü kısıtlayıcı, ahlaka aykırı ve kelepçeleyici bir niteliği bulunduğunun kabulü olanaksızdır.

Kredi faizinin süreç içinde ekonomik koşullara göre artmasının tabii bulunduğunu müdebbir bir tacir gibi düşünmesi gereken müşteriye bankanın yapacağı ihbar tarihinden itibaren yükselen faiz oranları uygulaması ekonomik özgürlüğünün kısıtlanması olarak kabul edilemez; aksi halde,vadesiz kredilerin uzun yıllar içinde düşük faizle kullanılmasına ve bankaların acze düşmesine ve buna bağlı mevduat sahiplerinin mağduriyetine yol açılmış olur ki, bu da haklı görülemez. Para ticari yapan bankaların kredi işlemlerinde satıcı durumunda olup, sattığı paranın bankaya zararsız olarak dönmesini sağlamak amacı ile sözleşmeye konulan ve satın alan müşterinin de kabulündeki bu koşulların kelepçeleyici hükümler olarak nitelenmesi olanaksızdır.

Taraflar, serbest iradeleri ile oluşturulan, kendilerine yüklenen hak ve borçların duraksamaya yer vermeyecek biçimde sözleşmede saptanan koşulların uygulanmasında olduğu gibi; sona erdirilmesinde de, kural olarak ayni hak ve irade serbestisine sahiptirler. Tacirler arasında sözleşme faiziyle temmerrüt faizinin sözleşme serbestisi içinde belirlenmesi yöntemine ilişkin hükmün B.K.nun 19/1. maddesine uygun olup, kamu düzenine yahut ahlaka aykırı, batıl bir hüküm niteliği taşımadığı tabiidir. Ancak bir tarafın iradesine bırakılan yetkinin kullanılmasında doğruluk ve dürüstlük kuralları içinde davranılması da uyulması gereken yasanın emredici bir hükmüdür ( M.K. madde 2 ). Bu kuralın sonucu olarak Bankanın fahiş bir kazanç amacı ile faiz oranını tek taraflı artırma yetkisine dayanarak haklı görülemeyecek bir oranayükseltmesi, hakkın suistimalini oluşturacağından, sözleşmedeki anılan bu hükmün uygulanmasında, kredi müşterisininM.K.’nun2. ve 3. maddelerinin korunmasında bulunduğunun kabulü gerekir.

Başlangıçtan beri yapılan bu açıklamaların ışığı altında, uyuşmazlığa konu olan, davalı bankanın vadesiz kredilerin faiz oranlarını yeniden tesbit ve uygulamaya yetki tanıyan sözleşmenin 3. maddesi ile kredi hesabını dilediği zamanda kesmeye ve borcu muaccel kılıp iadesini talebe yetki tanıyan 2. maddesi bu koşulları yönünden ahlaka aykırı nitelikte ve batıl sayılamaz. Ancak davacı sözleşmedeki bu maddelerin uygulanması ile bankanın haksız davrandığını ileri sürerek artırılan faiz yönünden borçlu olmadığı savında bulunduğundan bu savı yönünden, bankanın anılan maddelerinin uygulanmasında somut olaya özgü hakkın kötüye kullanılması niteliğinde veM.K.’nun2. maddesindeki "dürüstlük ve doğruluk" kuralına, bir başka deyişle kendisine karşı duyulan güven ilkesine aykırı bir davranışı bulunup bulunmadığı saptanmalıdır.

Bu durumda M.K.’nun2. ve 3. madde hükümlerini doğrudan gözetmekle yükümlü mahkemece, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yapılarak, vadesiz kredinin kullanıldığı süreci gözeterek, bu süreçteki yükselen faiz oranlarının bu tarihten sonraki kullanım süresine uygulanmasında ve kredi cari hesabı katedilmiş ise bu eyleminde haksız bir davranışta bulunmuş olup olmadığının saptanması, gerektiğinde banka defter ve kayıtlarının da uzman bilirkişilere inceletilip, hasıl olacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulü yanlıştır.

SONUÇ :Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildi.

Not: Karar Kazancı İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır.