Mesajı Okuyun
Old 25-05-2020, 17:23   #5
BirHukukcu___

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.SERTANn
İdariliğin kesin olarak ortaya çıktığı tarih ceza kararının kesinleştiği tarih olacaktır.


T.C.

DANIŞTAY

10. DAİRE 2015/1267Esas,
2018/2745Karar 25.9.2018
"KARAR : Dava, davacılardan Esin (Dedeci) Y.'ın 17/04/2004 tarihinde evinin balkonunda yüksek gerilim hattına kapılarak yaralanması nedeniyle, olayda davalı idarelerin ağır hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek davacı Esin (Dedeci) Y. için fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi, diğer davacılardan babası C. Dedeci için 25.000,00 TL manevi, annesi Tijen Dedeci için de 25.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 150.000,00 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Afyonkarahisar İdare Mahkemesi'nce; 2577 Sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca, eylemin ve eylemin idareye atfedilebilir olduğunun öğrenildiği 09/12/2010 (olayda sorumlu bulunan görevlilerin mahkumiyetlerine dair Emirdağ Asliye Ceza Mahkemesi'nin 11/11/2010 tarih, E:2010/23, K:2010/381 Sayılı kararının davacılar vekiline tebliğ tarihi) tarihinden itibaren bir yıl içinde önce idareye başvuru yapılarak sonucuna göre dava açılması gerekirken bir yıllık süre geçirilerek 17/01/2013 tarihinde doğrudan Emirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açılması ve bu Mahkemenin görevsizlik kararı vermesi üzerine açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yönünde karar verilmiştir.

Davacılar tarafından anılan İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek; davalı idarelerden de Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından, lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Doğrudan Doğruya Tam Yargı Davası Açılması" başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu; bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği; 2. fıkrasında ise görevli olmayan adli ve askeri yargı merciilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerince açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartının aranmayacağı hükmü yer almıştır.

Tam yargı davaları idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini ifade etmektedir. Bu nedenle tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur.

İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem bulunmayan salt maddi tasarrufları anlatır.

Söz konusu eylemin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılaması sonucu ortaya çıkabilmektedir.

Bu itibarla, 2577 Sayılı Kanun'un 13. maddesinde öngörülen 1 ve 5 yıllık sürelerin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur. Aksi yorumun zarara yol açan eylemin idariliğinin ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacılardan Esin (Dedeci) Y.'ın 17/04/2004 tarihinde 12 yaşında iken evinin balkonunun yakında geçen yüksek gerilim hattına kapılarak yaralandığı, vücudunda yanıklar meydana geldiği, çeşitli ameliyatlar geçirdiği, kolunun birini kullanmakta zorlandığı, psikolojik travmalara maruz kaldığı, bu harabiyetlerin ömür boyu süreceği, evlilik şansının azaldığı, tedavi süresinde iş güçten kalındığı, tedavi masraflarının kendilerince karşılandığı, manevi yönden büyük acılar yaşandığı, davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek tazminata hükmedilmesi talebiyle 17/01/2013 tarihinde doğrudan Emirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldığı, bu davada idari yargının görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı üzerine maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi istemiyle 24/11/2013 tarihinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı Esin (Dedeci) Y.'ın yaralanmasından sonra söz konusu olay ile ilgili kamu görevlileri hakkında yapılan ceza yargılamasına ilişkin dosya incelendiğinde, sorumlular hakkında Emirdağ Asliye Ceza Mahkemesi'nin E:2010/23 Sayılı dosyasında ceza davası açıldığı, olay ile ilgili keşif, bilirkişi incelemesi yapıldığı, davacı hakkında alınan 16/06/2010 tarihli Adli Tıp Raporunda, davacının %10 fonksiyon kaybına uğradığı, duyularından yahut organlarından birinin işlevinin sürekli zayıfladığının kayıt altına alındığı, Mahkemece bu rapor da hükme esas alınarak, yüksek gerilim hattının bulunduğu alanda olan ve sonradan yapılan davacıların oturduğu konutun talimatlara ve mevzuata uygun olmayan yere inşa edildiği, bunun ise davalı belediyenin sorumluluğunda olduğu, davacının yaralanmasında davalı belediye görevlilerinden belediye başkanı ile belediye fen memurunun kusurlu olduklarından dolayı mahkumiyetlerine ilişkin verilen ve davacılar vekiline 09/12/2010 tarihinde tebliğ edilen kararın, sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 12/11/2012 tarih ve E:2012/22142, K:2012/23613 Sayılı kararı ile zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verildiği görülmektedir.

Bu durumda, olayda eylemin idariliğinin kesin olarak ortaya çıktığı tarih, Yargıtay 12. Ceza Dairesince, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine ilişkin kararın verildiği 12/11/2012 tarihli olup; 17/01/2013 tarihinde doğrudan Emirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açıldığı anlaşılan davada işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken süre aşımı yönünden davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan, davalı Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından, davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiş olduğu halde, lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle temyiz talebinde bulunulmakta ise de, kararın bozulması nedeniyle Mahkemece bozma kararına uyulması halinde bu hususta yeniden bir değerlendirme yapılacağından davalı idarenin temyiz isteminin bu aşamada incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kabulüyle, Afyonkarahisar İdare Mahkemesi'nin 25/12/2014 tarih ve E:2013/846, K:2014/1090 Sayılı kararının BOZULMASINA, karar bozulduğundan davalı idarenin vekalet ücretine ilişkin temyiz isteminin bu aşamada incelenemeyeceğine, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

Paylaştığınız bu emsal karar kafamdaki soru işaretlerini gidermiş durumda. İlgilendiğiniz için teşekkürlerimi sunar, iyi çalışmalar dilerim.