Mesajı Okuyun
Old 02-09-2008, 09:44   #4
tolga doğan

 
Varsayılan

Bu karar müvekkilinizin lehine umarım işinize yarar,


T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/11005

K. 2004/10620

T. 1.11.2004

• KASKO SİGORTASI ( Rücuan Tazminat Davası - Davalı Aracın Maliki Olup Davacının Sigortalısına Takas Alacağını İleri Sürme Hakkı Bulunduğuna Göre Sigortalının Halefi Davacıya Karşı da Aynı Hakkı Haiz Olduğu )

• RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI ( Kasko Sigortası - Davalı Aracın Maliki Olup Davacının Sigortalısına Takas Alacağını İleri Sürme Hakkı Bulunduğuna Göre Sigortalının Halefi Davacıya Karşı da Aynı Hakkı Haiz Olduğu )

• TAKAS DEF'İ ( Kasko Sigortasına Dayalı Rücuan Tazminat Davası - Davalı Aracın Maliki Olup Davacının Sigortalısına Takas Alacağını İleri Sürme Hakkı Bulunduğuna Göre Sigortalının Halefi Davacıya Karşı da Aynı Hakkı Haiz Olduğu )

• TEMERRÜT FAİZİNİN BAŞLANGIÇ TARİHİ ( İhtarnamenin Tebliği Tarihi Belirlenerek Eklenecek 7 Günlük Süre Sonundan İtibaren Hükmedileceği - Kasko Sigortasına Dayalı Rücuan Tazminat Davası

6762/m.1301

818/m.118

ÖZET : Dava, TTK.nun 1301 nci maddesi hükmüne dayalı kasko sigorta rücu davasıdır.
Davalılardan Fatma aracın maliki olup, davacının sigortalısına, takas alacağını ileri sürme hakkı bulunduğuna göre, sigortalının halefi davacıya karşı da aynı hakkı haizdir. Takas savunmasının mutlaka karşı dava olarak ileri sürülmesi zorunlu olmayıp, def'i olarak ileri sürülmesi de mümkündür.
İhtarnamede faiziyle birlikte ödeme istemi bulunmadığından, davacının sigortalısına yaptığı ödemenin tarihi ile ihtarnamenin tebliğinden itibaren başlayan 7 günlük sürenin sonu arasında işleyen temerrüt faizine ilişkin hakkın saklı tutulmadığı, dolayısıyla atıfet süresi tanındığının kabulü ile ihtarnamenin tebliği tarihi belirlenerek, eklenecek 7 günlük süre sonundan itibaren temerrüt faizine, davalılardan Ali bakımından hükmedilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 32.Hukuk Mahkemesi'nce verilen 09.04.2003 tarih ve 2002/405-2003/347 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı Fatma Ali vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı sigorta şirketi vekilinin, TTK.nun 1301 nci maddesi hükmüne dayalı olarak davalılar aleyhine açtığı rücu davası sonunda, mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalılardan Fatma D ve Ali D temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılardan Fatma ve Ali'nin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, TTK.nun 1301 nci maddesi hükmüne dayalı kasko sigorta rücu davasıdır.
Davalılardan Ali ve Fatma, davacının sigortalısına ait aracın, kendilerinin sürücüsü ve maliki oldukları araca hasar verdiğini savunarak, yanıt dilekçesinde takas def'inde bulunmuşlardır. Yanıt dilekçesi, süresi içinde kaleme alınmış ve aynı süre içerisinde mahkeme kalemince tebliğe çıkarılmış ise de, hakim havalesini taşımamaktadır. Davacı tarafça savunmanın genişletilmesi itirazı ile karşılaşmayan bu def'inin dinlenmesi mümkündür. Davalılardan Fatma aracın maliki olup, davacının sigortalısına, takas alacağını ileri sürme hakkı bulunduğuna göre, sigortalının halefi davacıya karşı da aynı hakkı haizdir. Takas savunmasının mutlaka karşı dava olarak ileri sürülmesi zorunlu olmayıp, def'i olarak ileri sürülmesi de mümkündür.
Bu durumda, mahkemece, davalılardan Fatma'nın takas def'inin üzerinde durularak, bu savunmasını kanıtlaması olanağının verilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu savunmanın tartışmasız bırakılması doğru olmamış, hükmün bu davalı yararına bu yönden bozulması gerekmiştir.
3- Aynı davalılar, yanıt dilekçesinde, davacının, davalıdan önce gönderdiği ihtarnamede 7 günlük atıfet süresi tanıdığını savunmuşlar ve bu hususu açıkça temyize de getirmektedirler. Dosya içerisinde, davacının, sadece davalılardan Ali'ye hitaben kaleme aldığı ihtarname mevcut olup, bu ihtarnamede de, davacı, dava konusu meblağın 7 gün içinde ödenmesini istemiştir. İhtarnamede faiziyle birlikte ödeme istemi bulunmadığından, davacının sigortalısına yaptığı ödemenin tarihi ile ihtarnamenin tebliğinden itibaren başlayan 7 günlük sürenin sonu arasında işleyen temerrüt faizine ilişkin hakkın saklı tutulmadığı, dolayısıyla atıfet süresi tanındığının kabulü gerekir.
Bu durumda, ihtarnamenin tebliği tarihi belirlenerek, eklenecek 7 günlük süre sonundan itibaren temerrüt faizine, davalılardan Ali bakımından hükmedilmesi gerekirken, istem gibi selefe yapılan ödeme tarihinin, bu davalı bakımından temerrüt faizinin başlangıcına esas alınması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bu davalı yararına bozulması gerekmiştir.
4- Davalılardan Fatma da, yanıt dilekçesinde, davacının kendisine 7 günlük atıfet süresi tanıdığını savunmuş ve bu hususu temyize de getirmiştir. Bu davalıya bu savunmasını kanıtlama olanağı verilmesi, sonucuna göre bu davalı bakımından da temerrüt faizi başlangıcının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu bu davalı bakımından da aynı tarihin temerrüt faizine başlangıç alınması doğru bulunmamış, hükmün bu davalı yararına da bu nedenle bozulması gerekmiştir.
5- Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları'nın 12/4 ncü maddesine dayanılarak, mahkemece, hükmolunan tazminat ile sigorta bedeli arasındaki orana göre davalılardan sigorta şirketi bakımından, yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilirken, bu oranın yaklaşık %75 olduğunun dikkate alınması gerekirken, %40 oranına göre bu davalı yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilerek, diğer davalılar Ali ve Fatma bakımından müteselsil sorumluluk noktasında aleyhe hüküm tesisi de keza isabetsiz olup, hükmün diğer bu davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenle, davalılardan Ali ve Fatma'nın diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 4 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalılardan Fatma'nın, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılardan Ali'nin, 5 nolu bentte açıklanan nedenlerle bu davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına ayrı ayrı BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 01.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.