Mesajı Okuyun
Old 07-06-2008, 16:21   #6
timo

 
Varsayılan

9. Hukuk Dairesi
Esas No : 2003/14760
Karar No : 2004/3126
Tarihi : 24.02.2004

Taraflar arasındaki kıdem tazminatının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı (...) AŞ. avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24.2.2004 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat (.....) geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:



Davacı işçi, davalıya ait özelleştirme kapsamında bulunan işyerinde kapsamdışı personel olarak çalıştığını ve 4046 sayılı Yasanın 22. maddesi uyarınca bir başka kamu kurumuna nakle dilmesi sebebiyle bu ilişkinin sona erdiğini belirterek kıdem tazminatı isteğinde bulunmuştur.

Davalı ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin 22.1.1996 gün ve 1 995/1 E, 1 995/1 K. sayılı ilke kararı uyarınca uyuşmazlığın idari Yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğini savunmuş, öte yandan kendi isteği ile nakle tabi tutulduğunu buna göre kıdem tazminatına hak kazanamayacağını belirtmiştir.

Mahkemece, davacının işçilikten memurluğa geçirilmesine dair davalı kurum işleminin kıdem tazminatına hak kazandıran bir durum olduğu kabul edilmiş, kıdem tazminatı hüküm altına alınmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Uyuşmazlık Mahkemesinin anılan ilke kararı tüm yargı yerleri bakımından bağlayıcıdır ve özelleştirme kapsamında bulunan işyerlerinde kapsamdışı statüde çalışan kişilerin işveren aleyhine açacakları davalar idari Yargı yerinde çözümlenmelidir. Ancak, özelleştirme işleminin tamamlanmasından sonra bir süre daha çalışılmış olması ve söz konusu dönemin bir bütün olarak davaya konu edilmesi halinde, son dönem çalışması tamamen özel hukuk hükümlerine tabi olduğundan, bu durumda iş Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmelidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.11.1997 gün ve 1997/9-720 E, 1997/974 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Somut olayda davalı şirketin kamuya ait %96.6 oranındaki kamu hisseleri 29.8.2000 tarihinde satılmak suretiyle özelleştirme işlemi tamamlanmıştır. Davacı ise bu tarihten sonra da çalışmaya devam etmiş, bir başka kamu kurumuna nakli işlemi 11.1.2001 tarihinde gerçekleşmiştir. Davacının açmış olduğu bu davada anılan nakil tarihine kadar işçilikte geçen süre için kıdem tazminatı isteğinde bulunulduğuna göre, davanın iş mahkemesinde görülüp sonuçlandırılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Ne var ki, davalı şirketteki kamu hisselerinin satışına dair hisse satış sözleşmesinin 7.a) maddesinde kapsamdışı personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledileceği belirtildikten sonra 7.c) maddesinde nakil olmayıp Şirket’te kalan nakle tabi personelin yasalardan doğan haklarının korunacağı da öngörülmüştür. Bu durumda söz konusu nakil işleminin hangi tarafın isteği üzerine ger çekleştiği önem kazanmaktadır.

Belirtmek gerekir ki, nakil işleminin işçinin isteği olmaksızın işverenin tek taraflı tasarrufuyla yapılması durumunda kıdem tazminatına hak kazanılacağı açıktır. Ancak, kapsamdışı statüde çalışan işçinin kendi isteği doğrultusunda diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesi durumunda kıdem tazminatı talep hakkı bulunmamaktadır.

Somut olayda davacı işçi, “.... kadro ve ihtiyaç durumu uygun olması halinde atanacağını bilerek yukarıdaki tercihleri yapıyorum” şeklinde metnin yazılı olduğu tercih formunu imzalamış ve bu isteği doğrultusunda nakil işlemi yapılmıştır. Anılan form üzerine kıdem tazminatı hakkının saklı olduğuna dair ihtirazi kayıt konulmuş olmasının da sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Gerçekten davacı işçi Emekli Sandığı iştirakçisi olup, işçilikte geçen bu süre, emeklilik halinde dikkate alınabilecek bir husustur.

Yapılan bu açıklamalara göre, davacının isteği üzerine, diğer kamu kurumuna atanması işlemi gerçekleşmiş olmakla kıdem tazminatı talep hakkı bulunmamaktadır. Mahkemece anılan isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.