Mesajı Okuyun
Old 11-09-2007, 21:52   #6
av.semire nergiz

 
Varsayılan

Sevgili arkadaşlar;

Davetiyelerde eşin isminin yazılmaması devletin en üst kademelerindeki kadın tutumlarına sadece bir örnekti;Başka bir deyişle sorunun sadece bir parçasının örneklenmesi idi. Hepimizin yakından izlediği üzere Türkiyenin siyasi platformununda ciddi anlamda kadınların kamusal alanın dışına çıkarılma çabaları mevcuttur.Bu günkü kabinede bildiğim kadarıyla tek bir bayana yer verilmiştir ve bu durum başlı başına vahim bir durumdur.Meclisteki bayanların hiçbiri orada ''eş'' olarak bulunmuyordu ancak ona rağmen kendilerine muhakkak ki erkeklerin kendi aralarında konuştukları sebeplerle sorumluluk verilmemiştir.Tarihte Kadınların kamusal alanın dışında tutulmasının herzaman bir bahanesi olmuştur,bu günkü uygulamalara da bu eleştirel gözle bakmak gerekir.
Ülkemizde her zaman c.başkanı eşi , başbakan ve diğer siyasilerin eşleri siyasetten uzak ttulmuşlardır.. Kişiliklerine göre ya silik veya sessiz kalmışlardır ya da kendilerini hayır işlerine veya kültürel etkinliklere hasretmişlerdir.Rahmetli Özal'ın eşi Semra Özal ise bunların içerisinde bir istisnadır.

''Tabi ki dışarda durmalılar zira onlar zaten eş olarak orada duruyorlar '''demek o kadınlara en büyük haksızlık değil midir? Ya da O kadınların sınırlarını bu kadar dar tutmak ,onları istediğimiz kalıplara sokmak ne kadar doğrudur? Bu konuya sadece bir örnek vermekten ibaret yorumuma''ABARTIYORSUNUZ'' demek ne kadar tarafsız ve kadın bakış açısına ait bir yorum olabilir?

''''DEVLET ADAMI KARISI ORTALIKTA DOLAŞMAZ'' diyen gazete yazarına anlıyacağı bir dilden nasıl cevap vermek lazım gelir? Nerede dolaşması caizdir? sayın yazar demek gereklidir.

Peki batıda, mesela Avrupa ve Amerikada durum nasıldır,siyasilerin 'karıları' öyle ortalıkta mı geziyorlar acaba?.Ortalığın neresi olduğunu bilmiyorum ama bildiğim şey buralarda siyasilerin eşleri sadece eş sıfatıyla yetinmiyorlar.Yeri geldiğinde eşlerinden çok daha aktif çalışmaların içerisinde yer alıyorlar.Siyaset yapıyorlar ve daha sonraki dönemlerde kendileri de aday oluyorlar siyasi hayata aktif katılıyorlar.

Ülkemizin yakın geçmişte atlattığı seçimlerde aday olan güçlü bir milletvekili adayının eşine mikrofon uzatılmıştı ve seçime dair yorumu istenmişti ve cevap şuydu: ''ben her sabah erken kalkar eşimin kahvaltısını hazırlar ,yumurtasını rafadan pişiririm,çok pişerse katiyen yemez ve sonra da onu incitmeden yavaşça uyandırırm.Gezdiği seçim yerlerinde de muhakkak yanında bulunur ve terini silerim,yoksa ter üzerinde soğur ve hasta olur'' demişti.Eşine dair yorumu ancak ve ancak bir annenin 2/3 yaşındaki çocuğu için söyleyebileceği şeylerdi.Peki batıda da böyle mi? Cevap kesinlikle hayırdır.

Müteveffa Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın eşi Danielle Mitterrand
Başta ABD Başkanı George W Bush'un eşi Laura Bush sadece bi
rer örnek olarak verilebilir. 2008 yılı sonundaki Amerikan başkanlık seçimleri yarışı çok büyük bir olasılıkla Demokrat Partiden Bill Clinton'un eşi ve şu anda Newyork Birlikteş(Federe) devleti senatörü Hillary Rodham Clinton ile Cumhuriyetçi yönetimin dışişlerine bakan Devlet sekreteri Condolezza Rice arasında olacağa benziyor.




Yani Özetle gelişmiş ülkelerde siyasetçilerin eşlerine sadece '''EŞ'' sıfatıyla bakılmıyor.Buralarda kadınlar çok büyük düşünüyor ve çok büyük başarılar elde ediyorlar.Eşinin yumurtasının rafadanlığından daha büyük ufuklara yol açıyor.Yani ORTALIKTA ÇOK DOLAŞIYORLAR.

Darısı bizim başımıza