Mesajı Okuyun
Old 13-10-2006, 23:28   #12
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

TOPLUMSAL CİNSİYET

Kadın ve erkek cinsleri arasında doğanın belirlediği farklılıkların dışında, iki cins arasında toplumsal düzlemde oluşturulmuş ve yerleşmiş farklılıklar olarak tanımlanabilecek toplumsal cinsiyet kavramı, aynı zamanda, iki cins açısından belirlenmiş ve benimsenmiş toplumsal rollere de işaret eder. Daha doğum öncesinde kız bebeklerin eşyaları için pembe, erkek bebeklerin eşyaları için mavi rengin tercih edilmesiyle başlayan süreç, erkeklerin ve kadınların yapabileceği işler konusunda da yapay ayrımlar üretir. Bu çerçevede erkek cinsiyeti ile kadın cinsiyeti arasında toplumsal yaşama katıIma düzeyi açısından farklılıklar oluşur. Sayısal bakımdan eşit olmakla beraber iki cinsin toplumsal alanda temsiliyetleri farklılaşır. Kadın cinsiyeti daha çok ev gibi özel alanda kalırken, erkek cinsiyeti dışarıda her türlü kamusal alanda kendini ifade eder. Çalışma yaşamından, siyasete, sivil toplum örgütlenmesinden, eğitime kadar her türlü kamusal alanda iki cins temelindeki bu görünüm toplumsal cinsiyet eşitsizliğini oluşturur.

TOPLUMSAL CİNSİYET KAVRAMI


Tanımlar:

Cinsiyet (sex): Kişinin kadın ya da erkek olarak gösterdiği genetik, fizyolojik ve biyolojik özellikleridir.

Toplumsal cinsiyet (gender): Kadının ve erkeğin sosyal olarak belirlenen rol ve sorumluluklarını ifade eder.Toplumsal cinsiyet biyolojik farklılıklardan dolayı değil, kadın ve erkek olarak toplumun bizi nasıl gördüğü, nasıl algıladığı, nasıl düşündüğü ve nasıl davranmamızı beklediği ile ilgili bir kavramdır.

Toplumsal cinsiyette eşitlik ( gender equality): Fırsatları kullanma, kaynakların ayrılması ve kullanımında, hizmetleri elde etmede bireyin cinsiyeti nedeniyle ayrımcılık olmaması/yapılmamasıdır.

Toplumsal cinsiyette hakkaniyet (gender equity): Kadın ve erkek arasında sorumlulukların ve kazançların dağılımında adalet ve hakkaniyetin olmasıdır.Bu kavramda, kadın ve erkeğin farklı gereksinimi ve güçlerin olduğu kabul edilmektedir.Bu farklılık belirlenerek iki cinsiyet arasındaki dengeyi düzeltecek şekilde gerekenlerin yapılması benimsenmektedir.

"Toplumsal Cinsiyet - Gender" Kavramı:

Biyolojik, genetik anlamda kadın ve erkek olmak üzere iki cinsiyet varddır, bu bağlamda bu iki cinsiyeti ayıran ise onların üreme sistemleridir.Anatomik ve hormonal değişimlere göre birey cinsiyetlerden birine ait olur.Kadın ve erkeği tanımlamada önemli olan diğer bir faktör de kadın ve erkeğin değişik kültürlerdeki tanımlamalarıdır ki buna gender – toplumsal cinsiyet denilmektedir.Biyolojik cinsiyetin aksine, toplumsal cinsiyet farklılığı, sosyal yapılandırma sonucu oluşmaktadır ve değiştirilebilinir.Pek çok toplumda kadın ve erkek farklı yaratıklar olarak görülmekte ve her birinin kendine ait imkanları, rolleri ve sorumlulukları olduğu kabul edilmektedir.Bunun en açık göstergesi kamusal alanda çalışma ve politika "doğal" olarak erkek; ev işleri ve aile ile ilgili özel alanlar "doğal" olarak kadın işidir görüşünün bir çok toplum tarafından benimsenilmiş ve uygulanıyor olmasıdır.Toplumsal cinsiyet ayrımları hem kadınların hem de erkeklerin yaşamını şekillendirir ve sonuçta bu çeşitlilik sadece farklılıktan daha fazla anlam taşır.Öyle ki: kadın kategorisinde olma erkek kategorisinde olmaya göre, kadınların kaynaklara daha az ulaşmasını ve elde etmesini haklı gösterir.Bu eşitsizlik en belirgin olarak gelir ve servet dağılımında kendini gösterir.Bugün dünyadaki yoksulların %70'ini kadınlar oluşturmaktadır.Yoksulluğun feminizasyonu olarak tanımlanan bu durum, hem zengin hem de fakir ülkelerde mevcuttur ve çalışma yaşamında kadınların eşit olmayan durumunu ve ev içindeki düşük statülerini yansıtan bir göstergedir.Bir çok kadın çalışma imkanı bulamazken, çalışan kadınlar ise ancak erkek kazancının ortalama ¾'ü kadar ücret kazanmaktadırlar.

Bu tür ayrımcılığın yanı sıra toplumsal cinsiyetle çok yakından ilgili olarak kadının yaşamına, "kadın olmaya" kültürel yönden daha az değer verilmesi söz konusudur ki bu da, kadın sağlığını olumsuz etkiler.Örneğin; evde yapılan iş ücretli olarak yapılan işten daha az değerli sayılır.Aileler ve toplum tarafından kadınlara ve kız çocuklarına verilen düşük değer, global istatistiklerde okur - yazarlık durumunda belirgin olarak kendini göstermektedir.Geçen yirmi yılda önemli atılımlar yapılmasına rağmen hala ilkokula başlamayan 130 milyon çocuğun çoğunluğunu (2/3'ünü) kızlar oluşturmaktadır. Ayrıca hala 1 erkeğe karşı 2 kadın okuma - yazma bilmemektedir.Yine kadınlar kullanılan oyların yarısına sahip oldukları halde parlamentoda % 14.2, kabinede bakan olarak sadece %6 koltuğa sahiptirler.Bu örnekler cinsiyetler arasındaki karmaşık ilişkiyi ve çok güçlü eşitsizlik modelinin varlığını ortaya koymaktadır.Bu nedenle otorite ve güç'te toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin görülmesi/farkedilmesi ve çözümü için stratejilerin aranması ve uygulanması gerekmektedir.

Gender sterotip bazı durumlarda erkeği de olumsuz olarak etkilemektedir. Örneğin; erkeklerden ailenin geçimini temin etmesi beklenen toplumlarda erkek fiziksel ve mental sağlığını bozacak ölçüde çok uzun süre çalışabilmektedir.Benzer şekilde “gerçek erkek” konusundaki sosyal baklenti, erkeğin hasta olduğunda kendisini güçsüz hissedip yardım aramasını güçleştirmektedir.

Kadın ve erkeğin biyolojik cinsiyeti ve üremeye ilişkin fizyolojik fonksiyonlarının farklılığı ve getirdiği yüklerin yanı sıra, toplumun kendilerine biçtiği "toplumsal cinsiyet" rolünden kaynaklanan ve sağlıklarını etkileyen olumsuzluklar mevcuttur. Bu olumsuzlukların boyutu toplumdan topluma değişmekle birlikte özellikle gelişmekte olan ülkelerde "kadın" cinsiyeti yönünden olumsuzlukların boyutu daha da büyüktür.

Toplumun cinsiyeti nedeni ile "kadın cinsiyetine" biçtiği rol ve beklentileri sonuçta daha da önemli olarak, onun insan haklarından sayılan bazı haklarını elde edememesine, kullanamamasına yol açmaktadır.Bu durum ise toplumlarda kadın için adeta kısır bir döngü oluşturmaktadır.

Prof. Dr. Ayşe AKIN

http://www.gencgazeteciler.org/tcinsiyet.asp sayfasından alıntı yapılmıştır.