Mesajı Okuyun
Old 18-09-2007, 12:09   #33
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Ahmet Turan
...

47 yaşındaki Herman, kitabında toplumun sağlığı açısından kadının evine dönmesi gerektiğini savunduğu, kariyer sahibi olmasına karşın, kariyerin kadını annelik isteğinden uzaklaştırdığını ve bunun da topluma zarar verdiğini söylediği belirtiliyor.

Kadınlar kariyer mi yapmalı çocuk mu yapmalı?

Buyrun görüşleriniz efendim



Sayın seher,


Kimsenin ev kadınlığını küçümsediğini sanmıyorum. Yorulduğumuz zamanlar evde oturmayı deli gibi özler ve ev kadınlığına imrenirken üstelik.

Sorun, bakış açısında, dayatmada.

Yukarıdaki cümle "Kadınlar kariyer mi yapmalı, çocuk mu yapmalı?" cümlesi, bir DAYATMA cümlesidir. Ya kariyer, ya da çocuk der, biri varsa, diğerini feda ediyor ya da harcıyor eleştirisi barındırır. Seçeneksizdir, ya o, ya o.

Peki, bu kararı kim veriyor? Kadın adına, bir kadının söyleminden genele ulaşmış olması sevinci ile katmerlenen, ataerkil bakış açısı.

Çalışıp, çalışmama serbestisi, kadının ihtiyarındadır, hatta bazen çalışmak zorunluluktur.

4 yaşındaki kız çocuğu, annesi çalışmak üzere onu kreşe bırakırken, neden ağlar? Yalnızlık ve terkedilmişlik duygusundan, değil mi? Ama bu döngü zaman içerisinde kırılır, çocuklar olgunlaşır, evde pasta börek hazırlayarak , yanaklarından öperek çocuğunu okula gönderen annenin çocuğunun yaşadığı mutluluk, anne herhangi bir olumsuzluk nedeniyle (babanın hastalığı, vefatı, boşanma veya diğer herhangi bir sebep) ONU OKULA GÖNDEREMEDİĞİNDE yaşayacağı mutsuzlukla, keza güvensizlik ve yalnızlık duygusuyla karşılaştırılamaz bile.

Kadın çalışmasın demek, kadın adına karar vermek anlamına gelir ki, bu aynı zamanda aynı çatı altında yaşayan eşi kimliksiz görmek iç anlamı barındırır. Ki kişilik sahibi bir annenin çocuğuna sağlayabileceği katkı, evdeki konfordan daha fazla olsa gerektir.

Bir diğer önemli nokta, üçüncü bir seçenek sunmayan dayatma düşünüldüğünde, apaçık haksızlıktır. Zira doğan çocuk kadının kendi başına ve ilahi biçimde dünyaya getirdiği bir varlık değildir. Bakımından , mutluluk ve huzurundan salt anneyi sorumlu kılmak (çok rastlanır bir klişe olmakla,biz çalışan kadınlar dahil kanıksamış da olsak!) , çocuk konusunda yalnızca iaşesini temin babından para kazanmayı sorumluluğunu yerine getirmekle eşdeğer görmek, kolaycılıktır. Tabii bu bakış açısının altında hükmetme arzusu da yatar. Para bende, güç bendeciliktir. Eleştirilmekten korkmaktır, zorbalıktır, daha pek çok şeydir. Üstelik görünüm ve sunum böyle de olmayabilir, anlaşılması, keşfedilmesi zaman alabilir, zira tüm tiranlar, asık yüzlü değildir.

Ben çalışmayan bir annenin çocuğuydum. Öğlen eve geldiğimde annemin hazırladığı yemekleri yemenin keyfini doyasıya yaşadım. (Bir dönem kendi kızım bunu yaşayamadığı için acı da çektim.) Ama adıma alınan kararların ekseriyetle tek ağızdan çıktığını keşfettiğim gün annemin de sözünün eşdeğer itibarı görmesi için çalışıyor olması gerektiğini anlamakta gecikmedim. Ortaokulda başlayıp, mezun oluncaya dek, keşke annem de iş sahibi olsaydı dedim. Annemin, oku, çalış, iş sahibi ol temennileriyle büyüdüm. Şimdi kendi kızımdan duyduğum cümle -sitem bir yana-, "Anne, büyüyünce senin gibi avukat olmak istiyorum."

İki bakış açısının bulunması, farklı düşüncelerin yarışması ve ortaklaşa yol arayışı, daha iyiye ulaşabilmek için elzemdir.

Saygılarımla...