Mesajı Okuyun
Old 13-08-2007, 17:37   #36
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Mustafa Gönülal"ın dikkatimizi çektiği,bir an olsun hiçbirimizin hatırından çıkmadığına emin olduğum konular ve bu konulara ilişkin hatırlatması bana :

1- " Sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin ? "
dizesini ;ve cevaben :

" Belki bu nedenle yazık/asılmış gibi durur
Asılmış gibi kederinden/duvarlarımda resim" dizelerini;

2- "Devlet Ne için?"," Sosyal Hukuk Devleti Ne İçin?,
" Savaş Ne için,Barış Ne İçin?"," Sosyal Adalet Ne İçin "
" Eğitim /Öğrenim Hakkı Kim İçin ?",... gibi soruları hatırlattı.

Ferda Hanım"ın da değindiği bir zorluğu da hatırlattı : Bu konu başlığı ve içeriği," Kanun ve Hukuk Kaidelerine Dahi Lüzum Hissetmeden İnsanlık İçin Huzur Ve Barış" ı idealize eden ve bunun felsefesini yapmak isteyen bir konu. Sorular ise,ülke gerçekleri ve sorunları ile ilgili,hepimizin duyarlı olduğu ve içinde bulunduğu...

Yine de, bu sorunlara duyarlı olmak ve çözümünü istemek,çabalamak dahi " insana duyarlı ve insan odaklı bir felsefeye muhtaç " olduğu için, birlikte düşünelim...

-- Cezaevindeki Mahkum : Anayasal hükümlerle vatandaşının maddi manevi gelişimini ve refahını temin etmek,korumak ve kollamakla görevli devletimiz,vatandaşını eğitmek,insani ve medeni değerlerle donatmak için sarfedemediği paraları ve bu konuda oluşturamadığı
" modern,çağdaş eğitimli insanı oluşturma ve işleme " politikaları yerine cezaevi politikaları geliştirebilmekte ve bir tutuklu/hükümlü için istatistiki verilere göre ayda 2.500 YTL. harcayabilmektedir. İnsanımızı eğitmek,geliştirmek,bireysel ve toplumsal refaha harcamadığımız kaynakları, boşluk ve başıboşluk içinde kendine ve topluma zarar veren insanları ve aslında bu anlamda hem fail hem de geniş anlamda mağdur sayabileceğimiz insanları hapsetmek için harcayabiliyoruz.Bir hırsızın ortalama 6 ay,gaspçının 6 yıl cezaevinde yattığını düşünürsek,aylık 2.500 YTL den oluşan maliyetlerinin suç işlenmeden önceki dönemlerde iyi yetişmeleri için sosyal/eğitsel politikalara harcanması halinde sosyal görüntümüz ne kadar farklı olurdu ?...
--- Eşi öldürülen,kocası şehit edilen kadınlarımız en azından eşleri kadar yiğittirler. Onlar,güçlü ve onurludur. Onursuz olan,onların hayatına kasteden ve yaşama haklarını ellerinden alan katillerdir.
(Umuda bin kurşun sıksa da ölüm,unutma umuda kurşun işlemez gülüm...)

Vatandaşının yaşama hakkına sahip çıkma görevi olan devletimizin bu görevini ifada ve vatandaşa karşı yükümlü olduğu görevleri ifadaki hassasiyetini," Devlet mi Vatandaş İçindir, Vatandaş mı Devlet İçindir?"sorusuna verebileceğimiz cevaplarla rahatlıkla ortaya koyabiliriz.

Çoğu kez,"sosyal hukuk devleti" tanımını " Nüfus Kimlik Devleti " olarak düşündüren örnekler geçiyor gözönünden :
Ülkemizde kimlik kartı,insanın kendisinden çok daha kıymetli ve öncelikli değil mi ? Kimlik kartının geçebildiği yerlerden,kimliğimiz yoksa biz geçebiliyor muyuz? Kimlik kartı yok ise,geriye.Can güvenliği bulunmadığından bahisle yasal koruma isteyen ancak devletin bu kadar geniş bir koruma imkanı olmadığı,sorun ve tehlike vukuunda başvurmasını salık veren cevaplar ülkemiz klasiklerindendir. Ama adli bir vaka neticesi ölümcül yara alan vatandaşlarımıza seferber edilen güçlü koruma ve sağlık hizmetlerini de hepimiz biliriz : " İfadesini temin ve zaptetmek ihtiyacı devletimiz için hayatidir ve yaralı üzerine titreriz, ifadesini alabilmek için her türlü sağlık ve koruma hizmeti mükemmel verilir.

( 2 Yıl önce,İngiltere"de vatandaşların kimlik kartı kullanmasına ve taşıma zorunluluğuna geçilmesi parlamentoda teklif edilmiş, İngiliz vatandaşları kendilerine hakaret teşkil eden bu uygulamayı önerenlere ateş püskürmüş... "Bizi fişleyemezsiniz" diyerek itiraz etmişler... )
--- Ayşe Teyze,çalışsın,emek kutsaldır,itirazım yok. İtirazım,çalışmadan,insanı ve ülkeyi sömürenlere...Emek düşmanlarına...

--- ÖSS mağduru gençlerimiz de üzülmesin. Diplomalarını alıp işsiz üniversiteliler ordusuna katılacaklardı büyük ihtimal.

... Öykülerimiz sıradan,nar taneleri gibi doğadan...ülkemizdeki bütün hayatlardan, bütün insanlardan... Her biri birer hüzün damlası gibi içine düştükleri yaşamın gözyaşı olup akıyorlar...

Mehmet Emin Yurdakul ile Vah Edelim :

...

Ne vakte dek bu acıklı sefalet?
Bu viranlık,bu inilti,bu kaygu ?
Ne vakte dek bu uğursuz cehalet ?
Bu taassup,bu görenek,bu uyku ?
...
Yazık sana ağlamayan şiire,
Yazık sana titremeyen vicdana,
Yazık sana uzanmayan ellere,
Yazık seni kurtarmayan insana...
------------------------------------------------------------------

EFLATUN"UN" A GÖRE :

Eflatun yaşlılık döneminde daha çok "ethic" sorunlar ve insan mutluluğu ile ilgilenmiştir. Yetkin insan yerine yetkin toplumu tarif etme çabası içindedir. Yetkin topluma ve dolayısı ile toplumsal mutluluğa erişmenin yolu,ideal devlet düzeni içinde yaşamaktır. Eflatuna göre sorunlar ancak felsefe ile çözülebilir. Gerçek dostluk hikmet sevgisi ile ruhları tutuşmuş insanların beraberliğinden başka birşey değildir. Hitabet ise,ruhun,bildiklerini sözlerle anımsatmaya çalışmasıdır.İnsanların doğal amaçları olan toplumsal mutluluğu sağlamakla görevli devlet yönetimi ,felsefe olmadan yapılamaz. Nelerin toplumsal mutluluğu yaratabileceğini ,felsefeden başka hiçbirşey tarif edemez.

Bu noktada önemli bir zorlukla karşılaşmaktadır filozof. Eflatun,kendisinden çok sonraları stoacı düşünür Zenon"un (İÖ 336-264) tasarladığı gibi ,sadece bilge ve erdemli kişilerden kurulu bir akıllı insanlar toplumuna ulaşmanın imkansızlığını hemen kavramıştır. Bu görüşünü de , " yığınlar hiç bir zaman filozof olmayacaktır" özdeyişi ile vurgulamıştır. Dolasıyla toplumları mutluluğa ulaştırmak yönetimin bilge
kişilere tislim edilmesi ile mümkün olur. Eflatuna göre," başa filozoflar geçmez,ya da baştakiler felsefe yapmazlarsa ,insanlığın acıları asla sona ermeyecektir."

" <A href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Eflatun"dan">http://tr.wikipedia.org/wiki/Eflatun"dan alındı.