Mesajı Okuyun
Old 08-04-2007, 14:42   #7
niles82

 
Varsayılan tescilli tanınmıs markanın korunması-yargıtay kararı

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2000/5199
Karar: 2000/8216
Karar Tarihi: 26.10.2000

ÖZET: Davacının markası, Türkiye'de normal tescilin dışında ayrıca "tanınmış marka" statülü olarak da tescilli bulunmaktadır. Davalının Türkiye'ye ithal yolu ile sokarak pazarladığı ürünlerde marka olarak kullanılan "V...." ibaresi ise, yurt dışında tescilli olup, Türkiye'de tescilli bulunmamaktadır. Bu durum karşısında davacının Türkiye'de tanınmış marka olarak tescilli markasının, mal ve hizmet sınırlamasına tabi olmaksızın, Türkiye'de tescilli bulunmayan markaya karşı korunması gerekir ve korumanın kapsamına; bu işareti taşıyan malların ithalini önleme hakkı da dahildir.

(556 S. KHK. (24.6.1995 Ta.) m. 3, 6, 9/2-c, 61/a) (6762 S. K. m. 57)

Taraflar arasındaki davanın (İstanbul Asliye Sekizinci Ticaret Mahkemesi)nce görülerek verilen 23.1.2000 tarih ve 1997/1099-2000/9 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin "V…." markasını meşhur hale getirip 10.5.1968 den itibaren değişik tescillerinin yaptırıldığını, halen bu markanın TPE tarafından "tanınmış marka" kapsamına da alındığını, davalının yurt dışından K…V….adlı ofis mobilyalarını ithal edip pazarladığını, bu ürünlerde ibaresini gören müşterilerin, davacı şirketin bu sektörde de faaliyete başladığı kanaatine kapılarak siparişler verdiğini, davalı eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, bunun tespit ve men' ine, keyfiyetin ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, müvekkilinin merkezleri yurt dışında bulunan K… ve V…. şirketlerinin Türkiye mümessili olduğunu, söz konusu ofis malzemelerini imal eden V.... International firmasının 1930 yıllarında İsviçre'de kurulu olup, V….sözcüğünün 1950'lerden beri marka olarak da uluslararası düzeyde tescilli olduğunu, aynı zamanda 1956 yılından beri İsviçre Fikri Mülkiyet Kurumu'na, 1974 yılından beri de OMPİ nezdinde marka olarak tescilli olup, adı geçen şirket tarafından bir dünya markası haline getirildiğini, bu itibarla tescilli olmasa da uluslararası sözleşmeler gereği Türkiye'de de korunacağını, dava markasından yararlanmanın söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran, davacı tarafından 1968 yılında marka olarak tescil ettirilen V..... sözcüğünün 17.9.1997 tarihinde tanınmış marka olarak da kabul edildiği, Türkiye'de tescili olmayan davalı tarafın ithal ettiği ofis malzemelerine ait V….markasının muhtelif Avrupa ülkelerinde tescilli ise de, bu tescillerden iki adedinin davacı tescilinden önce, 12 adedinin ise 1974 ve sonraki yıllara ait olduğu, bu itibarla davacı tescilinde kötü niyet bulunmadığından davalının Paris Sözleşmesi'nin birinci mükerrer 6/f 3 anlamında savunmasına itibar edilemeyeceği; dava tarihi itibariyle olayda Madrid Protokolü hükümlerinin de uygulanamayacağı, tanınmış marka statüsündeki davacı markasının sınıf ayrımı gözetilmeksizin koruma altında olduğu, davalının V…. markalı ofis malzemeleri pazarlamasının ve reklam vasıtalarında kullanmasının haksız rekabet olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılabileceği gibi taraflar arasındaki uyuşmazlık, Türkiye'de tescilli olan bir markanın, yine yurt dışında tescilli olan ve fakat Türkiye'de tescilli olmayan bir markayı taşıyan ürünlerin bu marka adı altında Türkiye'ye ithal edilerek pazarlanması halinde korunmasının mümkün olup, olamayacağı noktasında odaklanmaktadır.

556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK.nin 3 ve 6. maddelerinde ilke olarak marka korunmasının ülkeselliği benimsenmiştir. Bu ilkeye göre, bir marka tescilli ülkenin sınırları içerisinde kendi sahibine markasının izinsiz kullanılmasına yine kendi ülkesinde engel olma hakkı tanınmıştır. İzinsiz kullanılan markanın yurt dışında bir başka ülkede tescilli olması hali de bu sonucu değiştirmez. Nitekim, anılan KHK'nin 9/2-c maddesinde bu ilkenin vurgulanması amacı ile markalı malın ithalinin dahi marka korumasına tecavüz teşkil edeceği ve bunun aynı kararnamenin 61/a maddesi hükmünce önlenmesinin mümkün olduğu hükme bağlanmıştır (Bkz. Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 1999 İst. Sh. 8, Prof. Dr. Sabiha Arkan, Marka Hukuku, C. I. Ankara 1997 sh. 124 vd.).

Bu ilkelerin ışığı altında dava konusu olaya dönülecek olunursa, davacının markası Türkiye'de normal tescilin dışında ayrıca "Tanınmış Marka" statülü olarak da tescilli bulunmaktadır. Davalının Türkiye'ye ithalat yolu ile sokarak "pazarladığı ürünlerde marka olarak Kullanılan "V……." ibaresi ise, yurt dışında tescilli olup, Türkiye'de tescilli bulunmamaktadır. Bu durum karşısında davacının Türkiye'de tanınmış marka olarak tescilli markasının, mal ve hizmet sınırlamasına tabi olmaksızın, Türkiye'de tescili bulunmayan markaya karşı korunması gerekir ve korumanın kapsamına bu işareti taşıyan malların ithalini önleme hakkı da dahildir.

O halde, yukarıdaki açıklanan karşısında mahkemece davanın kabulüne dair verilen sonuç isabetli görülmekle davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), 2.080.000 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz edenden alınmasına, 100.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 26.10.2000 tarihinde oybirliği ile karar verildi.