Mesajı Okuyun
Old 17-12-2009, 12:05   #8
E.Polat

 
Varsayılan

Davanın sebebinden kasıt, hukuki talebinizi dayandırdığınız maddi vakılardır. Kira sözleşmesi ilişkisi içerisinde kira alacağının ödenmemesi maddi olayı var. Ortak giderlerde ise apartman yönetimine karşı yüklenen sorumluluğun ihlali var.Eklemiş olduğunuz içtihatta ise kişi tek bir dava açmış birden fazla talebi var. Ben böyle düşünüyorum. Kanun davanın sebeplerinin aynı olmasını aradığı için.

HD 21 <> E: 2003/3082 <> K: 2003/4178 <> T: 05.05.2003

* DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ

Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde iki dava arasında bağlantı var sayılır. Olayımızda ise, birleştirilen her bir davanın davalısının Bağ-Kurlu olması ve aynı odanın kayıtlarına dayanılması dışında, davalar arasında ortak yön yoktur. Bu ise bağlantı kapsamında değerlendirilemez. Çünkü, davaların niteliği ve taleplerin 1479 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmesi yönünden her bir davanın ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Mahkemenin, birleştirme suretiyle, davaları soruşturması, doğru bir sonuca ulaşılma olanağını ortadan kaldırmıştır. Böylece bu usul hatası sonuca etkili olmuştur. Bu durumda, davaların tümü ayrılmalı, her birinin nedeni, delilleri ve yasal şartları yönünden bağımsız olarak soruşturma yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir.

(1086 s. HUMK. m. 43, 45, 48/2)

Davacılar, Osmaniye At Arabacılar Odasında kayıtlı üye olduklarından bu süreler içerisinde Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteklerin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mesut Balcı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

KARAR

Asıl ve birleştirilen davalar da, davacılar seyyar esnaf oda kayıtlarına istinaden Bağ-Kur üyeliklerinin geçerli olduğunun tesbitini istemişlerdir.

Mahkemece, tüm davalar yönünden yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davaların birleştirilmesi sonunda verilen bu hüküm usule uygun olmayıp, yerinde değildir.

Gerçekten; HUMK.´nun 43. ve 45. maddelerinde, davaların birleştirilmesinin hangi hallerde söz konusu olduğu açıklanmıştır. Buna göre, "davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde iki dava arasında bağlantı var sayılır. Olayımızda ise, birleştirilen her bir davanın davalısının Bağ-Kurlu olması ve aynı odanın kayıtlarına dayanılması dışında, davalar arasında ortak yön yoktur. Bu ise bağlantı kapsamında değerlendirilemez. Çünkü, davaların niteliği ve taleplerin 1479 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmesi yönünden her bir davanın ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Mahkemenin, birleştirme suretiyle, davaları soruşturması, doğru bir sonuca ulaşılma olanağını ortadan kaldırmıştır. Böylece bu usul hatası sonuca etkili olmuştur. Bu durumda, davaların tümü ayrılmalı, her birinin nedeni, delilleri ve yasal şartları yönünden bağımsız olarak soruşturma yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir.

Mahkemenin gerekmediği halde davaları birleştirerek davayı ve soruşturmayı eksik inceleme ile sonuçlandırmış olması HUMK.´nun 48/2. fıkrasına aykırı olup bozmayı gerektirir.

O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 5.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.