Mesajı Okuyun
Old 14-04-2010, 18:02   #3
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu Esas No: 1997/11476Karar No: 1997/00744Tarih: 24.09.1997
  • TAZMİNAT
  • TİCARİ ARAÇ İŞLETENİ
  • VARSAYIMLI İŞLETEN
ÖZET:İlgilisi tarafından, başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kişi işleten sayılır.
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Zonguldak Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 08.11.1995 gün ve 1994/72 E- 1995/557 K. sayılı kararın incelenmesi davalılardan Necati Yılmaz vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.05.1996 gün ve 1996/2696-2983 sayılı ilamı ile; (…Davacı vekili, müvekkilinin davalı Necati Yılmaz'a ait otobüste yolcu iken uçuruma yuvarlanması sonucu malul kaldığını ileri sürerek, fazlaya ait haklar saklı kalmak şartıyla şimdilik (2.500.000) TL. maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Necati Yılmaz cevabında, müvekkilinin bu kazada, herhangi bir kusur ve ihmali söz konusu olmadığını, kazada ölen şoförün de kusuru bulunmadığını beyan etmiş, 06.05.1994 tarihli dilekçesi ile 01.11.1994 tarihli celsede aracın olaydan önce kazada ölen sürücü Cemil Demiral'a satıldığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Davalı sigorta vekili cevabında, tazminatın, iddianın isbatı halinde limitle sorumlu ve garameten paylaştırılmasını savunmuştur.
Mahkemece; adli tıp kurumu maluliyet raporu, bilirkişi raporu ve toplanan delillere göre, kazada davacının %46 oranında malul kaldığı, bu maluliyete tekabül eden kazanç kaybının (3.332.398.460) TL. olduğu gerekçesiyle, davanın taleple bağlı kalınarak kabulüne, (2.500.000) TL.nın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı Necati Yılmaz vekili temyiz etmiştir.
  1. Davalı savunmasında, hasara neden olan aracın, kazada ölen sürücü Cemil Demiral'a satıldığını ileri sürmüş ve mahkemece bu savunma üzerinde durulmamıştır. Her ne kadar 2918 sayılı Yasaya göre noterden satış yapılmayan araçların mülkiyeti alıcıya geçmez ise de, aracın satılarak zilyetliğinin devir durumunda işleten sıfatının değişeceği kuşkusuzdur. Başka bir deyişle, aracın zilyetliğini devir alıp uzun süreli kullanılması halinde, işletenin bu alıcının olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, açıklanan bu ilkeler göz önüne alınmaksızın, yazılı biçimde karar tesisi doğru görülmemiş ve eksik incelemeye dayalı mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
  2. Mahkemece alınan bilirkişi raporuna, davalının yapmış olduğu itirazlar, miktar itibariyle açılacak ek davada inceleneceğinden, dava miktarına göre, bu dava içerisinde itirazlarının nazara alınmaması, bu yönden bozmayı gerektirmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılardan Necati Yılmaz vekilleri
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava çözümlenmesi gereken sorun "işleten"in hukuki niteliğini belirlemekte toplanmaktadır. İşleten bir terim olarak yasaya girmiştir. 232 sayılı Yasayla değişikliğe uğratılmadan önceki eski Yasa, "kullanan" deyimini; 232 sayılı Yasa ise "kullanan" sözcüğünün yerine "araç sahibi" demekteydi; Ne var ki, bu deyimler kesin ve yeterli sonucun sağlanmasına elverişli olmadığından şekli ölçüyle birlikte aşağıda açıklandığı üzere maddi ölçü kıstasının da olaylara uygulanmasını zorunlu kılmıştır, şekli ölçüye göre işleten, satışa esas olan tescil belgesinde (m. 19) aracın fenni muayene ve trafiğe çıkmasının temelini oluşturan trafik belgesinde (m. 21), sigorta poliçesi ile (m. 91) vergi kaydında adı yazılı kişidir (Ahmet Kılıçoğlu, 2918 sayılı Yasaya Göre Araç İşletenin Sorumluluğu, Batider C.XII, Sa:2-3; Bolat Bolatoğlu, Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu Araç İşletenin Hukuki Sorumluluğu, Ank.1988, s.55). Maddi ölçü ise araçtan yararlanmayı ve araç üzerindeki eylemli egemenliği temel alır. Hemen belirtelim ki yeni Yasa, bu temel olgu üzerine oturtulmuş; fakat çeşitlemelere yer verilmiştir.
O nedenle konunun daha aydınlığa kavuşması için işleten çeşitleri üzerinde durulması kaçınılmazdır. Kimlerin işleten olabileceği Yasada sıralanmıştır. Öncelikle vurgulayalım ki kimin araç sahibi olduğu konusunda, trafiğe tescil ve tescil belgesi ile sahiplik ve satış belgesi birer delil işlevi niteliğindedir (Bkz. Bolatoğlu, Op. Cilt.65 vd). Yasa, 3. maddesinde "Araç sahibini, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişidir" şeklinde tanımlamıştır. Tescilli araç, ancak noter sözleşmesiyle devredilir ve noter, ertesi günü tescilin sağlanması için durumu bildirir (m. 20/d ve 20/e). İşte bu arada bir kaza olduğunda o zaman aracın kim yararına kullanıldığına bakılarak sorumlu kişi tesbit ve tayin edilecektir.
Trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan kişi, aracı, kendi hesabına ve kendisine ait olmak üzere kullanıyor ve araçtan çıkar sağlıyorsa, kişiliğinde hem şekli hem de maddi anlamda işletenlik sıfatını birleştirmiş olur.
Noterlerin, düzenleme yoluyla yaptığı satış ve devir işleminin arkasından yapılacak tescil, mülkiyete karine oluşturması bakımından önem taşır. O nedenle kuşku ve duraksama hasıl eden durumlarda aracın malikine işleten gözüyle bakmak ve buna ağırlık vermek yerinde olacaktır (Bkz. Ergün Özsunay, Trafik Hukukunda Zarar Giderimi Sorumlusu Olarak "İşleten" (Araç Sahibi) Kavramına ilişkin Bazı Sorunlar, Batider, Temmuz 1971, C.VI, s.1, sh.83-110).
Araç işleticisi deyimi 17.10.1966 değişikliğiyle Birinci Bölüm başlığı altında 85. maddenin matlabına girmiştir ki, ticari araç işleteni anlamına gelmektedir.
Motorlu aracın, bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi durumunda bu teşebbüs de sorumluluğa katlanacaktır. Buna teşebbüs sahibinin sorumluluğu denir.
Teşebbüs sahibi, üçüncü maddedeki tanımlamaya göre "işleten" değildir; fakat gerek motorlu araç sahibi ve gerekse araç işleticisiyle birlikte müteselsilen zarar görene karşı sorumludur. Başka bir söyleyişle teşebbüsün sorumlu olması gereken durumlarda işletenin sorumluluğu kalkmış olmaz. Yine mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi durumlarda kiracı, ariyet veya rehin alan kişiler de öteki işleten sıfatına sahiptirler. Bunların yanında bir de varsayımlı işletenlik söz konusudur. Gerçekte de Yasa, zarar görenleri danışıklı (muvazaalı) işlemlere karşı koruma bakımından bir de varsayımlı işletenliği öngörmüştür (m. 3). Kişiler, üçüncü kişilere karşı danışıklı işlemlere girişebilirler. Örneğin, mal varlığı az ya da yok olanlar üzerlerine aracı kaydettirebilirler, rehin vermiş ya da kiralamış gözükebilirler. İşte Yasa koyucu bu durumda "ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere, işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse bu kimse işleten sayılır" demektedir.
Kanıtlama yolu ile kişi ya da kişileri belirleme, ona ya da onlara teknik anlamda işletenlik niteliği vermez; işleten gibi sorumlu olmaları sonucunu doğurur.
Öyleyse öncelikle görünür işletenlere başvurulduğu ve kuşkulu bir durum söz konusu olmadığı sürece sorumluluk yolunda hüküm kurulmalıdır. Davacıların iddiaları ya da davalıların savunmaları varsayımlı işletenliğe yöneldiğinde muvazaalı işlemler konusundaki genel ilkeler gözetilmelidir. Açıklanan Yasal kuralların ışığında somut olaya bakıldığında davacı, 67 AE 669 plaka sayılı minibüste yolcu iken onun devrilmesi sonucu yaralanmış ve şoför Cemil Demiral kazada ölmüştür.
Davacı, 16.07.1993 gününde oluşan bu kaza dolayısıyla araç sahibi Necati Yılmaz hakkında tazminat davası açmıştır.
Davalı vekili, 04.02.1994' de verdiği cevap dilekçesinde, aracın kendilerine ait olduğunu, kendilerinin ve şoförün olayda kusuru bulunmadığını savunmuştur.
Davalı vekili, 26.04.1994 günlü ilk oturumda "bizim çalıştırdığımız şoförün kusuru yoktur" demiştir. Yargılama yürümüş ve 03.02.1995 günlü oturumda davalı vekili, bir izin belgesi verdiğini söylemiş ve o belgenin eki olarak ölen şoförün eşinin 17.05.1993' de davalıdan satın alınan aracın üçüncü kişilere devrine onay veren 04.01.1994 günlü adi bir belge sunmuştur. Bu belgenin duruşmada okunduğu ve bir örneğinin davacı tarafa verildiği yolunda tutanaklarda bir belirti yoktur. Duruşma başka bir nedenle ertelenmiş ve iki yıl daha süren yargılamada böyle bir konu bir daha gündeme getirilmemiştir.
Oysa, trafik kaza tutanağında malik olarak davalının adı yazılı ve sigorta poliçesi de iki yıl süreli olarak 08.12.1992'de davalı adına düzenlenmiştir.
Tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde davalının işletenliği kabul ettiği, buna yargılama aşamasında somut bir şekilde karşı koymadığı kaldı ki ispat yolunda da bir girişim de belirlenmediğinden davalının araç sahibi dolayısıyla işleten olduğunun kabulü gerekir. Öyleyse yerel mahkemenin direnmesi yerindedir, işin esasının incelenmesi için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
Sonuç: Yukarıda açıklandığı üzere direnme kararı yerinde olduğundan işin esasının incelenmesi için dosyanın 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.09.1997 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nda, işletenin sorumluluğu öngörülmüştür. Araç maliki işleten ise, sorumlu olacağı açık ve kesindir. Eğer araç maliki işleten veya taşıyıcı değil ise, gerek üçüncü kişilere ve gerekse yolcuya karşı sorumlu olmaz.
Araç maliki olan davalının vekili, savunmasında; müvekkilinin çalıştırdığı dava dışı sürücüsünün kusuru olmadığını ileri sürmüş ve fakat 01.11.1994 günlü oturumda da, aracın haricen bu sürücüye satıldığını ve zilyetliğin bu sürücüye, yani Cemil Demiral'a devredildiğini ve dolayısıyla müvekkilinin işletici olmadığını belirtmek istemiş ve bu hususta delilleri olduğunu açıklamıştır. Davalı vekilinin bu genişletilmiş savunmasına karşı, davacı vekili bir itiraz ileri sürmediği gibi, savunmanın genişletilmesine de karşı çıkmamıştır. Bu durumda, aracın işletilmesinin başkasına ait olduğuna ilişkin davalı savunmasının değerlendirilmesi ve delillerinin toplanması ve bu delillerin ışığında bir karar tesis etmek gerekir. Aksi halde, davalının bu savunmasının sınırlandığı sonucuna varılır. Genel Kurulun sayın çoğunluğu işletenin sorumlu olacağını benimsemiş olmakla beraber, davalının işletici olmadığına ilişkin savunmasına değer vermemiş ve bu savunmaya da ispat olanağı tanımamıştır. Bu nedenle, eksik incelemeyle verilen yerel mahkeme kararının bozulması gerekirken, onama biçiminde oluşan sayın çoğunluk kararına katılmıyorum.