Mesajı Okuyun
Old 06-10-2008, 18:47   #3
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/12-347

K. 2003/345

T. 14.5.2003

• TAKİBİN İPTALİ DAVASI ( Bedelin Rakamla Yazılı Olan Bölümdeki Tahrifatın Senedin Kambiyo Senedi Olma Özelliğini Ortadan Kaldırmayacağından Borçluya Yönelik Takibin İptalinin Hatalı Olması )

• VADE UNSURUNU TAŞIMAYAN SENET ( Bu Tür Senetlerin Görüldüğünde Ödenecek Bono Olarak Düzenleneceğinin Kabulünün Gerekmesi-Vade Eksikliğinin Senedin Vasfını Etkilememesi )

• GÖRÜLDÜĞÜNDE ÖDENECEK SENETLER ( Vade Unsuru Taşımayan Senetlerin Görüldüğünde Ödenecek Bono Olarak Kabul Edilmesinin Gerekmesi )

• SENETTE İKİ VADENİN BULUNMASI ( Senedin Geçersizliği Sonucunu Doğuran Sebeplerden Birisi Senette İki Vadenin Mevcut Olması Diğeri İse Tanzim Tarihinden Önceki Vadeli Senet Olması )

• İCRA İFLAS KANUNUNUN UYGULAMA ALANI ( Borçlunun İmza İnkarı İtirazını Geri Alması veya Borcu Tamamen ya da Kısmen Kabul Etmesi Halinde 2004 Sayılı Yasanın Uygulanmaması )

6762/m.588,616,615,688,689,690

1086/m.298

2004/m.170

ÖZET : Vade unsurunu taşımayan senedin, TTK.nun 616. maddesinde belirtildiği üzere görüldüğünde ödenecek bono olarak düzenlendiğinin kabulü gerekeceğinden, bu eksiklik senedin bono olma vasfına etkili değildir. Ne var ki vadenin TTK.nun 615. ve 616. maddelerine aykırı olarak düzenlenmesi halinde ise senet bono vasfını yitirir. Örneğin senette iki vadenin olması veya vade tarihinin tanzim tarihinden önceki bir tarihi taşıması gibi.Senette vade tarihi yazı ve rakamla 30.06.2001 olarak düzenlenmiştir. Öncelikle belirtelim ki her iki tarihte aynı şekilde düzeltildiğinden az yukarıda açıklandığı üzere senette iki ayrı vadeden veya tanzim tarihinden önceki bir vade tarihinin varlığından söz edilemez. Bu nedenledir ki anılan düzeltmenin senet vasfında etkili olmadığının kabulü gerekir.
Tüm bu açıklamalar ışığında belirtilmesi gereken bir hususta İİK.nun 170/a-son maddesinin olayımızdaki uygulanabilirlik biçimidir. Anılan madde son fıkrasında "her ne suretle olursa olsun, imza inkarı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz" kuralı getirilmiştir. Borçlu senedi 60.000.000 TL. olarak düzenlendiğini, imzalandığını kabul ettiğinden açıklanan madde hükmü gereği senedin bono vasfında olup olmadığının bu aşamada olayımızda tartışılmasına da yasal imkan yoktur.
DAVA : Taraflar arasındaki "takibin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir İcra Tetkik Merciince davanın kabulüne dair verilen 03.09.2002 gün ve 2001/424 E- 2002/455 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.12.2002 gün ve 2002/25098-25992 sayılı ilamı ile; ( ...Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
TTK.nun 588. maddesine göre yazı ile ve rakam ile yazılan bedeller arasında fark olması halinde yazı ile yazılı olana itibar edileceği kuralı bu iki bedelde de tahrifat olmaması durumu için geçerlidir. Diğer yandan bedelin rakamla yazılı olan bölümdeki tahrifat senedin kambiyo senedi olma özelliğini ortadan kaldırmaz. Rakam ve yazı ile yazılı vadeler aynı yönde tahrif edildiğinden bu husus senedin vasfını etkilemez. Bedel yönünden yukarıda belirtilen ilke nedeni ile yazı bölümüne itibar edilemeyeceğinden borçlunun bildirdiği bedel üzerinden takibin devamına mani bir durum bulunmadığı halde takibin tümden iptaline karar verilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : TTK.nun 688/3. maddesi gereğince bononun belli bir vadeyi göstermesi gerekir ise de, hemen sonra gelen maddelerde vadesi gösterilmeyen bir bononun görüldüğünde ödenmesi şart olan bir bono sayılacağını belirtmiştir ( TTK.nun 689/11 ). Bu vadenin TTK.nun 690. maddesi göndermesi ile bonolarda da uygulanması gereken TTK.nun 615. maddesinde de belirtilen şekilde düzenlenmesi zorunludur. Bir başka anlatımla vade unsurunu taşımayan senedin, TTK.nun 616. maddesinde belirtildiği üzere görüldüğünde ödenecek bono olarak düzenlendiğinin kabulü gerekeceğinden, bu eksiklik senedin bono olma vasfına etkili değildir. Ne var ki vadenin TTK.nun 615. ve 616. maddelerine aykırı olarak düzenlenmesi halinde ise senet bono vasfını yitirir. Örneğin senette iki vadenin olması veya vade tarihinin tanzim tarihinden önceki bir tarihi taşıması gibi.
Bu kurallar ışığında somut olayda irdelediğimizde, 21.06.2000 tanzim tarihli senedin vadesinin, borçlunun iddia ettiği gibi 01.06.2001 olması ile alacaklının iddiası doğrultusunda 31.06.2001 olması, tanzim tarihinden sonraki tarihler olduğundan bono vasfını etkilemiyecektir. Senette vade tarihi yazı ve rakamla 30.06.2001 olarak düzenlenmiştir. Öncelikle belirtelim ki her iki tarihte aynı şekilde düzeltildiğinden az yukarıda açıklandığı üzere senette iki ayrı vadeden veya tanzim tarihinden önceki bir vade tarihinin varlığından söz edilemez. Bu nedenledir ki anılan düzeltmenin senet vasfında etkili olmadığının kabulü gerekir.
Diğer taraftan TTK.nun 690. maddesi göndermesi ile bonolarda da uygulanması gereken aynı kanunun 588. maddesi gereğince, tahrifatlı olmamak koşuluyla senette rakam veya yazı ile yazılı bedel arasında bir fark varsa yazı ile yazılan bedele itibar olunur. Ne var ki somut olayda takip dayanağı senedin, rakamla yazılı olan bölümünde bir düzeltme ( tahrifat ) mevcut olduğundan ve de bu düzeltme ayrıca HUMK.nun 298. maddesince tasdik edilmediğinden TTK.nun 588. madde hükmünün olayımızda uygulama olanağı yoktur. Bir başka anlatımla yazı ile yazılan bölüme bu gibi halde itibar edilemez. Ancak borçlunun yasal süresi içersinde merciide yaptığı itirazında senedi 60.000.000 TL. olarak düzenlendiğini açıkça kabulü karşısında anılan miktar dışındaki takibin iptali gerekir. Gerçi mercii hakimliğince yüksek özel 12. H.D.nin bozma kararına karşı vade yönünden direnilmiş, bedelle ilgili bozmaya uyulduğu açıklanmış ise de, takibin tümden iptaline karar verilmiş olması da mercii gerekçesi ile bağdaşmamıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında belirtilmesi gereken bir hususta İİK.nun 170/a-son maddesinin olayımızdaki uygulanabilirlik biçimidir. Anılan madde son fıkrasında "her ne suretle olursa olsun, imza inkarı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz" kuralı getirilmiştir. Borçlu senedi 60.000.000 TL. olarak düzenlendiğini, imzalandığını kabul ettiğinden açıklanan madde hükmü gereği senedin bono vasfında olup olmadığının bu aşamada olayımızda tartışılmasına da yasal imkan yoktur.
Merciice yapılması gereken iş, aynı yöne işaret olunan Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken uyuşmazlığın hukuksal nitelendirilmesinde ve İİK.nun 170/a-son maddesi olaya uygulanacağı hususunda yanılgıya düşülerek direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.05.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi.