Mesajı Okuyun
Old 24-11-2009, 08:30   #3
Armağan Konyalı

 
Varsayılan



Aşağıdaki karar işinize yaramaz kanısındayım. Ama yine de gönderdim.

DANIŞTAY 12. DAİRE

E. 2007/2831 K. 2008/7006 19.12.2008

• ÖĞRETMEN OLAN DAVACI ( 657 S.Y Md. 125/B-C Uyarınca Kınama Cezası İle Cezalandırılmasına İlişkin İşlemin İptali İstemiyle Açılan Davanın Esasının İncelenemeyeceğinden Reddi Gerektiği )

• KINAMA CEZASI ( Öğretmen Olan Davacının 657 S.Y Md. 125/B-C Uyarınca Kınama Cezası İle Cezalandırılmasına İlişkin İşlemin İptali İstemiyle Açılan Davanın Esasının İncelenemeyeceğinden Reddi Gerektiği )

657/m.125/B-c

ÖZET : Öğretmen olan davacının, 657 sayılı Yasa'nın 125/B-c maddesi uyarınca, kınama cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın, esasının incelenemeyeceğinden reddi gerekir.
İsteğin Özeti : Öğretmen olarak görev yapan davacının 657 sayılı Yasanın 125/B-c maddesi uyarınca kınama cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; dava konusu işleme karşı yargı yolunun kapalı olduğu, uyuşmazlığın esasını inceleme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddi yolunda Gaziantep 2. İdare Mahkemesince verilen 28.12.2006 tarih, E:2006/589, K:2006/3159 sayılı kararın dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : Mustafa Kuş
Düşüncesi : İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay savcısı : Nazmiye Kılıç
Düşüncesi : Uyuşmazlık; öğretmen olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesinin B bendi uyarınca Kınama cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemden doğmuştur. İdare Mahkemesince kınama cezalarına karşı yargı yolunun kapalı olduğundan bahisle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, Temel Hak ve Ödevler Kısmının, Kişinin Hakları ve Ödevleri Bölümünde yer alan "Hak Arama Hürriyeti" başlıklı 36. maddesinin 1. fıkrasında, "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir", 90. maddesinde, " ... Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. ( 5170 sayılı kanunun 7.maddesi ile ek cümle: )Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır., "125. maddesinde, " idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır ... ", 129. maddesinin 3. paragrafında, " Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz" kuralları getirilmiştir. Yani Anayasanın 129. maddesi ile, uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu kapatılmamış, kapatılmasına imkan verilmiştir. Temel Hak ve Hürriyetlerin, Anayasanın 13. maddesi uyarınca Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlandırılabileceği de çok açıktır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 135. maddesinde, disiplin amirleri tarafından verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı itirazın varsa bir üst disiplin amirine, yoksa disiplin kurullarına yapılabileceği, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabileceği, 136. maddesinin 4. fıkrasında ise, itiraz edilmeyen kararlar ile itiraz üzerine verilen kararların kesin olup bu kararlar aleyhine idari yargı yoluna başvurulamayacağı belirtilerek bu tür ( uyarma ve kınama ) cezalarına karşı yargı yolu kapatılmıştır. Ancak, 657 sayılı yasa kapsamı dışında kalan, diğer pek çok kamu görevlilerine ilişkin özel yasal· düzenlemelerde bu tür cezalara karşı yargı yolu kapatılmamış, ilgili personele uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı mercileri önünde hakkını arama ve bu tür idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetletme imkanı verilmiştir. Anayasanın 10. maddesinde ifadesini bulan Kanun Önünde Eşitlik ilkesi gereğince; tüm vatandaşların hiç bir ayırım gözetilmeden kanun önünde eşit bulundukları, devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun şekilde hareket etmek zorunda oldukları da tartışma götürmez bir kural olduğundan, 657 sayılı yasaya tabi memurlar aleyhine bu konuda Anayasanın özüne ve ruhuna aykırı bir sınırlama getirildiği fikri de kuvvet kazanmıştır.
Ayrıca; akit devlet olmamız nedeniyle ülkemiz açısından da bağlayıcılığı bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Adil Yargılanma Hakkını düzenleyen 6. maddesinde "Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir ... ", Etkili Başvuru Hakkı başlıklı 13.maddesinde; "Bu sözleşmede tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ihlal fiili resmi görev yapan kimseler tarafından bu sıfatlarına dayanılarak yapılmış olsa da, ulusal bir makama etkili bir başvuru yapabilme hakkına sahiptir.", hükümleri yer almaktadır. Yine, Sözleşmenin ayrımcılık yasağı başlıklı 14. maddesinde de, bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanmanın hiç bir ayrımcılık yapılmadan sağlanacağı ifade edilmiştir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin yukarıda bahsedilen hükümleri ile uyarma ve kınama cezalarına karşı iç hukukta sadece 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa bağlı kamu görevlileri açısından yargı yolunu kapayan 657 sayılı Yasanın 135. ve 136/4. maddesi hükümlerinin; aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle, devletin tüm organlarını bağlayacağı tartışmasız bulunan Anayasanın 90. maddesi uyarınca,Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin bu davada çözüme esas alınması gereken hukuk kuralı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bütün bu değerlendirmeler sonucunda, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi hükümleriyle farklı içerik taşıyan 657 sayılı yasanın 135. ve 136./4 maddelerinin uygulanması yerine Sözleşme hükümlerinin esas alınarak 657 sayılı yasaya tabi personel açısından da uyarma ve kınama cezalarına karşı dava açılabileceği kanısıyla, idare mahkemesince işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerektiğinden, davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
KARAR : İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
SONUÇ : Gaziantep 2. İdare Mahkemesince verilen 28.12.2006 tarih, E:2006/589, K:2006/3159 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 19.12.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

(Kaynak : Kazancı)