Konu: Bir Çocuk !
Mesajı Okuyun
Old 03-04-2003, 11:27   #1
Sibel

 
Varsayılan Bir Çocuk !

BİR ÇOCUĞUN GECESİ

Banyo tavanını izlemekten, sobanın biraz sonra geçecek harından sonra geriye
kalan yalnızlık olacak sesler dinince. Sessizliği, yalnızlığı ve
sıkıntısıyla gece... İnsanoğlunun işlediği nice suça, yorgan olan gece...
Gece, gözlere çekilen perde. Görünmeyeceği, bilinmeyeceği duygusunu veren
karanlığı ile gece.
...
sen göğe o en yakın olan yerde, toplayacak kadar yakından seyrederken
yıldızları, bir çocuk, yıldızlardan düştüğünü düşünmektedir uykusunu
bölen, ölümlere götüren bombaların...
gece aynı gecedir.
yaşanılan farklı.
...
pilot vurulmadan nasıl döneceğini düşünür sadece, atacağı bombaların
sonuçlarını değil. Onu planlamak başkasının işidir. O düğmeye basar sadece.
Bombaları atan başkasıdır. Başkası için başkası ise kendisidir.
...
çocuk nasıl sağ kalacağını düşünür sadece, ve de bomba gürültülerinin ne
zaman dineceğini. Belki bilmeden ölümü ister bitmesi için gürültünün,
durması için bombanın.
Atan ve yiyen kim olursa olsun, bomba yüreğimizdedir.
Ekranda, kumandanın sayılarında. Tuşa her basıldığında, içimizde insan kalan
bir şeyler daha yitip gitmiştir; patlayan bombalar, gözlerimizden sızan
görüntüler ve de yüreğimizde yer eden duyarsızlığımızla...
Yürek, ayak gibi nasırlaşmıştır artık.
...
birisi bomba düşünür geceleri
biri yıldızlar.
Öteki İstanbul'da veya bir başka yerde
Yataklardan gecenin hazzını toplamaktadır düşen bombalara
Ve çığlıklara inat.
...
insan geceyi içine çeker yalnızken. Bütün karalığı ile karartır insanı
gece... ondandır yakılır lambalar, yanar yıldızlar, ışıtır ama ısıtmaz
dolunay...
gece aynı gecedir. Dualar için elverişli olan geceler nerede? Duaya
yönelemediğimiz için mi geceyi bu kadar aydınlatma çabası? Duasızlığımızdan
mı gecenin bu kadar sıkıcı ve kara oluşu?
Göğün altında baktığımız yıldız, yüzümüzü ince bir ısıyla okşayan sabahın
güneşi her yerde aynıdır. Erken kalkan herkese dokunur sabahın el değmemiş
umudu. Aceleden kimse fark etmez kendisine sabah ile açılan yeni bir
pencereden dokunan şeyin ne olduğunu. Şehirde pencereden baktığın zaman
kavak yoktur, ondandır görünmez sabahın yapraklara dokunan eli.
...
yazılarıma sızan anlam gibi yalnızım ve hüzünlüyüm. Her zamanki gibi mi?
Hayır. Her zaman değilim. Umutlar, küfürler, kahırlar... bütün bunları bir
kâğıt yüzeyine aktarmak zor. İfade etmeye zorlanıyor kelimeler, ya da ben mi
demeliyim, insani bir var oluş ve yalnızlık sancısını anlatırken?
...
ruhum dalgalı bugün. Beynimde tayfun, yüreğimde fırtına var. Ağzımda bir
Gobi taşıyorum; kurak, sıcak... gözlerimse, yazılan her kelimenin
kıvrımlarını izlerken Karadeniz iklimleri gibi bulutlu. Belki birazdan
yağacak... Ağzımdaki çöle bir yudum çay damlatıyorum. Gecedeki hüzün
penceremden içeri sızıyor. (yoksa içimden geceye mi akıyor?)
ben yorgun,
sessiz...
...
yazılar arasındaki bu kopukluk denizden karaya vuran iki dalga arası
boşluktur. Ruhum dalgalı. Düşünce dünyasından farklı kılınamıyor yazılar.
...
sesimi geceye katıp bir çığlık atmak istiyorum. Bir şiir yazmak. Geriden
gelene iz bırakmak. Kendimi var kılmak için. İçimden gelen boğuk sesimi ve
kelimelerimi her yerde ve hep duyana, her yerde benimle olana, beni bütün
varlığımla var kılana yönlendiriyorum. İşte gecenin (kaybedilen/kaybettiğim)
anlamı...
omuzlarım arasından yiyorum soğukları.
İçime işliyor.
...
ağırlaşan göz kapaklarım başka bir dünyaya açılmak için kapanıyor.
Tıpkı ölüm gibi.
Uyku küçük ölüm, ölüm büyük uyku...