Mesajı Okuyun
Old 02-06-2010, 11:01   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 1978/2058

K. 1978/3463

T. 29.3.1978

• HUSUMET ( Yolsuz Tescilden Sonra Taşınmazı Mal Edinenler )

• YOLSUZ TESCİL ( Gizleme ve Sahteciliğe Dayanan )

743/m.931

ÖZET : Gizleme ( ketim ) ve sahteciliğe dayanan yolsuz tescilin iptaline ilişkin davalarda yolsuz tescilin başladığı noktadan sonra mal edinenlerin ( iktisapta bulunanların ) tümü hasım gösterilmelidir.
Taşınmazın kısa süre ile el değiştirmesi mal edinme üzerinde ciddi kuşku uyandıran güçlü ve eylemli ( fiili ) bir belirgedir ( karinedir ).
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki davada; davacı, sahte belgelerle iyiniyetli bulunmayan davalıya satılan 851 ada, 56 parsele ait kaydın iptalini, adına tescilini istemiştir.
Davalı, kayda dayanarak iyiniyetle satın aldığını söylemiştir.
Davalının kayda dayanarak nizalı yeri iyiniyetle satın aldığı anlaşıldığından davanın reddine dair verilen kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü:
Davacı bir örgüt tarafından düzenlenen uydurma vekâletname ve belgelere dayanılarak kendisine ait olan dava konusu 56 parsel sayılı taşınmazın önce Seyfi'ye satıldığını ve daha sonra Seyfi'nin davalıya sattığını ileri sürerek davalı üstündeki kaydın iptalini istemiştir.
Ketim ve sahteciliğe dayanan yolsuz tescil ile ilgili bu gibi davaların yolsuz tescilin başladığı noktadan itibaren önce ve sonra iktisapta bulunanların tümü hasım gösterilmek suretiyle açılması zorunludur. Önce yolsuz tescile istinaden iktisapta bulunan kimse ile ondan sonraki el değiştirmelerle malik sıfatını kazanan kişilerin tümü hasım gösterilmeden dava açıldığı takdirde kesin ve tam sonuca gidilmesi, yolsuz işlemin baştan sona kadar düzeltilmesi olanağı yoktur. Hâl böyle olunca davacının ilk iktisapta bulunan Seyfi aleyhinde de bir dava açması ve Seyfi'nin hasım tutulacağı dava ile bu davanın birleştirilmesi gereklidir.
Davalı Orhan aleyhindeki bu dava ile ilgili temyize gelince:
Kaynağını sahtecilikten alan temlik işlemlerinde hâkimin olduğundan daha çok duyarlık ve titizlik göstermesi, delilleri gerçekçi açıdan değerlendirmesi, karinelere dahi yer vermek suretiyle sonuca gitmesi zorunludur. Aksi takdirde "alan" sahtekârlara ve onlarla işbirliği yapanlara bırakılmış ve kapkaçların çoğalması körüklenmiş olur. Hâl böyle olunca:
1 - Dava konusu taşınmazı Seyfi 7.1.1973'de ( 50 ) bin liraya satın almış ve 14.3.1975 gününde ( 100 ) bin liraya davalı Orhan'a satmıştır. Taşınmaz iki ay gibi kısa bir süre içinde el değiştirmiştir. Kısa süreli el değiştirme işleminin olağan sayılması mümkün değildir. Bu durum davalının iktisabı üzerinde ciddi kuşku uyandıran güçlü ve fiili bir karinedir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan karar verilmesi doğru değildir.
2 - Mahkeme taşınmazın gerçek değerini tesbit etmemiştir. Mahkeme gerçek değeri tesbit etmiş ve satış bedelleri ile karşılaştırmış, arada göze çarpan bir farkın varlığını saptamış olsaydı bu durumun nedeni üzerinde durmak ve olayı daha başka türlü değerlendirmek gereğini duyacağı kuşkusuzdur. Bu nokta inceleme konusu yapılmadan eksik soruşturmaya dayanılarak davanın reddedilmesi isabetsizdir.
3 - Sahtekârlık davasına ceza mahkemesinde bakılmaktadır. Ceza davası sonunda verilen karar ve orada toplanan delillerin bu davanın çözümlenmesinde yardımcı ve yan delil olarak bir katkıda bulunması olasılığı vardır.
Sonuca büyük ölçüde etkisi olan yukarıda yazılı hususlar soruşturulmadan ve yeteri kadar üzerinde durulmadan ve bu incelemelerde elde edilecek verilere göre deliller toplu olarak değerlendirilmeden davanın reddine karar verilmesi yolsuzdur.
SONUÇ : Hükmün bu nedenlerle HUMK.’nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), peşin harcın iadesine oybirliğiyle karar verildi.