Mesajı Okuyun
Old 17-10-2018, 10:43   #108
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

katılma alacağının 3. kişiye karşı ileri sürülmesi...

T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi

Esas No:2015/189
Karar No:2016/8978
K. Tarihi:23.5.2016

Tapu İptal ve Tescil

A. ile İ. C.ve müşterekleri aralarındaki katılma alacağı, tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair Elbistan 2. Asliye Hukuk Aile) Mahkemesi'nden verilen 24.09.2014 gün ve 30/425 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:


KARAR

Davacı A. vekili, evlilik birliği içinde taşınmazların davalı eş tarafından katılma alacağını azaltmak kastıyla devredildiği belirterek taşınmazlar nedeniyle öncelikle tapu kaydının iptali, mümkün olmaması halinde 10.000,00 TL alacağının davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 09.01.2014 tarihli ıslah dilekçe ile talep miktarını artırarak 64.512,50 TL alacağın davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.


Davalı İ. C.vekili, dava konusu taşınmazların davalının babası tarafından alındığı belirterek açılan davanın reddini savunmuştur.


Diğer davalılar, davanın reddini savunmuştur.


Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 64.512,50 TL katılma alacağının davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının tapu iptal ve tescil talebinin reddine karar verilmiştir. Hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.


1-Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalıların aşağıdaki 2. bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.


2-Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağına ilişkindir.


Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m. 229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m. 236/1). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.

Somut olaya gelince; eşler, 01.05.2006 tarihinde evlenmiş, 11.01.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa'nın m. 10, TMK m. 202/1). Tasfiyeye konu 947 ada 9 parsel sayılı taşınmaz arsa vasfında iken eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 28.09.2006 tarihinde 1/2 hisseli olaark satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş; 947 ada 9 parsel 1, 3, ve 5 nolu bağımsız bölümler, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 26.05.2008 tarihinde kat irtifakı tesisi ile, davalı eş adına tescil edilmiştir. 947 ada 9 parsel 1 nolu bağımsız bölüm 23.12.2010 tarihinde diğer davalı İ.'e, 947 ada 9 parsel 3 nolu bağımsız bölüm 23.12.2010 tarihinde diğer davalı İC.'e, 947 ada 9 parsel 5 nolu bağımsız bölüm 06.01.2010 tarihinde diğer davalı M.'a satış yoluyla devredilmiştir.



Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).


Toplanan delillerden davalı eski eş İ'ın, diğer davalılara edinilmiş malları devretmesi, TMK m. 229/2 uyarınca artık değere katılma alacağı hesabında eklenecek değer niteliğindedir. Aynı maddenin son fıkrasında ( TMK m. 229/2-son) ise; bu gibi kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararının, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceği öngörülmüştür. Bu tasarruflardan kaynaklanan katılma alacağından öncelikle, davalı eş İ.C. sorumludur. Bu aşamada diğer davalılarla birlikte müteselsil sorumluluğu oluşmamıştır. Diğer yandan, bu gibi kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı dava açılabilmesinin koşulları da, TMK 241. maddesinde düzenlenmiştir. İşte, belirtilen bu ihbarın yapılmış olmasının yaratacağı hukuki sonuç; üçüncü kişi aleyhine sonradan aynı Kanun'un 241. maddesine dayanılarak alacak davası açıldığında, 229. maddedeki kazandırma veya devir koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin yeniden araştırma konusu yapılmamasıdır.

Eşin talep hakkı, edinilmiş malın mülkiyetine yönelik bir ayni hak olmayıp, malın değeri üzerinden hesaplanan bir alacak hakkı niteliğinde olduğundan; karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin (tasarrufun) iptaline karar verilemez ve eşle birlikte üçüncü kişi davalı olarak gösterilse bile, bu aşamada davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağından üçüncü kişi sorumlu tutulmaz. Üçüncü kişi hakkında eşle birlikte dava açılması halinde; kararda TMK. 229. maddesindeki amaç ve doğrultuda üçüncü kişi lehine kazandırma veya devir yapıldığının tespit edilmiş olması yeterlidir. İlk aşamada hüküm davalı eski eş yönünden karara bağlanacak ve davalı eski eş yanında davalı gösterilen üçüncü kişi yönünden bu dava aynı zamanda TMK.229/2-son maddesindeki ihbar işlevini de yerine getirmiş olacaktır. Bu sonuç, ancak hüküm altına alınan katılma alacağının tahsili aşamasında borçlu eşin malvarlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine eksik kalan ve kazanılan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabileceği; bir başka anlatımla, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmayacağına ilişkin TMK. 241. maddesi hükmüyle de uyumlu olacaktır.

Borçlu eşin malvarlığının ya da terekesinin tasfiye borcunu karşılamaya yetip yetmediği ise; ancak alacağın tahsili sürecinin sonunda belli olacağından; üçüncü kişinin mal rejiminin tasfiyesine ilişkin kararın verildiği aşamada borçtan sorumlu tutulması doğru olmayacaktır. O halde, mahkemece, hesaplanan ve hükmedilen 64.512,50 TL katılma alacağından davalı eş İ'ın sorumluluğuna hükmedilmesi; eşden kazandırma veya devralan üçüncü kişi konumundaki diğer davalılar hakkındaki alacak talebi hakkında HMK 167. maddesi uyarınca üçüncü kişilere (davalılar İ.İC. ve M.'a) karşı açılan dava hakkında ayırma kararı verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eş İ'a karşı açılan katılma alacağı davası sonucunun ve alacağa karar verilmiş ise, eşden tahsil edilebilme durumunun HMK.165/1. maddesi gereğince “bekletici sorun” yapılması, eş hakkındaki alacak davacının kesinleşmesi ve davalı eşten alacağın tahsil edilememesi halinde üçüncü kişi diğer davalıların sorumluluğu doğacağı düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; diğer temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 1.109,10 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 23.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.