Mesajı Okuyun
Old 17-08-2010, 10:39   #4
urla

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,ölüdrmeye teşebbüs yaralama ayrımıyla ilgili cevabımda''kavgayı kimin başlatıp başlatmadığına''ilişkin bir görüş belirtmiş değilim.Bu hususla ilgili bir yargıtay kararı , meşru müdafaa kapsamı içinde değerlendirilmek istenen bir vakada pek tabii faydalı olabilir.Olay anında bir boğuşma olmuş ise burada kasıt hedef gözetme imkanının olmadığından bahisledir.Sayın meslektaşımın,olayı kendi objektif bakış açısıyla da değerlendirmesi adına Yargıtay'ın ağırlıklı olarak dayandığı ayrımlar haricinde olayın oluş şekli ve niteliğine göre de dayanılabilecek yerleşik görüşler olduğunun bilinmesiamacıyla, her açıdan değerlendirmeye uygun kıstaslar tarafımdan belirtilmiştir.Hedef gözetme kastı ve diğer ayrımlarla ilgili pek bilinen bir yargıtay ceza kurulu kararını paylaşıyorum. Umarım faydalı olur.

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1997/1-92
K. 1997/107
T. 13.5.1997
• BIÇAKLA MÜESSİR FİİL ( Eyleminin Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs Veya Yaralama Suçunu Oluşturduğu - Birbirinden Ayıran Başlıca Ölçüler )
• ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS ( Mağdurda Bıçakla Meydana Getirilen Yaralardan Biri Dışında Diğerlerinin Hayati Önemi Haiz Olmayan Bölgelerde Yer Alması ve Hedef Seçme Halinin Bulunmaması - Yaralama Suçunun Oluşacağı )
• YARALAMA ( Mağdurda Bıçakla Meydana Getirilen Yaralardan Biri Dışında Diğerlerinin Hayati Önemi Haiz Olmayan Bölgelerde Yer Alması ve Hedef Seçme Halinin Bulunmaması - Adam Öldürmeye Teşebbüs Suçunun Oluşmayacağı )
• ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS VE YARALAMA SUÇLARINI BİRBİRİNDEN AYIRAN BAŞLICA ÖLÇÜLER
• YARALAMA VE ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS SUÇLARINI BİRBİRİNDEN AYIRAN BAŞLICA ÖLÇÜLER
765/m.31,33,36,59,62,74,448,456,457/1
647/m.4
1412/m.322
ÖZET : Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarına göre, adam öldürmeye teşebbüs ve yaralamayı birbirinden ayıran başlıca ölçüler: Fail ile mağdur arasındaki husumetin sebep ve mahiyeti, failim cürümde kullandığı saldırı aletinin niteliği, atış darbe mesafesi ve sayısı, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri ile nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkanı olup olmadığı, olayın akışı ve nedeni, failin işlemeyi kastettiği cürümün meydana gelmesine engel herhangi halin failin iradesi dışında ortaya çıkıp çıkmadığı hususlarıdır. Bütün bu olguların olaysal olarak Yerel Mahkemece gözetilerek değerlendirilip değerlendirilmediği Yargıtay'ca denetlenmektedir.

Suçun işleniş nedeni ve biçimi, sanıkla mağdur arasında öldürmeyi gerektirecek geçmişe dayalı bir husumetin bulunmaması, mağdurda bıçakla meydana getirilen yaralardan biri dışında diğerlerinin hayati önemi haiz olmayan bölgelerde yer alması ve bu üç yara için hayati tehlikeden sözedilmemesi, hedef seçme halinin bulunmaması gibi olgular gözönünde tutulduğunda; sanığın yaralama kastıyla hareket ettiği sonucuna ulaşılması gerektiği saptanmıştır.

DAVA : Bıçakla müessir fiil suçundan sanık ( R. )'nin müdahil ( LA )'a yönelik eyleminin kasten adam öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK.nun 448, 62, 59/2. maddeleri uyarınca 13 sene 4 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu suçtan dolayı sanık hakkında ayrıca TCK.nun 31 ve 33. madde hükümlerinin uygulanmasına,

Sanığın ayrıca mağdur ( E.S.E. )'ye etkili eylemde bulunduğu sabit görülerek TCK. nun 456/4, 457/1, 59/2. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanığa verilen cezaların TCK.nun 74. maddesi uyarınca ayrı ayrı infazına, suçta kullanılan bıçağın TCK.nun 36. maddesi uyarınca müsaderesine, sanığın gıyaben tutuklanmasına ilişkin Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesince, 29.11.1995 gün ve 109/233 sayı ile verilen karar, C. Savcısı ve sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 24.04.1996 gün ve 1026/1536 sayı ile;

Sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak;

1- Aralarında öldürmeyi gerektirecek bir neden bulunmayan sanığın, içki içme meselesinden kaynaklanan kavgada, biri batına nafiz diğerleri sathi nitelikte olacak şekilde bıçakla mağdur ( İ )'yi yaralayıp kendiliğinden eylemine son verdiği, bu nitelikte olaylarda emsal uygulamalara göre kasdın müessir fiile yönelik olacağının müstekar içtihat teşkil ettiği, ancak eylemin işlenişi ve yaralarının niteliği nazara alınıp temel cezanın asgari haddinin üstünde tayini, ceza adaletinin bu suretle sağlanmasının teminiyle sanığın mağdur ( İ )'yi yaralamaktan TCK.nun 456/2, 59. maddeleriyle tecziyesine karar vermek gerekirken yazılı şekilde öldürmeye teşebbüsten hüküm tesisi,

2- Kabule ve uygulamaya göre, mağdur ( E.S. )'yi yaralamaktan verilen ceza hakkında 15.11.1995 günlü dilekçelerinde istek doğrultusunda 647 sayılı Kanunun 4. maddesinin tatbiki konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizliğinden bozulmuştur.

Yerel Mahkeme ise 08.11.1996 gün ve 117/20 sayı ile;

( 2 ) no. lu bozma nedenine uyup sanığa verilen 3 ay 10 gün hapis cezasının paraya çevrilmesine yer olmadığına ve bu yöndeki isteğin reddine karar vermiş,

( 1 ) no. lu bozma nedenine karşı ilk hükümde yer alan "Sanığın elindeki öldürmeye elverişli bıçağı mağdur ( L )'ye gelişi güzel saplayıp batın, göğüs boşluğu gibi hayati önemi haiz bölgeleri hedef alarak saplaması, mağdurun yere düşmesi üzerine olay yerinden kaçması ve mağdura ait Adli Tıp Kurumu raporu muhtevası ile maddi yara adedi nazara alındığından kastının öldürmek olduğu" gerekçesiyle direnmiştir.

Bu kararın da C. Savcısı ve sanık vekilince süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının kararın direnilen kısmı için bozma isteyen 14.03.1997 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; sanık ( R )'nın sabit olan eyleminin "yaralama" mı, yoksa "öldürmeye tam teşebbüs" olarak mı nitelendirilmesi gerektiği hususudur.

Sanık ( R.A. ) ile kardeşi ( L.A. ) olay akşamı saat 21.30 sıralarında evlerine gitmekte iken ... Bakkaliyesi civarında bira içip sohbet eden bir gruba rastladıkları, sanık ( R )'nin mağdur ( İ )'yi ve yanındakilere "Allahına, kitabına yaptıklarım, böyle burada içki içilmez, gidin Seğmenlere için" dediği, Mağdur ( İ ) ile yanındaki ( S )'nin "Biz sizi tanımıyoruz, niçin bize küfür ediyorsunuz" demelerine karşılık sanık ( R )'nın küfür etmesi üzerine aralarında çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü ve bu kavga sırasında sanığın bıçağını çekerek mağdur ( İ )'yi Hacettepe Üniversitesi Hastahanesinin 25.10.1993 günlü geçici raporuna göre; "karında sol ve sağ üst kadranda 3 cm. periton boşluğuna giren ve suprapubik yüzeysel kesici alet yarası, sol uyluk arkasında iki adet ve sağ omur arkasında bir adet 3-4 cm.lik kesici alet yarası" meydana getirecek ve hayati tehlike geçirecek derecede yaraladığı ve Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 25.10.1993 günlü raporunda ameliyat sonucu tedavi edilen mağdurun batına nafiz arızasının, hayatını tehlikeye maruz kıldığı ve 25 gün mutad iştigaline engel teşkil edeceğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Olay sırasında sanık Rıza'nın ileri derecede alkol tesirinde olduğu 25.10.1993 günlü raporla saptanmıştır.

Dosyadaki tüm kanıtlar birlikte değerlendirildiğinde; mağdurla sanık arasında geçmişe dayanan hiç bir husumet bulunmamaktadır. Olay; alkollü olan sanığın yanındaki kardeşi ile birlikte bira içen mağdurlara sataşması üzerine aniden başlamış ve mağdurun sanık tarafından bıçakla yaralanmasıyla sonuçlanmıştır. Mağdurun bulunduğu grupta bulunan ( A )'nı sanığı tanıması dışında diğerleri birbirini tanımamaktadır. Yerel Mahkemenin kabulü ve raporlarda belirtildiği gibi, sanık elindeki, bıçağı mağdura hedef gözetmeksizin gelişi güzel sallanmıştır. Dört bıçak yarasından sadece biri tesadüfen batın bölgesinden oluşmuş diğer üçü ise hayati önemi haiz olmayan bölgelerdedir.

Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarına göre, adam öldürmeye teşebbüs ve yaralamayı birbirinden ayıran başlıca ölçüler: Fail ile mağdur arasındaki husumetin sebep ve mahiyeti, failim cürümde kullandığı saldırı aletinin niteliği, atış darbe mesafesi ve sayısı, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri ile nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkanı olup olmadığı, olayın akışı ve nedeni, failin işlemeyi kastettiği cürmün meydana gelmesine engel herhangi halin failin iradesi dışında ortaya çıkıp çıkmadığı hususlarıdır. Bütün bu olguların olaysal olarak Yerel Mahkemece gözetilerek değerlendirilip değerlendirilmediği Yargıtay'ca denetlenmektedir.

Açıklandığı üzere; suçun işleniş nedeni ve biçimi, sanıkla mağdur arasında öldürmeyi gerektirecek geçmişe dayalı bir husumetin bulunmaması, mağdurda bıçakla meydana getirilen yaralardan biri dışında diğerlerinin hayati önemi haiz olmayan bölgelerde yer alması ve bu üç yara için hayati tehlikeden sözedilmemesi, hedef seçme halinin bulunmaması gibi olgular gözönünde tutulduğunda; sanığın yaralama kastıyla hareket ettiği sonucuna ulaşılması gerektiği saptanmıştır.


Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir...