Mesajı Okuyun
Old 26-08-2009, 03:13   #4
or.müh. serdar

 
Varsayılan Orman Kadastrosu ve aplikasyon sorunu

Konunun ilk gündeme gelmesinden itibaren epeyce zaman geçmiş olmasına rağmen, önemine binaen tekrar gündeme gelmesinin yararlı olabileceğini düşündüm. Çünkü bu tür davalarda, dava kesinleşmiş olsa dahi halen yapılabilecek bir şeyler olabilir;

Olayda 1960’dan önceye ait orman kadastrosu olduğu belirtiliyor. Bu tarihten önceye ait orman kadastrosuna ait sınırlar çoktan arazide kaybolmuştur. Çok büyük ihtimalle, 1973’te yürürlüğe giren 1744 S.Y.dan sonra ve hatta 1984’te yürürlüğe giren 2896 sayılı yasalar gereğince buralarda, 2. Md. ve 2/B (6831 S. Orman K.) Md. uygulamaları ile orman dışına çıkarma işlemleri olmuştur. Bu uygulamaları yapabilmek için de, usul olarak, Or. Kadastro Komisyonları önce ilk orman tahdidinin aplikasyonunu yapmışlardır. Ve konunun en önemli noktası da bu aplikasyon uygulamasıdır.

Aplikasyon, ilk tahdide ait, açı-mesafe değerleri, krokiler, haritalar ve tutanaklara göre, orman sınırının arazide yeniden, ilk tespit edildiği şekilde, arazide belirlenmesidir. Özellikle 1980 yıllarından önceye ait kadastro çalışmalarının belgeleri, uygulanması (aplikasyonu) oldukça zor çalışmalardır. Bu nedenle, gerek Or. Kadastro Komisyonlarının yaptıkları aplikasyonlar, gerekse bu aplikasyonları esas alan Bilirkişi raporlarının çok büyük bir bölümü hatalıdır. Ancak bunların hatalı olduğunu kimse bilmediği için, o şekilde kesinleşir, kalır. Ne var ki, maddi hataya dayalı olarak verilen kararlar (Yargıtay Kararı olsa dahi) geçerliliğini yitirir.

Bu nedenle, özellikle konunun uzmanı bir orman mühendisi tarafından yapılacak kontrol sonucu, geçerli orman sınırı olarak kabul edilen sınırın hatalı olduğu görülür ise, yeniden dava açma hakkı doğacaktır.

Sayın İbreti, bir hava fotoğrafı, bir yerin orman olduğunu kanıtlamaya yeterli delil oluşturur mu? Diye sormuş.
Evet Hava fotoğrafı yeterli delil sayılır. Ancak, hava fotoğrafına sıra gelmeden, asıl geçerli belgeler, ilk orman tahdidine (kadastrosuna) ait belgelerdir. Şayet, kadastro belgelerinin uygulanabilirliği yok ise, o taktirde hava fotoğrafına bakılır. Hava fotoğrafı incelemesi ise çok hassas bir konudur. Gerek kadastro dosyalarında, gerekse dava dosyalarında hava fotoğrafı ile ilgili hiçbir belge yoktur. Güya, çoğaltılması yasak olduğu için dosyalara konulmaz. Halbuki gerçek daha farklı. Hava fotoğrafı üzerinde dava konusu yeri, koordinata dayalı olarak, büyütülmüş şekilde, ortaya koyabilmek apayrı bir uzmanlık konusudur. O nedenle, Mahkemelerde Bilirkişilerin, fotoğraf incelemesi ile ilgili, sadece yazılı beyanlarına dayalı olarak verdikleri raporun, mahkemelerce de geçerli sayılması, gerçeğin o şekilde olduğunu göstermez.

Saygılarımla