Mesajı Okuyun
Old 04-06-2020, 14:07   #4
dermez

 
Varsayılan

Merhaba,

Ecrimisili yine kullanılan tır üzerinden almak istiyorsunuz sanırsam. Bu durumda tırın kime ait olduğu hususu hukuk davası ile kesinlik kazanmamışken yapabileceğiniz şey yine haksız el atmanın önlenmesi (açıkça tırın haksız kullanımının durdurulmasını içerecek şekilde) ve haksız kullanım bedellerinin(ecrimisil) ihtarname ile talep edilmesi olabilir.

Yine açacağınız istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası ile beraber bu kullanımdan mahrum kalmadan kaynaklanan ecrimisil talebini de TMK 995 kapsamında öne sürebilirsiniz.
Ecrimisil davaları ile ilgili olarak taşınırlar açısından da mahrum kalınan karlar talep edilebilmektedir. Burada öncelikle malın kullanımına rızanızın bulunmadığını yani intifadan men edildiğini ispatlamanız ve belirli bir kardan mahrum kaldığınızı (sizin durumunuzda tır’ın kiraya verilmesi veya kişisel kullanım ile elde edilecek kar) ispat etmeniz durumunda talep edebilirsiniz.

(Yargıtay 3. HD. 28.2.1994 T. E: 2017, K: 3813 (YKD. 1994/8, s: 1242 vd.): … Bunlardan; doğal ürün veren, hukuksal semere getiren kullanım anlaşması yapılmış olan ve ortaklığı inkâr edilen taşınmaz (ve hatta taşınır) mallar için intifadan men koşulu aranmaz ve sözü edilen davaların açılmış olması hallerinde ise, o dava dilekçesinin davalı paydaşa tebliğ edildiği tarihten sonrasına ilişkin olarak intifadan men koşulu gerçekleşmiş sayılır. …

Öncelikle ecrimisil davalarında zamanaşımı 5 yıldır buna dikkat edin.

25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup; bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.


İlgili Mevzuat:

TMK Madde 995: İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.
İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir.
İyiniyetli olmayan zilyet, şeyi kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.

İlgili Yargıtay Kararları:


(Yargıtay 3.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/ 11911
Karar: 2005 / 14352
Karar Tarihi: 26.12.2005):


Eğer davacı, haksız veya kendisine karşı ileri sürülebilir bir hakka sahip olmayan halihazır zilyetten (davalıdan) şeyin iadesini talep edebiliyorsa, doğal olarak bu iade talebine ecrimisil istem ve davasının eşlik edeceği-
Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar mahfuz tutularak 1.000.000.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir.

Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davada, müşterek murislerinden intikal eden "hatlı dolmuşun" davalılar tarafından kullanılması nedeniyle 2001 yılından itibaren fazlaya ilişkin haklan mahfuz tutularak 1.000.000.000 lira ecrimisilin tahsili istenilmiştir. Mahkemece, taşınır mallardan ecrimisil istenemeyeceği gerekçesi ile davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm, süresinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Ecrimisil, TMK.nun 995. maddesine göre taşınmaz (veya taşınır) üzerinde zilyetliği bulunmayan malik (davacı) tarafından, taşınmaza (nesneye) bir hakka dayanmadan veya malike karşı ileri sürülebilir bir hakka dayanmadan zilyet olan kimseye (davalıya) karşı yöneltilebilen bir talep ve dava türüdür. Zira, eğer davacı, haksız veya kendisine karşı ileri sürülebilir bir hakka sahip olmayan halihazır zilyetten (davalıdan) şeyin iadesini talep edebiliyorsa (TMK. mad. 718/1, 683), doğal olarak bu iade talebine ecrimisil (haksız işgal tazminatı) istem ve davası, eşlik edecektir (Karş. Burak Özen: Haksız Zilyedlikte İade, - doktora tezi- İst.2003, sh.79, 85).

Yürürlükte bulunan Türk Medeni Yasasının "elbirliği mülkiyetine" ilişkin olan (701-702) maddeleri ile kötüniyetli zilyedin sorumluluğuna ilişkin 995. maddeleri sadece taşınmaz mallar için düzenlenmiş değildir. Aksine "mal, şey" gibi taşınır ve taşınmaz mülkiyetini birlikte kapsayacak ifadeler kullanılmıştır.

O halde mahkemece, işin esasına girilerek ecrimisil ilkeleri gereğince bir inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken itibar edilmeyen gerekçelerle davanın reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA…

(T.C YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
28.2.1994 T. E: 2017, K: 3813 (YKD. 1994/8, s: 1242 vd.):


Gerek iştirak ve gerekse müşterek mülkiyete konu olan şeylerde, bir paydaşın (ya da ortağın) diğer paydaştan (ya da ortaktan) ecrimisil isteyebilmesi için, kendisinin intifadan men edilmiş olmasının zorunlu olduğu, bu hususunda davacı tarafından - tanık dahil her türlü delille - ispat edilmesi gerektiği – “İntifadan men (yararlanmaya engel olma) koşulu”nun “dava şartı” olduğu, mahkemece doğrudan doğruya gözetileceği-
Dava dilekçesinde, “fazla hak saklı tutularak 12.360.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili” istenilmiştir. Mahkemece, davanın 7.698.333 liralık bölümünün kabulü cihetine gidilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Ecrimisile konu edilen ve davalıların oturduğu belirlenen evde taraflar pay- daştırlar.

Paydaşlar, (kural olarak) intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler.

Ancak, bu kuralın birtakım ayrıcalıkları vardır ki bunlar; ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren ya da kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu taşınmazın tamamında hak iddia ve diğerinin paydaşlığını inkâr etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine dava evvel o taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması halleridir.

Bunlardan; doğal ürün veren, hukuksal semere getiren kullanım anlaşması yapılmış olan ve ortaklığı inkâr edilen taşınmaz (ve hatta taşınır) mallar için intifadan men koşulu aranmaz ve sözü edilen davaların açılmış olması hallerinde ise, o dava dilekçesinin davalı paydaşa tebliğ edildiği tarihten sonrasına ilişkin olarak intifadan men koşulu gerçekleşmiş sayılır.

Dava konusu taşınmazın, belirtilen niteliği ve kullanım şekli bakımından; ecrimisile hükmedilebilmesi, ecrimisil istenen süreyi içine alacak biçimde intifadan men koşulunun gerçekleşmiş olmasına bağlıdır.

İntifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası ise, yemin dahil her türlü de- lille ispatlanabilir.

Dosyadaki 10.4.1992 tarihli bilirkişi raporundan davacılar tarafından aynı eve ilişkin olarak davalılar aleyhine açılmış 1991/1415 esas sayılı ortaklığın giderilmesi davasının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, 12.2.1989 tarihinden itibaren ecrimisil istenen ve hüküm altına alınan bu davada, onun dışında (intifadan men koşuluyla ilgili) başkaca bir delil bulunmamaktadır.

Oysa ki; bu tür davalarda, intifadan men koşulunun gerçekleşmiş olması yönü, dava şartı niteliği taşıdığından (taraflarca ileri sürülmese dahi) re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır.

O halde; belirtilen nedenlerle, sözü edilen izaleyi şuyu dava dosyasının getirtilip bu dava dosyası içerisine konularak o dava dilekçesinin davalılara tebliğ edildiği tarihin saptanması ve ondan önceki sürelerle ilgili olarak, intifadan men koşulunun gerçekleştiğine dair taraflar eğer varsa diğer delillerinin de toplanarak sonuçlarına göre ve ancak bu koşulun gerçekleştiği tarihten sonraki süreye (12.1.1992) olan son istem tarihi de dikkate alınmak suretiyle) ilişkin ecrimisile hükmedilmesi icabederken, bu yönden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

(T.C YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
Esas: 2013/ 6394
Karar: 2013 / 7328
Karar Tarihi: 06.05.2013):


MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen ecrimisil davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılardan ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların kardeş olduğunu, babalarından miras kalan taşınmazların, traktör ve diğer eşyaların paylaşımı konusunda anlaşamadıklarını, ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, davalıların taşınmazları ekip, traktör ve diğer eşyaları kullandıklarını, herhangi bir bedel ödemediklerini belirterek parsel numarasını belirttikleri taşınmazların, traktörün yanı sıra römork, pulluk, kazayağı, tırmık, tohum makinesi ve mibzerin kullanımından kaynaklanan (fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere) 10.000 TL ecrimisilin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar cevaplarında; intifadan men koşulunun bulunmadığını, dava dilekçesinde sayılan taşınmazların bir kısmı için ortaklığın giderilmesi davası açılmadığını, ürünlerin paylaşıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.

Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.

Davaya konu taşınmazların tarafların ortak murisi adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Ecrimisile konu taşınmazlarda taraflar paydaştırlar. Paydaşlar kural olarak intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de; ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğini, davalı paydaşa bildirmiş olmasına bağlıdır. İntifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası da yemin dâhil her türlü delil ile ispatlanabilir. Bu koşul dava şartı olduğundan gerçekleşip gerçekleşmediğinin mahkemece re'sen araştırılarak saptanması gerekir. İstisnaları ise her dava da ayrıca değerlendirilir. Bu istisnaların bazıları da; ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe, işyeri gibi) doğal ürün veren ya da kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkâr etmesi paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, el atmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılmış bulunması halleridir. Bu ayrık durumlarda intifadan men koşulu aranmaz.

Dosya içinde mevcut ortaklığın giderilmesi dosyası incelendiğinde; tarafların aynı olduğu, dava tarihinin 07.11.2008 olup, ortaklığın giderilmesi davasına konu bazı taşınmazların ecrimisil davasına konu edildiği anlaşılmıştır.

Somut olayda; davacı daha önce açtığı ortaklığın giderilmesi davasına konu edilmeyen taşınmazlar içinde ecrimisil talep ettiğinden; bu taşınmazlar yönünden yukarıda anılan genel ilkeler uyarınca intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin yöntemince araştırılması gerekir. Ortaklığın giderilmesi davasına konu edilen taşınmazlar yönünden ise; dava dilekçesinin davalılara tebliğ edildiği tarih itibari ile intifadan men koşulu gerçekleşir.

Mahkemece; intifadan men koşulunun gerçekleştiği saptanan taşınmaz ve taşınır mallar yönünden ecrimisil istenebilecek dönem için gerekirse keşif yapılarak uzman bilirkişiler tarafından hazırlanacak rapor incelenerek; doğacak sonuca göre uygun bir karar verilmesi gerekir iken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeksizin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş; bozmayı gerektirmiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

(T.C YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/ 3-146
Karar: 2010 / 184
Karar Tarihi: 31.03.2010):


ECRİMİSİL DAVASI - YERİN KAMULAŞTIRMAKSIZIN FİİLEN ELKOYMAK SURETİYLE YOL OLARAK KULLANILDIĞI - TAŞINMAZIN ÜZERİNDE GELİR GETİRİCİ HERHANGİ BİR YAPI OLMAMASI - TAŞINMAZIN KİRA ÖDENMEDEN KULLANILDIĞI - DAVALININ SAĞLADIĞI YARARIN ESAS ALINMASI GEREĞİ

ÖZET: Dava ecrimisil istemine ilişkindir. Dava konusu taşınmazın üzerinde gelir getirici herhangi bir yapı olmamakla birlikte, çevresinde villaların bulunduğu ve davalının bu yeri yol olarak kullanmak suretiyle ekonomik bakımdan fayda sağladığı açıktır. Taşınmaz davalı tarafından kira ödenmeden kullanıldığına ve ekonomik yarar sağlandığına göre ecrimisilin belirlenmesinde davacının sağlayabileceği değil, davalının sağladığı yararın esas alınması gerekir.

(4721 S. K. m. 995) (YİBK. 08.03.1950 T. 1949/22 E. 1950/4 K.)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 26.06.2008 gün ve 2007/64 E., 2008/273 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 26.03.2009 gün ve 2906-5182 sayılı ilamı ile;

(...Davacı vekili dilekçesinde; davacıya ait 275 parselde kayıtlı 500 m2 büyüklüğündeki arsa vasfındaki taşınmazın tamamının, davalı Kandıra Belediyesi'nce kamulaştırmaksızın fiilen el koymak suretiyle yol olarak kullanılmakta olduğunu belirterek, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık ecrimisil bedelinin (şimdilik 6.000. YTL) davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili beyanlarında; yol yapım işlerinin Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nce yapıldığını, kendi belediyelerin bir ilgisi olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve inşaat bilirkişisinin raporu dikkate alındığında, taşınmazın mevcut haliyle boş arsa olması sebebiyle malikine gelir getirici bir özelliğinin bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.

TMK 995. md. göre 08.03.1950 gün ve 22/4 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı'nda da kabul edildiği gibi, başkasının taşınmazını haksız olarak kullanmış olan kötü niyetli kimse, o taşınmazı haksız olarak elinde tutmasından doğan zararı ve elde ettiği veya etmeyi ihmal eylediği semereleri tazmin ile yükümlüdür. Zira işgal zararı, gelir getirebilecek bir yerin haksız işgali nedeni ile malikin o yerden olağan biçimde yararlanmaması yüzünden malvarlığındaki artışa engel olmaktır. Bu engel olmanın sağladığı malvarlığına girmeyen çoğalma en az kira, en çok da tam gelir yoksunluğu olarak değişebilir. Tazminatın amacı, el atma olmasaydı malikin mal varlığı ne durumda olacak idiyse o durumun sağlanmasıdır.

Davalı taşınmazı işgal ettiğine ve fayda sağladığına göre, ecrimisil ile sorumlu tutulması gerekir. Yol olarak kullanılan taşınmaz ekonomik bakımdan fayda sağlayan bir taşınmazdır. Davalı tarafından kira ödemeden kullanıldığına göre, davacının zararı söz konusudur. Bu durumda, davacı daha fazla bir zarara uğradığını kanıtlayamadığı takdirde, taşınmazın asgari getirişi belirlenerek bu miktara hükmedilmelidir.

Mahkemece, bu hususlar göz ardı edilerek, eksik inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu ecrimisil talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili.

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava ecrimisil istemine ilişkindir.

Davacı, 275 parselde kayıtlı taşınmazının davalı tarafından kamulaştırma yapılmaksızın yol yapılmak suretiyle fiilen işgal edildiğini ileri sürerek beş yıllık ecrimisil bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı, yol yapım çalışmalarının kendileri ile ilgisi olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece dava konusu taşınmazın boş arsa olması nedeniyle ve mevcut haliyle malikine gelir getirici özelliği olmadığı gerekçesi ile davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, özel dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş, yerel mahkeme aynı gerekçe ile kararında direnmiştir.

Dosya içerisinde bulunan Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2006/335 E., 2007/207 K. sayılı ilamından ve tüm dosya kapsamından dava konusu taşınmazın davalı idare tarafından kamulaştırmasız el atılmak suretiyle yol olarak kullanıldığı anlaşılmış olup bu husus uyuşmazlık konusu değildir.

Yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, taşınmazın boş arsa olması halinde ecrimisile hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Dava konusu taşınmazın üzerinde gelir getirici herhangi bir yapı olmamakla birlikte, çevresinde villaların bulunduğu ve davalının bu yeri yol olarak kullanmak suretiyle ekonomik bakımdan fayda sağladığı açıktır. Taşınmaz davalı tarafından kira ödenmeden kullanıldığına ve ekonomik yarar sağlandığına göre ecrimisilin belirlenmesinde davacının sağlayabileceği değil, davalının sağladığı yararın esas alınması gerekir.

O halde somut olayın özelliği dikkate alınarak Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 31.03.2010 gününde, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)