Mesajı Okuyun
Old 20-12-2012, 19:25   #7
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın Arıcı,

1- İİK m.72/3: "İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir."

Diyeceksiniz ki; tamam da mahkeme verdi...

O halde:

HMK m.394/2: "İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir."

İtiraz ettik ama reddetti derseniz:

HMK m.394/5: "İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz."

_________________
+ Bilgi:

"...resmî bir makam veya memurun katılması ile düzenlenen senetlere resmî senetler denir. Burada resmî senet terimi, ispat şekli olan resmî senet anlamında kullanılmaktadır. Buna göre, resmi bir makam veya memurun senedin düzenlenmesine herhangi bir şekilde (yalnız imza ve tarihin onaylanması suretiyle de olsa) katılmış olması halinde, senet ispat hukuku anlamında bir resmî senettir... Resmî senetlerin sahteliğinden maksat, senedi düzenleyen (veya onaylayan) noterin veya resmi kişinin tamamen sahte bir senet düzenlemiş (veya onaylamış) olması veya resmî senet düzenlenmesi sırasında veya sonradan senede gerçeğe uygun olmayan kayıtlar (bölümler) koymuş olması demektir... resmî senedin sahte olduğu iddiası, senedin taraflarına değil, senedi düzenleyen resmî kişiye karşıdır... Bu nedenle sahtelik iddiası resmî senedin ancak resmi memur tarafından düzenlenen bölümleri hakkında mümkündür... adi senetler bakımından yazı veya imzanın inkarı (sahte olduğu hususu) ön sorun veya ayrı bir sahtelik davası biçiminde ileri sürülebilir iken, resmi senetlerin sahteliği, ön sorun olarak ileri sürülemez; sahtelik konusunda ayrı bir sahtelik davası açılması gerekir...(Prof.Dr. Baki KURU)"

Dolayısıyla bono, medeni usul hukuku anlamında resmî senet değildir ve sahtelik iddiası/davası konusunda HMK m.208/3'e tâbidir: "Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir..."

Saygılar...

Takibin HMK 209/1'e istinaden dava sonuçlanıncaya kadar durdurulması yönündeki tedbir kararına itirazımız mahkemece kabul edilmedi; ancak daha önce teminatsız olarak takibin durdurulmasına karar verilmişken bu kez davacı tarafça %25 teminat yatırılmasına karar verildi ve davacı teminatı yatırdı. Bunun üzerine kanun yoluna başvurma yoluna gitmedik biz de... Asliye hukuk mahkemesi savcılık soruşturması sonucunu beklerken; soruşturma aşamasında İst. Emn. Müd. tarafından imzanın borçlu eli ürünü olduğu yönünde rapor verildi ve bu hafta içi de savcılıkça "senette bir sahtelik olmadığından ve şikayetçilerin diğer iddiaları da soyut iddiadan öteye gitmediğinden" KYOK kararı verildi. Davacılar tahminimce bu kez asliye hukuk mahkemesince de başka bir kurumdan imza incelemesi yaptırılmasını isteyecektir. Davacıların asliye hukuk mahkemesinde açtıkları menfi tespit davasında sahtelik vs. senetle ilgili bir çok iddiaları (dava dilekçesi 12 sayfa) var. Bu iddiaları konusunda tanık beyanına muvafakat etmediğimizi ve biz alacağımızı sadece sebepten soyut olan bonoya dayandırdığımızı bildirdik. Şimdi davacının izleyeceği yolu ve mahkemenin arakararlarını ve nihai kararını merakla bekliyorum.