Mesajı Okuyun
Old 10-02-2007, 14:07   #7
*sinequanon*

 
Varsayılan

Kusura bakmayın 2 yıllık süre İcra İflas Kanunu'ndan aklımda kalan bir şeymiş

Muris muvazaasıyla ilgili bir kaç Yargıtay kararı ekliyorum.Umarım yardımcı olur.Daha fazlasını Yargıtay'ın sitesinden de bulabilirsiniz.Ancak anladığım kadarıyla ispatı biraz zor bir durum.Bu arada iyiniyetli 3. kişilere devir konusunda da MK md 1023 var.

Kolay gelsin.İyi çalışmalar.Saygılar...


T.C
Y A R G I T A Y
1.HUKUK DAİRESİ
Sayı:
Esas 2005 Karar
3429 3748
YARGITAY İLAMI


Mahkemesi : B. Asliye H. H.
Tarihi : 30.11.2004
Nosu : 657-867
Davacı : Zehra v.s.
Davalı : Gürcan

ÖZET : Muris muvazaası olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir.



Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, babaları olan miras bırakan Süleyman ın kendilerinden mal kaçırma amacıyla 181 ve 7 parsel sayılı taşınmazlarını satış şeklinde davalı torununa temlik ettiğini; işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, taşınmaz tapularının iptaliyle payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, elbirliği ile mülkiyette, mirasçıların her birinin kendi payı için iptal-tescil isteğinde bulunamayacağı gerekçesiyle, davanın usul yönünden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.
Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, elbirliği ortaklığından söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 Tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince: davacıların miras bırakanın mirasçıları olduğu anlaşılmaktadır. Davanın dayanağı yukarda sözü edilen 1.4.1974 Tarih ½ Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararıdır. Anılan karar mirasçıların miras payları oranında istekte bulunmalarını olanaklı kılmıştır.
Hal böyle olunca, davacıların istemlerinin yukarıdaki ilke ve olgulara göre araştırılıp incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddi isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.3.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan V. Üye Üye Üye Üye






T.C.
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi

E. 1995/8737
K. 1995/11789
T. 19.9.1995

* TAPU İPTALİ VE TESCİL
* MURİS MUVAZAASI

ÖZET : "Muris muvazaası"; gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını
devretmek isteyen miras bırakanın, mirasçısını miras hakkından yoksun
bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu
taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede, iradesini satış veya ölünceye
kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmesidir.
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradesini yansıtmadığından, gizli
bağış sözleşmesi ise yasal şekil şartlarını taşımadığından bu tür sözleşmeler
geçersizdir.

(818 s. BK. m. 18, 213) (743 s. MK. m. 634) (YİBK., 1.4.1974 gün ve 1/2
s.)

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali-tescil davasının yapılan
yargılamasında, mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın bir kısım
davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz
edilmekle; dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, Borçlar Yasasının 18.maddesinden kaynaklanan muvazaa hukuksal nedenine
dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir. Uygulamada ve öğretide "muris
muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi
(mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada, miras bırakan
gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir.
Ancak, mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için, esas amacını
gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı
resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi
doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı
İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme
tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de MK.nun
634, BY.nın 213 ve Tapulama Yasasının 26.maddelerinde öngörülen şekil
koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın
miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak, resmö sözleşmenin muvazaa
nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu
kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir
çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir
söyleşiyle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer
bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve
gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması
genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında
birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun
için ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların
olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir
nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış
bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile
miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında
zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince;

Davacıların murisin oğlu ve kızı; davalıların ise, iki oğlu torunu ve gelini
oldukları, murisin 402-1439-1345-1341-1339 parsel sayılı taşınmazlarını
değişik tarihlerde davalılara satış suretiyle temlik ettiği tartışmasızdır.
Davalılar, murisin sağlığında davacılara da, taşınmazlar verdiğini, mallarını
taksim ettiğini savunmuşlardır. Bu durumda murisin mallarını çocukları
arasında taksim etmeyi amaçlayıp amaçlamadığının açıklığa kavuşturulmasında
zorunluluk vardır.

Hal böyle olunca, savunmada sözü edilen ve davacılara verildiği iddia edilen
taşınmazların tapu kayıtlarının tüm tedavülleriyle getirtilmesi miras bırakan
tarafından mı verildiğinin belirlenmesi, gerekçede zikredilen
1992/244-1994/274 sayılı dosya ile savunmada bildirilen 1993/283-1995/91
sayılı dosyaların getirtilmesi, tüm delillerin birlikte değerlendirilerek
murisin paylaştırmayı amaçlayıp amaçlamadığının saptanması ve sonucuna göre
bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı
biçimde davanın kabul edilmesi doğru değildir.

Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan
nedenlerden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin
alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.5.1995 tarihinde yürürlüğe
giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden
vekili için 6.000.000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden
alınmasına, 19.9.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Kaynak: www.yargitay.gov.tr