Mesajı Okuyun
Old 15-08-2010, 21:59   #2
urla

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım mesajınız üzerine nacizane görüşleri bildirmek isterim.Bilindiği üzere kasten öldürmeye teşebbüs ve kasten yaralama suçlarının manevi unsurları açısından ayrımına ilişkin yerleşik yargıtay kararları mevcuttur.Bu kararlara göre ayrımı yaparken dikkat edilen belli ölçütler vardır.Faille, mağdur arasındaki husumetin nedeni ve içeriği, daha doğrusu yoğunluğu,arada kan gütme derecesine varır husumet olup olmadığı,yahut sizin de belirttiğiniz gibi olayın basit bir sebepten gerçekleşip gerçekleşmediği,sanığın genel davranış eğilimleri,sanığın olay anındaki olaydan önce ve sonrasındaki davranışları meğer ki şahsına yönelik bir saldırıyı bertaraf ettikten sonra halen etkili eylemine devam ediyor mu? sanığın kullandığı silah nedir, hedef seçme imkanı var mıydı, yok muydu, mağdurun yaralanma noktaları nerelerden ve kaç kez,hayati organlara hasar vermiş mi?Bu soruların cevapları neticesinde müdafiliğini yaptığınız şüpheli/sanığın hangi saikle hareket ettiğini gözetebilirsiniz.Eğer şüpheli boğuşma sırasında hedef alma imkanı bulamamışsa ve öldürücü yarayı hedef alarak darbeyi/darbeleri gerçekleştirdiği anlaşılamıyorsa, mevcut delillerde göz önüne alınarak şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanığın amacının zaten yaralamak olduğu yönünde hüküm kurulması gerekir kanaatindeyim.Tabii şüpheden sanık yararlanır ilkesini savunmalarımda belirtirken maalesef süs bitkisi muamelesi gördüğünü düşünüyorum.Yoksa şüpheden iddia makamı mı yararlanıyordu ne? Saygılarımla.