Mesajı Okuyun
Old 03-12-2002, 00:27   #1
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan Balıklar Duyar, Meslektaşım Duymaz

Müvekkil avukatının mesleki bilgisine güvenmek ister. Güvenini soru sorarak sağlar. Yüzlerce soru sorar:

- Peki, şöyle olursa ne olur ?

Bu olasılığı ayrıntısı ile yanıtlarsanız yüzlercesinin yenisine sıra gelir:

- Peki, böyle olursa ne olur?
- ............

Sabrınızın sınırlarına kadar uzanan sorulara doğru yanıtlar vermelisiniz. Çünkü müvekkiliniz sizden önce pek çok avukatın suyunu sıkmıştır. Derdinin dermanını belirlemiştir bile.

İşini sizden iyi bildiği için size saygı da duymaz. Teoriyi ve stratejiyi öğrenen müvekkil bunları belirledikten sonra size sadece işin ‘’koşuşturması’’ bırakılır. Ücretiniz de buna göre düşük belirlenir. Sizin bilginize gerek duymayan müvekkil neden sizin bilginiz için para ödesin? Ödediği ücret ancak yol masraflarınız olacaktır. İşiniz çok olursa, bir davanın yol masrafları ile adliyeye gider gelirsiniz; diğerlerinin yol masrafları ile de geçinirsiniz. İşiniz az olursa elbette ki geçim derdiniz de olacaktır...

İşte bu an, bir garip burukluk duyarız :
- Ben niye bu hallere düştüm!! diye kendi kendimize sızlanırız.

Bu sorunun doğrusu çoğul olanıdır:
- BİZ niye bu hallere düştük ?

Soru bir sızlanma cümlesi olarak kalır. Çözülecek bir sorun gibi algılanmaz.

Düşünmeliyiz... Hep beraber düşünmeliyiz. Bu nedenle ben kişisel düşüncelerimi yazmak istemiyorum.

Düşünün:
On binlerce avukatın bulunduğu bir ülkede,
Bir tek avukatın kişisel fedakarlığı ile hazırlanmış bir hukuk sitesinde,
kayıtlı olan sadece 900 üye var. (Bu 900 üyenin kaçı avukattır ben bilmiyorum)
900 üyeden eylemli olarak siteye yazan sayısı sadece 20. Belki de 25 kişi.
Yazanların mesleki sorunlarla ilgili olan yazıları toplamaya değmeyecek kadar az.

Düşünün:
Mesleki sorunlar için barolarda komisyonlar kurulmuş ve toplantılar yapılıyor. Bu toplantılara katılan sayısı sayılamaz düzeyde: sıfır .. Hatta düzenleyenlerden bazılarının toplantıya gelmediği hesaba katılırsa, düzey eksiye düşüyor..

‘’kronik depresif kendine duyarsızlık ‘’ diye adlandırılabilecek bir mesleki akıl hastalığımız var. Başkalarının dertlerini düşünmekten kendi derdimizi düşünmüyoruz. Kimse meslek sorunları ile uğraşmak istemiyor. Çözümlenmeyen sorunlar büyüdükçe büyüyor...

Balık sürülerinin örgütlenmesi bile bizim mesleki dayanışmamızdan daha sıcaktır.

Mesleğin bu hallere düşmesinin nedeni meslektaşların kendilerini düşünmüyor olmasıdır. Kendini düşünmeyeni kimse düşünmez.

Ben bile düşünmem...

Ben şimdi balığa gidiyorum...