Mesajı Okuyun
Old 24-09-2006, 01:22   #12
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Vallahi kime katılıp kime katılmadığımı ben bile karıştırdım şimdi sayın Çetin

Ben en iyisi ne demek istediğimi izah edeyim. Sn. Balku'nun sunduğu karar gibi 10'larca Yargıtay kararı buldum. Yani Yargıtay kabulünü açıklayan Sn. Balku işi net olarak ortaya koymuş durumda.. Ancak ben Sn. Balku'ya katılmıyor değilim. Yargıtay diyorki işin fiilen yapıldığı yer mahkemesi de yetkilidir. Buna karşın yasa "işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede" tabirini kullanmış. Usul hukukumuzda yetki kavramı ikametgah esası üzerine kurulmuştur. Şirketler ve işletmeler için ikametgah ise Merkez, şube,vs.dir. Yasanın tabiri açık olarak "işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkeme" diyerek burada işyeri olabilmesi için o yerde işyeri sayılabilecek en azından bir ofis bulunmalıdır. Çünkü kanunkoyucu bu tabirle yine ikametgah esasına göre tespit edilecek mahkemenin yetkili olacağına hükmetmiştir. İşyeri kavramı ise İş Kanununda,
"İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür." şeklinde tanımlanmış. Yani işin yapıldığı her yer işyeridir diyebiliriz. Ancak yine burada Yargıtay'ın yorumuyla eklenen ve Sn. Balkunun değindiği "temadi oluşturarak temayüz ediyorsa" kuralı getirilerek bu kapsam mahkemenin yetkisi yönünden daraltılmak istenmiştir. Bu kural mantıklıdır, çünkü sırf yasal imkanı kullanarak işverene eziyet olsun diye örneğin bir kamyon şoförünün mal boşalttığı Iğdır Mahkmesinde dava açması gibi bir hareketi hukuk düzenince korunamaz. Korunabilecek olan işçinin sürekli olarak orada bulunmasını gerektiren bir çalışmanın varlığı halinde, belki de hiç görmediği şirket merkez veya şubesindeki mahkemede dava açmak zorunda bırakılmamasıdır. Yasa koyucu da bunu amaçlamıştır zaten yasaya bu hükmü koyarken. Dolayısıyla olaya dönersek tıbbi mümessillik işinin gereği olan hastanede çalışma olgusunun işverenin hastane içerisinde işyeri sayılabilecek bir organizasyon sayılıp sayılamayacağıdır. Eğer hastane içerisinde işveren firmaya bağlı bir ofis vb. birim kurulmuş ve işçi sürekli olarak burada işini yapıyorsa burasi işyeridir diyebiliriz. Yok hergün gelip, bağcılardaki işyerinde işbaşı yapıyor ve belli saatlerde hastaneye gidiyorsa işyeri değildir. Zira bu durumda işçi Cerrahpaşa'ya yakın bir yerde ikamet etmek durumunda kalmıyor ve şube ile bağı da temadi oluşturarak temayüz kabul edilebilecek derecede kopuk bulunmuyor. Bu tabi benim yorumum. Aksine de yorumlanabilir mutlaka. Eğer olayda verilenler farklı iller olsa idi ve kişi şube ve merkez bulunmayan farklı bir ilde sürekli olarak çalışıyor olsa idi bir ofis bulunmasa dahi bizzat işçi kendi şahsında işyeri organizasyonunun bir unsuru kabul edilerek burada dava açabilir diyebilirdik. Yargıtay'ın da kabul ettiği "fiilen işin yapıldığı yer" olgusundan hareketle. Ancak söz kounsu Büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki ilçeler olunca iş buradan karışıyor. Bu durumda hastanedeki özellikli durum ve şubeden kopukluk yeter düzeyde olmadığından sanırım Bakırköy Yetkili olacak. Zira İstanbul söz konusu olunca işçi örneğin Şile'de oturuyor bile olabilir.