Mesajı Okuyun
Old 01-04-2010, 15:11   #3
orhan6591

 
Varsayılan

Sayın Avukatselvi, aşağıdaki karardan anladığım, davacı ilk açtığı davada vermiş olduğu ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadı ise, daha sonrasında ek dava yoluyla da olsa müddeabihi arttıramayacağı ve dolayısyla da faiz talep edemeyeceğidir. Doğru mudur?

T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/2070
Karar: 2009/3584
Karar Tarihi: 09.03.2009
TAZMİNAT DAVASI - ISLAH YOLU İLE TALEP MİKTARININ ARTIRILMASININ USULEN MÜMKÜN OLUP OLMAMASI - DAVA KONUSUNUN ISLAH YOLUYLA ARTIRILABİLMESİ - DAVACININ ISLAH ETTİĞİ MİKTAR YÖNÜNDEN DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREĞİ
ÖZET: Somut davadaki uyuşmazlık, açılan davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması halinde, sonradan ıslah yolu ile talep miktarının artırılmasının usulen mümkün olup olmaması noktasında toplanmaktadır. Dava konusunun ıslah yoluyla artırılabilmesi, ancak davacının kısmi dava açmış bulunmasına ve hakların saklı tutulmuş olmasına bağlıdır. Aksi halde, ıslah yolu ile dava konusunu artırılabilme olanağı yoktur. Bundan dolayı da davasında fazla hak bakımından ihtirazı kayıt bildirmemiş olan alacaklının davalının açıkça muvafakat etmesi hali dışında, bu alacak bölümü yönünden ıslah yoluyla talebini artıramaz. Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmayan davacının ıslah ettiği miktar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekir.
(1086 S. K. m. 83, 87, 185) (ANY. MAH. 20.07.1999 T. 1999/1 E. 1999/33 K. ) (3.HD 04.04.2005 T. 2005/3083 E. 2005/3617 K.) (YHGK. 14.04.2004 T. 2004/4-200 E. 2004/227 K.)
Dava: Dava dilekçesinde 1.874.YTL, ıslah dilekçesinde 1.613.YTL toplam 3.487.YTL'nin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay Kararı
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesinde, davalı şirket olan termik santralinin kül döküm sahasındaki küllerin rüzgarın etkisiyle yayılması nedeniyle, müvekkili davacının tarlalarındaki ekili buğday mahsullerinin zarar gördüğü, müvekkili tarafından dava öncesinde Afşin Asliye Hukuk Mahkemesi marifetiyle delil tespiti yaptırıldığı, delil tespitine göre 1.874.TL zarar belirlendiği ileri sürülerek dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmadan 1.874.TL tazminatın, sonradan yargılama aşamasında mahkemece aldırılan ek bilirkişi raporuna göre tespit edilen 1.613.TL zararında ıslah dilekçesiyle talep edilerek toplam 3.487.TL tazminatın davalıdan tahsili talep ve dava edilmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde talep edilen miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, temyize konu davanın dava dilekçesinde, <fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmamış olduğu> hususunda tereddüt yoktur.
Somut davadaki uyuşmazlık, açılan davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması halinde, sonradan ıslah yolu ile talep miktarının artırılmasının usulen mümkün olup olmaması noktasında toplanmaktadır.
Bu nedenle ıslah kavramı hakkında şu açıklamaların yapılmasına gerek görülmüştür.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 83 ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işleminin kısmen veya tamamen düzeltilmesine olanak tanıyan bir yoldur.
HUMK'nun 87. maddesinin <Müdde-i ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez> şeklindeki son cümlesi, Anayasa Mahkemesi'nin 07.11.2001 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 20.07.1999 tarihli kararıyla iptal edilmiş ve böylece, davadaki talep sonucunun kısmı ıslah yoluyla artırılması usulen olanaklı hale gelmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, mevcut Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonraki yasal durum itibariyle, kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının, dilerse, ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür.
Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması da usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine, kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, hukuki yararın bulunması şartıyla birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkündür.
Bu haliyle kısmi ıslah, ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde, daha basit daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kovuşturma olanağı tanıyan ve bu yanıyla adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıdadır. Dolayısıyla, kısmi davanın davacısı, ek dava açmak veya kısmi ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahiptir.
Yukarıda değinildiği gibi, kısmi ıslah yoluyla müddeabihin artırılabilmesi olanağı, bir anlamda, artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde bulunduğundan eş söyleyişle, kısmi davadaki ıslah ile bu yola gidilmeyip, ek dava açılması halleri, davacıya aynı hak ve olanakları tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerekir (Bkz. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2005/3083 E. - 2005/3617 K. sayılı ilamı).

Bir davanın kısmi dava mı, yoksa tam dava mı olduğu, özellikle dava dilekçesinin istem sonucu bölümünde, <fazlaya ilişkin hakların saklı tutulup tutulmadığı> ile ilgilidir. Davacı bu ya da benzeri ifadeleri kullanmışsa, <kısmi dava> açtığı sonucuna varılır. Davacının bu yoldaki beyanda bulunmaksızın açtığı dava ise bir <tam dava>dır. Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması halinde geriye kalan haktan zımnen feragat etmiş sayılır (Bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2004/4-200 E./227 K. sayılı ilamı ve Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. Baskı C:2, S.1530vd.).
Sonuç olarak, HUMK'nun 87/son cümlesi iptal edilmiş olmakla, dava konusunun ıslah yoluyla artırılabilmesi, ancak davacının kısmi dava açmış bulunmasına ve hakların saklı tutulmuş olmasına bağlıdır. Aksi halde, ıslah yolu ile dava konusunu artırılabilme olanağı yoktur. Bundan dolayı da davasında fazla hak bakımından ihtirazı kayıt bildirmemiş olan alacaklının HUMK. m. 185/2 çerçevesinde davalının açıkça muvafakat etmesi hali dışında, bu alacak bölümü yönünden ıslah yoluyla talebini artıramaz.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, somut olayda, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmayan (kısmi dava açmayan) davacının ıslah ettiği miktar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu yönden de kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.03.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları