Mesajı Okuyun
Old 29-07-2006, 20:28   #18
Gemici

 
Varsayılan

„Silent enim leges inter arma“
‚Silahların altında yasalar susar’

Cicero


Silahlar konuşmaya başladığında yasaların susması günümüze ait bir olgu değil; bu kural insanlığın tarihi ile yaşıt belki de. Kendisini güçlü hisseden, silahlarına güvenen zayıf olarak gördüğünün üzerine çullanmıştır, insanlık tarihi boyunca. Bazı zamanlar bunun tersi de olmuştur elbette; diğerinin kendisine saldıracağını hisseden veya kendisini bir saldırı tehlikesiyle karşı karşıya gören, tehlikeyi savuşturmak için silaha sarılmıştır.

Saldıran veya kendisini savunan kim olursa olsun genelde silahlar sustuktan sonra yeni bir düzen kurulmuştur. Bu düzenin kuruluşu çoğunlukla bir barış anlaşması sonucunda olur; Barışla kurulan yeni düzen çoğu zaman savaşı kazanan tarafın dikte ettiği bir düzendir; bazı durumlarda aracılık yapan ve menfaatleri soz konusu olan diğer devletler durumu biraz yumuşatsalar bile.

Milletlerarası barışın sağlanması için 1899 ve 1907 senelerinde Lahey’de yapılan Barış Konferansları milletlerarası anlaşmazlıkları barış yoluyla çözmeye yönelik olduğundan o zamana kadar yapılan diğer konferanslardan farklıdır. Bu konferanslara 1899 da 26 ve 1907 de 44 devlet katılmıştır. Konferansların itici gücü 19.cu yüzyıldakı savaş karşıtı görüşlerdir.

Milletler Cemiyeti ve Birleşmiş Milletler bu Konferansların ve bunlardan sonrakı barış konferanslarının bir neticesidir.

Tüm etkinliklerine ve ufak çaplı savaşlarda ‚barış gücü’ vasıtasıyla barışın sağlanmasına yaptığı katkıya rağmen Birleşmiş Milletler Teşkilatı barışı sağlıyabilecek bir yapıda değildir ve savaşan taraflara karşı güçsüz durumdadır. Bu güçsüzlüğün en büyük sebebi Birleşmiş Milletlerin kendisine ait bir yaptırım gücünün olmayışı ve karar alma mekanizmasındadır. Birleşmiş Milletler’in kararlarının alınmasında veto hakkı olan devletlerin menfaatleri çatıştığında objektif bir karar alınması olanaksızdır. Son örnek İsrail ve Hizbullah arasındaki çatışma ve İsrailin Ürdünü bombalaması konusunu görüşmek için Roma’da yapılan toplantı.

Devletler Hukuku’nun konusu olan savaş durumlarını ve Birleşmiş Milletler Teşkilatını, üyelik esasına dayalı AB ve AİHM ile karıştırmamak gerekir. Birinci durumda birbirinden tamamen bağımsız devletler söz konusu, ikinci durumda’da birbirinden bağımsız devletler söz konusu ama AB’ye bağlı devletler belirli konularda bağımsızlıklarının kapsamına giren bazı eylemleri/hakları AB-Organlarına devrediyor. Bir derneğe veya bir külübe üye olmak gibi birşey.

Saygılarımla