Mesajı Okuyun
Old 20-07-2006, 16:45   #12
hukukçu42

 
Varsayılan

Konuya politik olarak yaklaşma gayretim olmadı ama savaşların nedenleri hep politik çıkarlara dayandığı için biraz da politik davranmış olabilirim.

Ama bu konuda daha hukuki bir inceleme görmek isterseniz:
Alıntı:
Savaş suçlarının diğer grubu savaş yasaları ve örf adet kurallarının ihlali başlığı altında toplanabilir. Bu gruba giren savaş suçlarının temeli 1907 La Hey Sözleşmeleri, Nuremberg Mahkemesi Statüsü ve Uluslararası Askeri Ceza Mahkemeleri’nin yargı kararlarına dayanmaktadır. Bu kategoriye dahil edilen savaş suçu teşkil eden eylemlerden bazıları şu şekilde belirtilebilir: zehirli silah, gaz ya da gereksiz acıya neden olan silah kullanma, askeri gereklilikle bağdaşmayan nitelikte şehirlerin, kasabaların veya köylerin yok edilmesi, savunmasız kasaba, köy, yerleşim yeri veya binalara saldırılması ya da bombalanması, dini, hayır, eğitim, sanat ve bilimlere adanmış kurumlara, tarihi yerler ve bilim ve sanat eserlerine zarar verilmesi, yok edilmesi veya el konulması, kamu veya özel mülkün yağmalanması vb.[22] Savaşta kullanılacak silah ve savaş yöntemlerine ilişkin olan bu eylemlere ek olarak, savaş yasaları ve örf ve adet kurallarına dahil edilebilecek Cenevre Sözleşmeleri Ortak 3. maddesi ve 1977 Protokolleri de burada belirtilmesi gereken önemli düzenlemelerdir.
Eski Yugoslavya Savaş Suçluları Mahkemesi Statüsü 3. maddesinde, savaş yasaları ve örf adet kurallarının ihlali başlığı altında yukarıda belirtilen eylemler aynen Mahkeme’nin yargı yetkisine dahil edilmiştir. Statünün 3. maddesindeki düzenlemenin temelini 1907 La Hey Sözleşmelerinin oluşturduğu açıktır ve bu durum Mahkemenin Statüsüne ilişkin gerekçede de net bir şekilde belirtilmiştir[23].
Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü, savaş yasaları ve diğer örf adet kuralları ihlalini uluslararası silahlı çatışmalara uygulanacak kurallar ve ulusal silahlı çatışmalara uygulanacak kurallar olarak ayrı ayrı düzenlemiştir. Uluslararası silahlı çatışmalara ilişkin düzenlemeler daha detaylıdır[24].
Yugoslavya ve Ruanda Savaş Suçluları Mahkemeleri’nin Statü ve uygulamalarından da bilindiği üzere, savaş suçları, soykırım suçu ve insanlığa karşı işlenilen suçlar, her iki mahkemenin de maddi yargılama yetkisi altında bulunmakta ve uluslararası ceza hukukunda en ağır ihlaller olarak kabul edilmektedir[25]. Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü ile Yugoslavya ve Ruanda Savaş Suçluları Mahkemeleri Statüleri arasındaki en önemli farklılık, Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’nün saldırı suçları hakkında da yargı yetkisini içermesidir. Uluslararası ceza hukuku bakımından, bu şekilde bir düzenlemenin yapılması, uluslararası toplumca büyük bir gelişme olarak kabul edilmelidir. Saldırı suçlarının Mahkeme’nin yargı yetkisinin dışında tutulması, en ağır uluslararası suçu (the supreme international crime) işleyen veya bu suçlardan dolayı cezai sorumluluğu olması gereken bireylere dokunulmazlık verilmiş olması anlamına gelirdi[26]. Nuremberg Mahkemesi uygulamalarından günümüze kadar, bir savaşın başlatılması diğer bir ifadeyle bir saldırı suçunun işlenmesi uluslararası bir suç olarak tarif edilmiş, bir ulusal hak olarak görülmemiştir[27]. Eğer saldırı suçu Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisi dışında tutulmuş olsaydı, uluslararası toplum uluslararası ceza hukuku uygulamalarından bir adım geriye gitmiş olurdu[28].
Ne yazık ki, Uluslararası Ceza Mahkemesinin saldırı suçlarına yönelik olarak yargı yetkisine sahip olması Statü’nün madde 5 (2) hükmünde belirtilen koşulun gerçekleşmesine bağlanmıştır. Buna göre, Statünün 121 ve 123. maddelerine uygun olarak kabul edilecek, saldırı suçunu tanımlayan ve uygulanma koşullarını belirleyen bir hükmün Statü’de yer alması gerekecektir. Söz konusu hükmün Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın ilgili hükümleriyle uyum içerisinde olması aranacaktır. Bu düzenlemeden de kolaylıkla anlaşılacağı üzere, Uluslararası Ceza Mahkemesi saldırı suçu üzerinde, uluslararası toplumun suçun tanımı ve uygulanma koşulları konularında bir uzlaşmaya varması durumunda yargı yetkisine sahip olacaktır[29]. Böyle bir koşulun varolmasının temel nedeni, bir devlet tarafından saldırı yapılıp yapılmadığını kararlaştırmaya tek yetkili organ olan Güvenlik Konseyi ile saldırı suçu arasındaki ilişkidir. Bundan dolayıdır ki, Statünün 2. maddesinde belirtildiği üzere, saldırı suçunun tanımlanması ve koşulları ile ilgili problemlerin çözülmesi için, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Güvenlik Konseyi arasındaki ilişkinin bir antlaşma çerçevesinde net bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir[30].
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin maddi yargı yetkisi bir çok açıdan eleştirilebilmekle beraber, özellikle nükleer silahların kullanımı veya kullanılma tehdidi, gözü kör edici lazer silahlarının ve diğer kitle imha silahlarının kullanımının savaş suçları başlığı altında düzenlenmemiş olması ve Mahkeme’nin bu konularda yargı yetkisine sahip olmaması bu eleştirilerin belli başlıları olarak belirtilmelidir. Özellikle, nükleer silahların kullanımı konusunda Mahkeme’nin yargı yetkisinin olmaması, hukuk kurallarının uygulanması bakımından adil olmayan bazı sonuçların doğmasına neden olacaktır. Örneğin, bir kimse zehirli bir ok veya av tüfeği kurşunu ile bir şahsı öldürse Uluslararası Ceza Mahkemesi savaş suçu adı altında yargılama yetisine sahip olurken, nükleer silah kullanımı sonucu binlerce sivil halkın ölümüne yol açmak Mahkeme’nin yargı yetkisinin dışında kalacaktır[31]. Böyle bir durumun uluslararası ceza hukuku bakımından açıklanması mümkün değildir. Ancak, her ne olursa olsun Statü’nün bazı eksikliklerine rağmen, uluslararası toplumca atılan büyük bir adım olduğu ve zaman içerisinde bunların tek tek giderileceği unutulmamalıdır.



Makalenin tam metnini okumak isteyen arkadaşlar için :

http://www.usak.org.uk/junction.asp?docID=348&ln=TR