Mesajı Okuyun
Old 04-05-2012, 10:00   #4
av m bayraktar

 
Varsayılan işinize yaracak içtihadlar

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ


Esas No.
2004/10529
Karar No.
2004/13816
Tarihi
14.12.2004


İLGİLİ MEVZUAT
818-BORÇLAR KANUNU/21
4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/705


KAVRAMLAR
TAPU İPTALİ VE TESCİL
GABİN
OBJEKTİF VE SUBJEKTİF UNSUR


ÖZET
GABİN DAVASINDA ÖNCELİKLE EDİMLER ARASINDAKİ, AŞIRI ORANSIZLIK ÜZERİNDE DURULMALI, OBJEKTİF UNSUR İSPATLANDIĞI TAKDİRDE MUTAZARRIRIN KİŞİLİĞİ, YAŞI, SAĞLIK DURUMU, TOPLUMDAKİ YERİ, EKONOMİK GÜCÜ PİSİKOLOJİK YAPISI GİBİ MADDİ, MANEVİ YÖNLER YANİ SUBJEKTİF UNSUR DERİNLİĞİNE ARAŞTIRILIP İNCELENMELİDİR


Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, davalının kardeşi olan Sami'den borç para alıp ödeyemediğini; bunun üzerine Sami'nin kendisini ailesinin başına çok kötü şeyler gelebileceği" şeklinde tehdit ettiğini; bu tehditlerden korkup çok zor durumda kaldığını ve bu halde iken davaya konu taşınmazını değerinin çok altında davalıya sattığını ileri sürerek gabin hukuksal nedenine dayalı olarak taşınmaz tapusunun iptaline ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.12.2004 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat Besim Yücel geldi davetiye teblige rağmen temyiz edilen vekili avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare Tetkik Hakimi N.Semra Soydaş'ın tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, gabin hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden kayden davacıya ait bulunan 1 parseldeki 1 nolu bağımsız bölüm vasıflı taşınmazın 3.12.1999 tarihli akitle, 2.500.000.000.TL.bedelle davalıya satış yolu ile temlik edildiği görülmektedir.

Davacı bu temlikin zorda kalması nedeniyle yapıldığını ve gabin ile illetli olduğunu ileri sürmüştür.

Bilindiği üzere;sözleşmenin gabin nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki nisbetsizliğin, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek, istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmağa, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış Borçlar Kanunun 21. maddesi ile aynen"bir akitte ivazlar arasında açık bir nisbetsizlik bulunduğu takdirde eğer gabin mutazarrırın muzayaka halinde bulunmasından veya hiffetinden yahut tecrübesizliğinden istifade suretiyle vukua getirilmiş ise mutazarrır bir sene zarfında akti feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir" hükmü getirilmiştir.

O halde, gabin den söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı nisbetsizlik yanında bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik ( hafiflik ) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki subjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene ( sömürülene ), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı verir.

Hemen belirtmek gerekirki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde mutazarrırın kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü pisikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani subjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

Somut olaya gelince; öncelikle dava dilekçesindeki anlatımdan, davacının çekişmeli taşınmazı 3.500.000.000. TL. bedelle davalıya sattığını, bunun 1.500.000.000.TL.sının davalının kardeşinden aldığı borca sayıldığını; kalanının da dava dışı Sami ve Mehmet'e borç olarak verildiğini ileri sürdüğü görülmektedir.

Bir başka kişiye borç para verme olanağına sahip olan birinin muzayaka halinde bulunduğu söylenemez.

Öte yandan, davacı yargılama safahatında dava dışı kişilerin kendisinden zorla çek aldıklarını; bunların ödenmesi bakımından darda kaldığını ileri sürmüşse de, böyle bir ilişkinin varlığı kanıtlanmış değildir.

Hal böyle olunca, taraflar arasındaki satış aktinde gabinin subjektif unsurunun bulunmadığı kabul edilmek suretiyle davanın reddi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.NUN 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 400.000.0000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ


Esas No.
2004/10529
Karar No.
2004/13816
Tarihi
14.12.2004


İLGİLİ MEVZUAT
818-BORÇLAR KANUNU/21
4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/705


KAVRAMLAR
TAPU İPTALİ VE TESCİL
GABİN
OBJEKTİF VE SUBJEKTİF UNSUR


ÖZET
GABİN DAVASINDA ÖNCELİKLE EDİMLER ARASINDAKİ, AŞIRI ORANSIZLIK ÜZERİNDE DURULMALI, OBJEKTİF UNSUR İSPATLANDIĞI TAKDİRDE MUTAZARRIRIN KİŞİLİĞİ, YAŞI, SAĞLIK DURUMU, TOPLUMDAKİ YERİ, EKONOMİK GÜCÜ PİSİKOLOJİK YAPISI GİBİ MADDİ, MANEVİ YÖNLER YANİ SUBJEKTİF UNSUR DERİNLİĞİNE ARAŞTIRILIP İNCELENMELİDİR


Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, davalının kardeşi olan Sami'den borç para alıp ödeyemediğini; bunun üzerine Sami'nin kendisini ailesinin başına çok kötü şeyler gelebileceği" şeklinde tehdit ettiğini; bu tehditlerden korkup çok zor durumda kaldığını ve bu halde iken davaya konu taşınmazını değerinin çok altında davalıya sattığını ileri sürerek gabin hukuksal nedenine dayalı olarak taşınmaz tapusunun iptaline ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.12.2004 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat Besim Yücel geldi davetiye teblige rağmen temyiz edilen vekili avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare Tetkik Hakimi N.Semra Soydaş'ın tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, gabin hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden kayden davacıya ait bulunan 1 parseldeki 1 nolu bağımsız bölüm vasıflı taşınmazın 3.12.1999 tarihli akitle, 2.500.000.000.TL.bedelle davalıya satış yolu ile temlik edildiği görülmektedir.

Davacı bu temlikin zorda kalması nedeniyle yapıldığını ve gabin ile illetli olduğunu ileri sürmüştür.

Bilindiği üzere;sözleşmenin gabin nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki nisbetsizliğin, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek, istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmağa, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış Borçlar Kanunun 21. maddesi ile aynen"bir akitte ivazlar arasında açık bir nisbetsizlik bulunduğu takdirde eğer gabin mutazarrırın muzayaka halinde bulunmasından veya hiffetinden yahut tecrübesizliğinden istifade suretiyle vukua getirilmiş ise mutazarrır bir sene zarfında akti feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir" hükmü getirilmiştir.

O halde, gabin den söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı nisbetsizlik yanında bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik ( hafiflik ) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki subjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene ( sömürülene ), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı verir.

Hemen belirtmek gerekirki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde mutazarrırın kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü pisikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani subjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

Somut olaya gelince; öncelikle dava dilekçesindeki anlatımdan, davacının çekişmeli taşınmazı 3.500.000.000. TL. bedelle davalıya sattığını, bunun 1.500.000.000.TL.sının davalının kardeşinden aldığı borca sayıldığını; kalanının da dava dışı Sami ve Mehmet'e borç olarak verildiğini ileri sürdüğü görülmektedir.

Bir başka kişiye borç para verme olanağına sahip olan birinin muzayaka halinde bulunduğu söylenemez.

Öte yandan, davacı yargılama safahatında dava dışı kişilerin kendisinden zorla çek aldıklarını; bunların ödenmesi bakımından darda kaldığını ileri sürmüşse de, böyle bir ilişkinin varlığı kanıtlanmış değildir.

Hal böyle olunca, taraflar arasındaki satış aktinde gabinin subjektif unsurunun bulunmadığı kabul edilmek suretiyle davanın reddi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.NUN 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 400.000.0000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ


Esas No.
1979/3824
Karar No.
1979/5938
Tarihi
03.05.1979


İLGİLİ MEVZUAT
818-BORÇLAR KANUNU/21


KAVRAMLAR
SÖZLEŞME
FESİH GABİNDE
GABİN
MÜZAYAKA
TAPU İPTALİ


ÖZET
DAVACI SATIŞ SÖZLEŞMESİYLE DAVA KONUSU TAŞINMAZLARI DAVALI TARAFA TEMLİK ETMİŞ VE GABİN NEDENİNE DAYANARAK SATIŞIN İPTALİ İSTEĞİNİ KAPSAYAN BU DAVAYI AÇMIŞTIR.


DAVA VE KARAR : Mahkemece gabinin subjektif unsurlarının varlığı saptanamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

İptali istenilen satış işlemi 9.5.1975 gününde yapılmış ve dava 22.10.1975 tarihinde açılmış bulunduğuna göre hak düşüren süre dolmamıştır.

Davada gabin nedenine dayanıldığına kuşku yoktur. Uyuşmazlığa sağlıklı bir çözüm getirilebilmesi için olayda gabini oluşturan Yasal ögelerin var olup olmadığının saptanması gereklidir. Bu gibi konularda doğru bir tesbit ve teşhis yapılabilmesi için özellikle davacının durumu üzerinde titizlik ve duyarlıkla durulması, insancıl kriterlerden yararlanılması zorunludur.

Uzaktan yapılan "kaba bir yoklama" ile olayın derinliklerine nüfuz edilmesi ve sıhhatli bir neticeye ulaşılması mümkün değildir.

Davacı 1312 doğumlu olup temlik işleminin yapıldığı sırada ( 80 ) yaşlarındadır. Duruşma sırasında vefat eden davacının "ileri yaşta" olduğu açıktır. Ayrıca tanıkların sözlerine göre:

Saf bir köylü kadını olan davacının gözlerinin iyi görmediği, ara sıra yatağını bile pislediği, çeşitli değerdeki; paraları fark edemediği, bazan yakını olan kimseleri bile tanımakta zorluk çektiği anlaşılmaktadır. Aksi ileri sürülmeyen ve kanıtlanamayan bu bulgulara göre davacı yaşı ve fizyolojik durumu itibariyle nerede ise yeteneksizlik sınırlarına dayanmış bir kişidir.

Davacının "yaşlı" olduğu kadar "yalnız" olduğu da sezilmektedir.

Yaşlılık, insan hayatında, bir çok kişilerin en önemli sorunudur. Yaşlı ve yalnız olan bir kişi, bazı hallerde çaresizlik ve acz içinde kıvranma durumundadır. Yukarıda yazılı nedenlerle günün 24 saati çaresizlik ve acz içinde bulunan bir kimsenin sıkıntı - muzakaya - içinde olmadığı söylenemez.

Müzayaka geniş kapsamlı ve çok yönlü bir öğedir. Maddi ve manevi müzayaka sayılabilecek çeşitli haller vardır.

Olaya insancıl ve gerçekci bir açıdan bakıldığında yukarıda açıklanan koşullar altında ömrünün son günlerini geçiren davacının kırılmaz bir muzayaka çenberi içinde olduğunu kabul etmek gerekir. Kısaca olayda ve benzeri durumlarda yaşlılık ve yalnızlık kıskacına alınmış kimselerin muzayaka içinde bulunduklarını kabul etmekten başka çare yoktur.

Bir kimsenin yaşlı olması her konuda tecrübe sahibi olduğunu gösteremez. Davacının ileri yaşa ulaşmasına rağmen gayrimenkul satışı konusunda görgü ve tecrübesi, taşınmazlarının değeri hakkında yeterli bilgisi olmadığı açıktır. Halk deyimi ile "son çocukluk" döneminde bulunan davacının bir çocuk kadar saf olduğu bellidir.

Olayda muzayaka ve tecrübesizlik hallerinin var olduğu gerçekleşmiştir. Davacının yakını olan davalıların bildikleri bu durumdan yararlanmak suretiyle dava konusu taşınmazların kendilerine çok düşük bir bedel karşılığında intikalini adeta aldatarak sağladıkları açıktır.

Davacı içinde bulunduğu koşullar nedeniyle aldatılmış ve sömürülmüş bir kimsedir. Davacının uzun bir ömür boyu elinde tuttuğu taşınmazlarını son demlerinde davalılara devretmesini başka türlü izah etmek imkanı yoktur.

İvazlar arasında aşırıdan öte açık ve fahiş bir nisbetsizlik vardır. Temlik tarihinde ( 100 ) bin liraya yakın değer taşıyan taşınmazları davalılar ( 2500 ) liraya satın almışlardır. Bu derece dengesiz bir satışın akıl ve insaf açısından geçerli sayılması mümkün değildir. BK.nun 21.maddesi bu tür münasebetsizlikleri ortadan kaldırmak için kabul edilmiş yasal bir önlemdir.

Açıklanan bu nedenlerle davanın kabulü gerekli iken reddine karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Hükmün yazılı sebeplerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/23
K. 2003/755
T. 22.1.2003
• TAPU İPTALİ VE TESCİL (Hile, Gabin, Taraf Muvazaası Hukuksal Nedenlerine Dayalı Olarak Tapu İptali ve Tescil İstemi)
• SIFAT YOKLUĞU (Hukuki Yarar Bulunan Hallerde Sıfat Yokluğundan Bahsedilememesi)
• İPTAL İSTEKLİ DAVA (İptal İstekli Davalarda Davacının Hukuki Yararının Bulunduğunun Kabulünün Gerekmesi)
• HUKUKİ YARAR (Hukuki Yarar Bulunan Hallerde Sıfat Yokluğundan Bahsedilememesi)
1086/m.38
ÖZET : Dava, hile, gabin, taraf muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı olarak tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir. Dosya kapsamından ihtilaf konusu taşınmazlarda davacının kayden malik iken dava dışı kişilere, onlardan da satış suretiyle davalıya intikal ettiği anlaşılmaktadır. Davacı, bu intikallerin yolsuz olduğunu iddia etmiştir. Bu durumda, iptal istekli davalarda, davacının hukuki yararı olduğunun kabulü gerekir. Hukuki yarar bulunan hallerde sıfat yokluğundan bahsedilemez.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, davalının kendisini kandırmak suretiyle gerçekte yüz milyar lira değerinde olan çekişmeli 16578 parselde 8 ve 9 nolu bağımsız bölümlerle, 7989-7990 parsel sayılı taşınmazları sekiz milyar bedelle satın aldığını ileri sürmüş, daha sonra da temlikin inanç sözleşmesine dayalı olduğunu belirterek tapu iptali ve tescil istemiştir.

Davalı, çekişmeli taşınmazları davacıdan satın almadığını savunarak davanın husumet yönünden reddini talep etmiştir.

Mahkemece, davalının bayii olmayan davacının davalıya karşı dava açmakta aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hâkiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı hile, gabin, taraf muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.

Davalı, dava konusu taşınmazları davacıdan satın almadığını savunmuş, mahkemece de davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. İddianın ileri sürülüş biçimi ile dosya içeriğinden ve toplanan delillerden çekişmeye konu taşınmazların, kayden davacının mülkiyetinde iken dava dışı kişilere, onlardan da davalıya satış yoluyla intikal ettiği anlaşılmaktadır. Davacı bu intikallerin yolsuzluğunu ileri sürmüştür. Öyle ise iptal istekli davada hukuki yararı bulunduğu kuşkusuzdur. Hukuki yarar bulunan hallerde sıfat yokluğundan söz edilemez.

Hal böyle olunca, iddia ve savunma çerçevesinde delillerin toplanması, bu arada kayıt maliki olan davalı ile davacı arasında düzenlenen "protokol" başlıklı belgenin de değerlendirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 22.1.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/11866
K. 2005/13324
T. 14.12.2005
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Vesayet Altına Alınan Davacıya Atanan Vasi Yönünden Husumete İzin Belgesi İbraz Edilmeden Davaya Devam Edilemeyeceği - Ehliyetsizlik Hata Hile Gabin İddiası )
• VESAYET ALTINA ALINAN KİŞİ ( Davacıya Atanan Vasi Yönünden Husumete İzin Belgesi İbraz Edilmeden Davaya Devam Edilemeyeceği - Ehliyetsizlik Hata Hile Gabin İddiası/Tapu İptali ve Tescil )
• HUSUMETE İZİN BELGESİ ( Vesayet Altına Alınan Davacıya Atanan Vasi Yönünden Husumete İzin Belgesi İbraz Edilmeden Davaya Devam Edilemeyeceği - Tapu İptali ve Tescil )
4721/m. 462
1086/m. 38, 42
ÖZET : Davacılar, annelerinin ihtilaf konusu taşınmazını davalıya sattığını, ancak satış işleminin ehliyetsizlik, hata, hile ve gabin nedeniyle geçersiz olduğunu iddia ederek tapu kaydının iptali ile anneleri adına tesciline karar verilmesini talep etmişlerdir. Yargılama sırasında davacılardan biri annesine vasi olarak atandığına dair mahkeme kararını ibraz etmiştir. Bu durumda davanın ehliyetsiz adına açıldığı kabul edilmelidir. Ancak vasi husumete izin belgesi almadan davaya devam edemez.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, anneleri Nurdane'nin 523 parsel sayılı taşınmazını davalıya 750.000.000.-TL bedelle sattığını öğrendiklerini, ancak anılan işlemin ehliyetsizlik, hata, hile ve gabin hukuksal nedenleriyle geçersiz olduğunu ileri sürüp; tapu iptali ve Nurdane adına tescil istemişler, bilahare davacılardan Fatma'nın annesine vasi olarak atandığına dair vasi tayini kararını sunmuşlardır.

Davalı, iddiaların doğru olmadığını ve dava konusu taşınmazı ondört milyar Liraya satın aldığını belirtip; davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacı Cuma yönünden sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine, davacı Fatma'nın ise Nurdane'ye vasi olarak atanması sebebiyle anılan davacı yönünden davaya devam edilerek gabin hukuksal nedeninin unsurlarının oluştuğu gerekçesiyle; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S.T.'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden ve dava dilekçesindeki iddianın ileri sürülüş biçiminden; davacıların anneleri Nurdane'nin ehliyetsizliği de dahil olmak üzere birden çok hukuki sebepler ileri sürmek suretiyle maliki bulunduğu taşınmazı davalıya temlikinin yolsuz tescile dayalı olduğunu belirterek eldeki davayı açtıkları görülmektedir.

Gerçekten de, yargılama aşamasında kayıt maliki Nurdane'nin vesayet altına alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın ehliyetsiz adına açıldığı kabul edilmelidir. Ne var ki ehliyetsize tayin edilen vasi bakımından vesayet makamından Türk Medeni Kanunu'nun 462/8. maddesi gereğince husumete izin olmaksızın yargılamaya devam edilmesine olanak yoktur. Bu durumda öncelikle sözü edilen yasa hükmü gereğince husumete izin belgesinin alınması, dava vekil sıfatıyla takip edilecekse vasiden vekaletname ibrazının sağlanması, ondan sonra yargılamaya devam edilmesi zorunludur.

Taraf teşkiline ilişkin bu eksiklikler giderildikten sonra, dosyada dayanılan hukuki sebepler yönünden birbirine uygun düştüğü ölçüde herbir sebebin dikkate alınarak araştırma yapılması gereklidir. Bu bakımdan öncelikle ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulması, bu iddia kanıtlanamadığı takdirde diğer sebepler bakımından gerekli araştırma yapılması gerekirken, öncelikli olmayan gabin hukuki nedeni dikkate alınmak suretiyle karar verilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

yarx