Mesajı Okuyun
Old 08-08-2007, 14:26   #8
sumeyra

 
Varsayılan

Sayın Av. Kadir Coşkun
Sanırım siz haklısınız, Ben sadece parkelerin satın alınması şeklinde düşünmüştüm. Parkelerin eve döşenip bu şekilde teslimi sözkonusu ise sizin dediğiniz gibi eser sözleşmesi olarak değerlendirilmelidir. Uyarılarınız için teşekkürler. Ayrıca bu konuyla ilgili ber de Hukuk Genel Kurulu Kararı ekliyorum.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2003/15-498
K: 2003/493
T: 24.09.2003
· TÜKETİCİ KAVRAMI
· SATIM SÖZLEŞMESİ
· ESER SÖZLEŞMESİNDE İŞ SAHİBİNİN TÜKETİCİ
· SIFATININ BULUNMAMASI

ÖZET:Bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek ve tüzelkişiler yasal yönden tüketicidirler. Yasal yönden tüketicinin tanımı yapılırken özellikle "satın alma" olgusu üzerinde durulmuştur. Birşeyin imal edilerek iş sahibine teslim edileceği eser sözleşmesi kurulurken henüz eser ortada olmayıp sözleşmeden sonra imal edilecektir. Satım sözleşmesinde ise satılan veya alınan şey sözleşme anında mevcuttur. Bu nedenle eser sözleşmesinden doğan uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun kapsamı dışında olduğu kabul edilmeli ve uyuşmazlığa genel mahkemelerde bakılmalıdır.

(4077 s.Tüketici K. m. 4, 3/j, 23)
(818 BK. m. 355)

Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.01.2002 gün ve 2001/1606-2002/51 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 04.06.2002 gün ve 1423-3005 sayılı ilamı ile; (...Tüketici, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/f maddesinde "Bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzelkişi" olarak tanımlanmıştır.
Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere; yasa, hazır bir mal veya hizmeti "satın" alarak, onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Başka bir anlatımla, satım akdinin konusunu oluşturan -tüketime yönelik dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri, yasa kapsamına alınmıştır. Aksi halde, bir baraj, bir liman, bir otoyol, bir santral ve bir bina yapımı gibi üst düzeyde teknoloji gerektiren ve istisna (eser) akdinin konusunu oluşturan süreye yayık işlerin de yasa kapsamında kaldığının ve bunlarla ilgili uyuşmazlıklara da tüketici mahkemelerinde bakılması icabettiğinin kabulü gerekir.
Somut olayda ise, uyuşmazlık; davalıya ait binaya güneş enerjisi ile çalışan su ısıtma sisteminin kurulmasından kaynaklanmıştır. Bu haliyle taraflar arasındaki hukuki ilişki, istisna (eser) sözleşmesi olup anılan Yasanın, istisna sözleşmesinin konusunu oluşturan ilişkilerde uygulanması hukuken ve fiilen mümkün değildir. Dairemizin istikrar kazanmaya çalışan görüşü, bu doğrultudadır.
Bu itibarla, davaya genel hükümlere (BK m. 355 vd) göre ve genel mahkemede bakılması yerine, tüketici mahkemesi olarak özel hükümlere göre bakılıp sonuca bağlanması doğru olmamış, kararın açıklanan nedenlerle görev yönünden bozulması gerekmiştir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan (...) sonra gereği görüşüldü:
Dava, istenen vasıfta teslim edilmeyen ürünün iadesi ve bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.
Davacı 11.05.2001 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı ile 01 Mayıs 2000 tarihinde aralarında yaptıkları sözlü anlaşma ile dairesine Ufuk Solar Boiler marka güneş enerji sisteminin satımı, montajı ve çalışır durumca teslimi için anlaştıklarını, sözleşme bedeli olan 1400 USD ödediğini, cihazın monte edildiğini, ancak sistemin tam kurulmayıp çalışır vaziyette de teslim edilmediğini, tüm müracaatlarının sonuçsuz kaldığım, Tüketici Derneği, Sanayi Ticaret İl Müdürlüğü Hakem Heyetine başvurduğunu, Hakem Heyetince lehine karar verilmesine rağmen davalının işi tamamlamadığını, ödediği 1400 USD ve yaptığı 100 USD masrafın davalıdan alınmasını, tesisin sökülerek eski hale getirilmesini veya bedelinin ödenmesini, sökülme sırasınca apartmana verilecek zarar ziyanın tazmin edilmesini istemiştir. Davacı 02.10.2001 tarihli celsede davalı tarafa 1200 Dolar ödediğini, 100 Dolar da masraf yaptığını, ancak belgesi olmadığını, peşin ödeme yaptığım bildirmiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun davetiye tebliğine karşın duruşmaya temsilen gelen olmamış, delil de bildirilmemiştir. Mahkemece ödeme yönünden çıkarılan isticvap davetiyesi üzerine Davalı Şirket vekili dilekçesinde; "Dava dilekçelerinde ödendiği iddia edilen 1400.- ABD Doları müvekkil şirkete ödenmemiştir. Müvekkilce söz konusu malın bedeli sistem test edilip çalıştırıldıktan sonra alınacaktır. Aradaki anlaşma gereği adrese gidilerek cihazın montesi yapılmış, ancak o tarihte elektrik ve su olmaması nedeniyle test işlemleri yapılamamış ve sistem işler hale getirilememiştir. Davacı elektrik ve su geldiği zaman müvekkilimi arayacak vs müvekkil şirket test için davacının adresine tekrar gideceği ve sistemin test yapıldıktan sonra çalıştırılacağı konusunda anlaşmışlardır. Müvekkil şirket, duruşma gününün ve bilirkişi raporunun tebliğ olunduğu isticvap davetiyesini tebellüğ ettikten sonra davadan haberdar olmuşlardır. Daha önce davadan haberleri olmamıştır. Müvekkil şirket karşı tarafın "Elektrik ve su geldi. Denemenizi yapabilirsiniz, sistemi çalıştırın" demesini beklerken davacı dava yoluna gitmiştir. Müvekkil şirket davacıdan bu konuda bir bilgi geldikten sonra karşı taraftan parasını alacak ve işini bitirecektir. Geri alınması istenen malzemeleri zaten bedeli ödenmediği için müvekkil şirket almaya hazırdır. Yokluğumuzda yapılan ve tarafımızca kabul edilmesi mümkün olmayan bilirkişi raporundaki hususların tamamına itiraz ediyoruz. Davacının cihazın apartmandan monte edildiği yerden alınması dışındaki tüm taleplerinin reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi" şeklinde beyanda bulunmuştur. Şirket Müdürü İsmail Kocaaslan 22.01.2002 tarihli celsedeki imzalı beyanında; yemin etmesine gerek kalmadığını, davacıdan 1400 dolar aldığım kabul etmiştir.
Taraflar arasmda akdi ilişki bulunduğunda uyuşmazlık yoktur. Sözleşme sözlü olup yapılacak işin niteliği taraflarca açıklanan yönleri ile bellidir. Dosya kapsamından; Davacıya ait Ankara-Çankaya, Kırk Konaklar Mahallesi, 9. Cadde, No: 66/3 adresindeki taşınmaza mevcut kombi tesisatına bağlanmak üzere, davalı şirket tarafından binanın çatısına üç adet kolektörün montesi ile çatı arasına Boiler kazanı, ayarlı kolektör şasesi, pompa ve otomatik kontrol paneli, genleşme tankı ve folyolu tesisat borularının montajının yapıldığı, dairedeki mevcut kombiye bağlantının ise yapılmadığı, Boiler'e elektrikli ısıtıcının monte edilmediği ve sistemin hiç çalıştırılmadığı anlaşılmaktadır. Davalı şirket temsilcisinin açık kabulü ile yapılacak işe karşılık 1400 Doların davacı yanca davalı şirkete ödendiği hususu uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır.
Tüketici Mahkemesince; Dava, 4077 sayılı Kanunun 4. maddesi kapsamında ayıplı ve eksik hizmet nedeniyle akdin feshi, ödemenin iadesi olarak nitelendirilmiş, işin esasına girilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karar davalı vekilince temyiz edilmiş, Özel Dairece taraflar arasında eser sözleşmesinin varlığına işaretle, davaya Tüketici Mahkemesinde bakılamayacağı, uyuşmazlığın genel hükümlere göre genel mahkemelerde çözümü gerektiği belirtilerek hükmün görev noktasından bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, taraflar arasında eser sözleşmesi bulunmadığı, 4077 sayılı Yasanın 4. maddesi kapsamında ayıplı mal ve hizmet alımının söz konusu olduğu, daha büyük işlerde eser sözleşmesinin söz konusu olacağı gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin hukuksal niteliğinin eser mi, montajı da içeren satım mı olduğu, tüketici sözleşmesi kapsamına girip girmediği, yapılacak nitelemeye göre de eldeki davaya genel hükümlere göre genel mahkemelerde mi, yoksa 4077 sayılı Yasa hükümlerine göre Tüketici Mahkemesinde mi bakılması gerektiği noktasındadır
Öncelikle Tüketici Sözleşmesi" ve "Tüketici" kavramları üzerinde durmakta yarar vardır.
"Tüketici Sözleşmesi" modern çağın ihtiyaçlarından doğan kendine özgü bir sözleşme türü olup Almanya, İsviçre, Fransa ve Belçika gibi ülkelerde genel kanunlarda yapılan değişikliklerle düzenlendiği halde, Ülkemizde Anayasa'nın emri gereği (Anayasa m. 172) 8.3.1995 tarihinde çıkarılan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki özel Kanunla düzenlenmiştir. Tüketici sözleşmeleri Roma Sözleşmesinin 5/1. maddesinde, Tüketicinin mesleki veya ticari bir faaliyetine dahil sayılmayacak bir amaçla bir menkul malın teslim edilmesine veya bir işin görülmesine ilişkin olan veya böyle bir muameleyi finanse etmeyi hedefleyen sözleşmeler" olarak tanımlanmış; İsviçre Devletler Özel Hukuku Kanununun 120. maddesinde de, Tüketicinin kendisinin ya da ailesinin kullanımına ilişkin olmakla birlikte, onun mesleki ya da ticari faaliyetleri ile ilişkili olmayan, olağan tüketime yönelik edimler hakkındaki sözleşmeler tüketici sözleşmelerdir" şeklinde daha açık ve net bir tanım yapılmıştır. Tüketici ise, 1993-1995 yıllarım kapsayan A.T. Komisyonunun ikinci Eylem Pla-nınca, "Mal ya da hizmet edimlerini mesleki amaçlar dışında kullanım amacıyla devir alan, alım gücü az ya da çok gerçek veya tüzelkişiler" olarak tarif edilmiştir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/f bendinde, bu tanımlara uygun olarak, tüketici, "Bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek ve tüzelkişiler" şeklinde tarif edilmiştir (Bak. Mukayeseli Hukuk Işığında Tüketiciyi Koruyan Geri Alma Hakkı, Yrd. Doç. Dr. Çağlar Özel, 1998 s.30 vd.)
Burada hemen belirtilmelidir ki, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuksal niteliğinin belirlenmesi; bu sözleşmenin tüketici sözleşmesi olup olmadığı ve davacının tüketici sıfatını taşıyıp taşımadığı konusundaki değerlendirmenin daha sağlıklı yapılmasında yararlı olacaktır.
Yukarıda da açıklandığı üzere davalı şirketçe güneş enerjisi sisteminin çalışmasını sağlayacak tesisatlarla birlikte davacıya ait çatıya kurulması üstlenilmiştir.
Borçlar Kanununun 355. maddesinin incelenmesinde, "İstisna bir akiddir ki, onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeyi taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder." hükmünü getirmektedir. Bu maddeden sonra gelen maddede ise müteahhidin mesuliyeti ile malzeme ve ihtimamlı iş yapmayı ve yapılacak işin zamanlaması, kusur gibi bölümler mevcuttur.
Eser sözleşmesinin bu tanımı ile somut olay karşılaştırıldığında davalı firmanın güneş enerjisi kurma işini üstlenmesi, bir tarafın vermeyi taahhüt eylediği semen mukabilinde birşey imalini üstlenmesi olup eser sözleşmesinin unsurlarını taşımaktadır. Satım sözleşmesinden ayıran en önemli yan satımdaki montaj işleminin imalatı içermemesine karşın, güneş enerjisi sisteminin kurulmasının aynı zamanda imali de bünyesinde barındırıyor olmasıdır. Ayrıca satım da sözleşme anınca satılan- alınan-şey mevcut ve kullanılabilir iken, eser sözleşmesinde sözleşme anında eser ortada olmayıp sözleşmeden sonra imali söz konusudur. Güneş enerjisi sistemi sadece montajı yapılarak işleyecek halde satışa sunulmuş değildir. İşler hale gelebilmesi ve amacını gerçekleştirmesi imalatı gerektirmekte, sistemi oluşturan parçaların ve ayrı ayrı işleve sahip bölümlerin bir araya getirilmesi ve imali ile oluşmaktadır. Açıklanan bu nitelikleri ile taraflar arasında eser sözleşmesi olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Mahkemenin aksine kabul tarzı yerinde değildir.
Sözleşmenin hukuksal niteliğine ilişkin bu saptamadan sonra, şimdi sıra, davanın hangi mahkemede görülmesi gerektiğinin belirlenmesine gelmiştir:
4077 sayılı Yasanın 4. maddesi kapsamında da sıklıkla satın alma tabiri kullanılmaktadır. Bu maddede mal ve hizmetler açısından bir ayrım yapılmaksızın "satış" ."satıcı", "satın alınan" iradeleri ile nihai tüketici olarak satın alanın ayıplı mal ve hizmet alımına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.
4077 sayılı Yasa'nın 23. maddesi, "Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır" hükmünü taşımaktadır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, somut olayda taraflar arasında eser sözleşmesi bulunmasına göre bu kanunun uygulanmasıyla ilgili bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Yasa'nın 23. maddesi hükmü, Yasa'nın uygulanmasıyla ilgili olarak çıkabilecek tüm uyuşmazlıklara ilişkin davalara tüketici mahkemelerinde bakılmasını öngörmüştür. Başka bir ifadeyle, 4077 sayılı Yasa, bir uyuşmazlığa tüketici mahkemesince bakılmasının tek koşulu olarak, uyuşmazlığın kendisinin uygulanmasıyla ilgili olarak çıkmış olmasını aramıştır.
Oysa eser sözleşmesinden kaynaklanan eldeki davada 4077 sayılı Yasanın uygulanması söz konusu olmadığından, olayın çözümünün genel hükümler çerçevesinde yapılması gerekir.
Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden özel Daire bozma kararma uyulması gerekirken, uyuşmazlığın hukuksal nitelendirilmesinde ve Yasanın yorumunda yanılgıya düşülerek direnme karan verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme karan bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 24.09.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.