Mesajı Okuyun
Old 16-04-2002, 10:34   #37
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan 1/3

Türkçe - Macarca İlişkileri

M.s. 463'lerde Karadeniz kıyılarına inmiş Ogur kavimlerinden biri olan Macarlar'ın dili ile Türk dilinin ilişkilerinin başlangıcı, Türk-Macar ilişkileri gibi tarihin derinliklerinde kaybolmaktadır. Bu devirden, yani m.s. 5. yüzyıldan önceki Türkçe-Macarca ilişkisi üzerinde konuşmak, bugün için hemen hemen imkansızdır. Bu konuda söylenebilecek şeyler şimdilik sayılıdır: Birkaç zarfın yıpranarak ön ek halini almış şekilleri dışında Macarca, Türkçe gibi sondan eklemeli bir dildir. Diğer taraftan, vokal ve konsonant sisteminde, Türkçedeki kadar kuvvetli olmasa bile hakim bir benzeşmenin bulunduğu bir dildir. Bugün Macarcanın, hattâ diğer Ural dillerinin sözlüklerinde, kelime kök ve aileleri tesbite çalışılırken, Türkçeden ve diğer Altay dillerinden örnekler verilmekte, sık sık, " Türkçedeki ve diğer Altay dillerindeki paralelleriyle daha ileri bir incelemeyi gerektirmektedir " gibi ifadeler kullanılmaktadır. Bu ifadelerdeki bilgiyi iki şekilde yorumlamak mümkündür: 1. Bugün başlıca; Fince, Macarca, Samoyedce, Ostyakça, Çeremisçe, Votyokça, Vogulca ve Lapçanın temsil ettikleri Ural dilleri ile Türkçe, Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Korece ve Japoncanın temsil ettikleri Altay dilleri aynı kökten çıkmışlardır, bu diller eski bir geçmişte aynı ve tek bir dil idiler veya; 2. Sözü edilen bütün bu dilleri konuşan halklar, yani Ural ve Altay halkları, çok eski zamanlarda, çok uzun devirler boyunca yan yana veya birlikte yaşamışlar ve dolayısıyla dilleri birbirinin dillerine benzeşmiştir. Bu husus ise, konumuzun sınırları dışındadır.

1. Türkçedeki Macarca Unsurlar:

Tarihte bir çok Türk kavmini içinde eriterek Türklükten can ve kan alan Macarlık ve Türkçeden pek çok kelime alan Macarca, Türkler'e birşey vermekte oldukça cimri davranmış gibidirler. Galibâ, Macarlar'dan öğrendiklerimiz, mac. város "şehir" > tü. varoş "şehirlerin sur dışı mahallesi", mac. katona "asker" > tü. katana/kadana "asker atı; iri bir at cinsi", mac. kapocs "kopça, çengel" > tü. kopça "kopça", mac. szoba "oda" > tü. soba "soba", mac. soronpó "şarampol" > tü. şarampol "şarampol" kelimelerinin anlamıyla sınırlı kalmıştır.

2. Macarcadaki Türkçe Unsurlar:

Karanlık devirlerden sonraki Türkçe-Macarca ilişkilerini iki döneme ayırıyoruz:

a. Yurt Tutuş Öncesi ve Arpad Devrinde Macarcaya Giren Türkçe Unsurlar:

Macarcadaki Türkçe unsurlar konusunda, son bir buçuk yüzyıl içinde pek çok kitap ve binlerce makale yazılmıştır. Bu makalelerin çoğu kelime biyografileridir. Macarlar kendi dillerinin etimoloji çalışmalarını yaparken, tabiî olarak dillerindeki İslav, Türk, Latin ve başka dillerden alınmış kelimeleri de incelemişler, bunlar üzerinde bir buçuk yüzyılı aşkın bir süre tartışmışlardır. Bu çalışmaların sonuçları, ilk defa Gombcz Zoltan tarafından 1908 yılında, önce Macarca "Yurt Tutuş Öncesinde Türkçe Alıntı Kelimelerimiz" adıyla, sonra da 1912'de Almanca olarak "Macarcadaki Bulgar Türkçesinden Alıntılar" (32) adıyla yayımlanmıştır. G. Zoltan'ın bu eserinde Macarcaya Türkçeden geçmiş 413 kelime müzakere edilmektedir. 1967-1976 yılları arasında yayımlanan Macarcanın etimoloji sözlüğünde değişik devirlerde Macarcaya girmiş 1500 civarında kelime bulunmaktadır (33).

Bütün bu müzakerelerden sonra, hem Türk-Macar hem de Türkçe- Macarca ilişkilerini işleyen hacimli bir çalışma, 'Yurt Tutuş Öncesinde ve Arpad Devrinde Macarca-Türkçe İlişkileri' adıyla Lajos Ligeti tarafından 1986'da yayımlandı(34). Bu eserde, bir yandan Karadeniz'in kuzeyindeki ve oradan Orta Avrupa'ya ve Balkanlar'a sarkmış Türk kavimleri ile bu kavimlerin Macarlarla ilişkileri üzerinde durulmuş, bir yandan da en eski zamanlardan 15. yüzyıla kadar Macarcaya geçen 485 kelime uzun uzun müzakere edilmiştir.

b. Osmanlılar Döneminde Macarcaya Giren Türkçe Unsurlar:

Osmanlılar döneminde Macarcaya giren Türkçe kelimeler hakkında da pek çok biyografi yazılmıştır. Bu dönemin kelimeleri ve haklarında yazılan biyografi ve münakaşaların sonuçları, Zsuzsa Kakuk tarafından, 1973'te '16-17. Yüzyıllarda Osmanlı Dil Tarihine Dair Araştırmalar: Macar Dilinde Osmanlıca Unsurlar' adıyla yayımlanmıştır. Z. Kakuk'un Fransızca olarak yayımlanan bu 660 sayfalık geniş eserinde, Macarcaya Osmanlı döneminde girmiş 1312 kelime yanında 402 şahıs adı ve 224 yer adı bulunmaktadır (35).

Türkçe - Romence İlişkileri

Türkçe-Romence ilişkilerinin araştırılmasına Türkçe-Rusça ilişkilerinin araştırılmağa başlanmasından çeyrek yüzyıl sonra başlanmıştır. Bu konuda bilinen en eski çalışma, İslav dillerinin ilk etimoloji sözlüğünü hazırlayan(36) ve İslavcadaki Türkçe unsurlar üzerindeki çalışmaları başlatan (37) Franz Miklosich tarafından yapılmıştır(38). Bu araştırmalara 1894'te Theophil Löbel "Romen Dilindeki Türkçe, Arapça ve Farsça Unsurlar" (39) adlı eseriyle ve 1900 yılında da L. Saineanu, "Romen Dilindeki Ve Kültüründeki Oryantal Tesir"(40) adlı eseriyle katıldılar. Bu çalışmalar sonunda, Romencenin söz varlığının en az yüzde beşini Türkçe unsurların oluşturduğu görülmüştür.

Türkçe Ve Diğer Komşuları

Uzun zaman içinde ve geniş bir coğrafyada Türklerin komşusu olmuş diğer kavimlerden bazıları, tıpkı bazı Türk kavimleri gibi eriyip yok olmuşlardır.

Diğer taraftan biliyoruz ki Oğuz Türkleri Anadolu'ya gelmeden çok önce, belki Oğuzlar'ın bir kısmının da katıldığı başka Türk kavimleri, Karadeniz'in kuzey sahillerinde ve Balkanlar'da idiler ve buralarda çeşitli devletler kurmuşlardı. Periskop, Theofanis, Menandros gibi Bizans ve İbni Rüste, Gardizî gibi Arap tarihçileri, bu bölgede, Hun, Saragur, Ugor, Onogur, Avar, Bulgar, Peçenek, Hazar, vs. gibi çeşitli Türk kavimlerinden bahsederler(41). Bu kavimlerin dilleri ile o devirlerin Grekçe ve Latincesi arasında olup bitenler konusunda hiç bir çalışma yapılmamıştır. Bu ilişkiler konusunda yapılan tek şey, Bizans kaynaklarındaki bu kavimlerle ilgili her tür malzemenin derli toplu bir yayınından ibarettir (42); bu kavimlerin dilleri ile Grekçe ve Latince arasındaki alıntılar söz konusu bile edilmemiştir.

Oğuz Türkleri'nin Anadolu'yu yurt edinmeleri ve bilhassa kendilerini Grekler'in vârisleri sayan Rumları idareleri altına almalarından sonra, Rumlar ile Türkler arasında zengin bir bilgi ve dolayısıyla Rumca ile Türkçe arasında da hatırı sayılır bir unsur alış verişi görülür. Türkçedeki Rumca unsurlar ilk defa 1893'te Gustav Mayer tarafından ele alınmıştı (43).

Uzun bir aradan sonra konu, Andreas Tietze tarafından etraflıca incelenmiştir (44). Nihayet 1960 yılında, C. Coukidis, Atina'da yayımladığı "Türkçeden Geçme Yunanca Kelimeler Sözlüğü"(45) adlı hacimli eseriyle hem Türkçeden Yunancaya hem de Yunancadan Türkçeye geçmiş unsurları belirlemeye çalıştı. Cumhuriyet dönemi öncesi (yazarın adlandırmasıyla pre-Kemalist) devirde Türklerçenin Yunancadan 900 kelime almasına karşılık, Yunancanın Türkçeden 3000 kelime aldığını kaydeden C. Coukidis, son yüzyıl içinde ise, bilhassa Fransızca ve İngilizce kanalıyla Türkçeye giren Yunanca kelimelerin sayısının 15000'i bulduğunu kaydetmektedir. Tabiî bu rakam, Fransızca yanında Grekçe ile ilgili diğer dilleri de işin içine kattığı için, bir yerde, bütün Hint-Avrupa dillerinden aldığımız kelimeleri ifade etmektedir.

Bugün Ermeni, Arnavut ve Gürcü dillerini Hint-Avrupa dil grubuna dahil etmekte ise büyük güçlükler yaşanmaktadır. Bunun başlıca sebebi ise, tıpkı güney İslavcasında olduğu gibi, Türkçenin bu dillere etkisinin, sadece sözlük temelinde kalmayıp, gramer ve söz dizimi düzlemine de sıçramış olmasıdır (46).

Aşağı yukarı iki yüzyıldan beri bilim dünyasını meşgul eden Türkçe ve komşu dillerin birbirlerinden aldıklarını belirleme çalışmaları, konunun zaman ve mekan açısından genişliği de dikkate alındığında, daha birkaç yüzyıl sürecek gibidir.