Mesajı Okuyun
Old 30-10-2005, 22:01   #3
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Çünkü

Sayın Mehmet S. Dikici,

Hak arama sırasında karşılaşılan hukuka aykırı veya takdir yetkisi sınırını aşarak yapılan yorumlar sonucu verilen kararların mahkemeyi değil kararı veren hukukçuyu izlemesi - izletmesi gerekmektedir.

Böylesi bir işleyiş, amerikan sisteminde olduğu gibi "Yargıç x kararı" diye anıldığında, aynı hukukçunun benzer durumlarda çelişik karar vermiş olmasını engellemeyi ortaya çıkarabilecektir.

Şimdiki işleyişte ise, verilen karar, altında imzası bulunan hukukçuyu değil, belirsiz bir kimliği taşımaktadır.
Özellikle ceza yargılaması alanında, sanığın ifadesini doğrudan almak, tanığı doğrudan dinlemek, kanıtları doğrudan görmek ve böylece "dosyadaki kanıtlardan ve duruşmadan (doğrudan)edineceği kanatine göre serbestçe (bizzat) karar vermek..." hak ve yetkisini kullanan gerçek kişi - yargıç karar vermektedir. Oysa, bu karar gerçek kişi - Yargıç imzası ve adı ile değil, bir makam olan "Mahkeme" Ad ve Numarası ile anılmaktadır.

Örneğin "Fatih x Sulh Ceza Mahkemesi X / Y Esas Kararı" denilen kararı ele alalım.
Bu karar, eni sonu bir gerçek kişi olan görevli yargıcın vicdani kanatine dayanan karardır. Makam olan mahkemenin vicdani kanati düşünülemez.
Diğer bir nedeni ise, aynı numaralı mahkemede bir süre sonra başka bir yargıç da görev yapabilecektir. Yeni gelen yargıcın önceki mahkeme yargıcının vicdani kararı ile bağlı kalmasını istemiş olabiliriz ki, bu durum yargıç bağımsızlığını, yargıcın kendi vicdanının sesinden başka bir ses dinlemeksizin karar vererek yargılama (adalet dağıtma) ödevini yapmasını engelleyecektir. Vicdani kanaat kullanılması, tam bir bağımsızlık gerektirir.
Bu durum, aynı zamanda, aynı yargıcın aynı (benzer) olay ve durumlar karşısında aynı (benzer) kararlar vermesini, böylece etik tutarlığını da hedefleyecektir.

Kurul olarak görev yapılmasında da yine kurulda görevli yargıçların ad ve soyadlarıyla veya yalnız soyadlarıyla anılması sağlanabilir; sonuç değişmeyecektir.

Saygılarımla.