Mesajı Okuyun
Old 01-04-2008, 13:22   #10
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2003/2-103
Karar: 2003/91
Karar Tarihi: 19.02.2003

ÖZET: Tanık beyanlarına ve ülkemizde genel geçerli toplumsal alışkanlıklara göre, davacının eşine ait dükkanda, dondurma ve pasta imalathanesinde çalıştığı, evlilik birliğinin devamı sürecinde alınacak mallardan ileride kendisinin ve çocuklarının istifade edeceği düşüncesiyle davalı eşine maddi katkıda bulunduğu, ancak alınan taşınmazların davalı üzerine kaydedildiği anlaşılmaktadır. O halde, davacının taşınmazların alımında katkıda bulunduğu böylece belirlendikten sonra, dava tarihi esas alınarak saptanan davalı payına düşen taşınmaz payından 1/2 bedelinin dava ve birleştirilen ek davada istenen miktarla sınırlı olarak davanın kabulüne karar verilmesi yasa ve usule uygundur.

(743 S. K. m. 151)

Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

Selçuk Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.10.2001 gün ve 375-318 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 28.1.2002 gün ve 2001/17675-2002/578 sayılı ilamı ile;

(... Mahkemenin kabulünün aksine taşınmazın davalı üzerine kayıtlı olduğu kadının sürekli olarak pastane ve dondurma işinde çalışıp pasta ve dondurma imal ettiği dosyadaki delillerle sabittir. Bu hal Medeni Kanunun 153.maddesi kapsamından değerlendirilemez.Bu yönler gözetilmeden davanın reddine doğru değildir..)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmistir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;

Dava, evlilik birliği içinde alınan taşınmaza katkı nedeniyle tazminat davasından ibarettir.

Dava, evlilik birliği içinde kendisinin de kocası ile birlikte aynı işyerinde sürekli çalıştığını, bütün ziynet eşyalarını da kocasına vererek dava konusu gayrimenkullerin alımında ortak tasarrufta bulunduklarını belirterek, davalı eski eşine ait tapudaki payın 1/2'sinin katkı payı bedeli olarak kendisine ödenmesini istemiştir.

Davalı ise, davacının evlilik birliği içinde iki çocuk doğurduğunu, hamilelik ve doğum dönemleri dikkate alındığında davacı kadının sürekli çalışmasının söz konusu olmadığını, davacının kocasının işyerine yemek getirme ve bu müddet içinde iş ile ilgilenmesinin sürekli çalışma olarak değerlendirilemeyeceğini, öte yandan davacının ziynet eşyalarını giderken götürdüğünü, dükkanların alımında bu yönde bir katkısının olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel mahkemenin yanlar arasında dükkanda elde edilecek kazancın ortak olduğu konusunda bir anlaşmanın ispatlanamadığı, kadının gücü yettiği kadar kocasına yardım etmekle yükümlü olduğu kocasına ait dükkanda çalışmış olmasının,aralarında ortaklık bulunduğunun delili olamayacağa ziynet eşyalarının ise verildiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak kurduğu hüküm, Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle ve davacı kadının sürekli olarak pastane ve dondurma işinde çalışıp pasta ve dondurma işinde imal ettiğinin dosyadaki delillere göre sabit olduğu belirtilerek bozulmuştur.

Uyuşmazlık, kadının kocasına ait işyerinde sürekli olarak nitelendirilebilecek bir çalışmasının olup olmadığı ve bu çalışmasının 743 sayılı Medeni Yasanın 151.maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Olay tarihinde yürürlükte olan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 151/3.maddesinde "Karı koca birbirlerine sadakat ve müzaharetle mükelleftir" demektedir.

Mahkemede dinlenen davacı tanıklarından, Üzeyir tarafların evli oldukları dönemde davacının, davalıya ait dükkanda çalıştığını, tanık Türkan, davalının davacıya ait dükkanda önce ayak işlerini yaparak çalışmaya başladığını, daha sonra ise imalat ve satış bölümlerinde çalıştığını, hamilelik ve doğum sonrası dönemlerde. de çalıştığını davacının evlenirken birçok takısı olduğunu, boşandıktan sonra bu takıların kalmadığını, dükkanların alımında bu altınları vererek katkıda bulunduğunu, tanık Gülcan Vatansever ise; davacının, pastanenin imalat bölümünde durduğunu, yanlarına gittiğinde çalışmasını engellememek için fazla kalamadığını, davacının altınlarının dükkan alımında kullanıldığını ifade etmişlerdir.

Davalı tanıkları ise; davacıyı direkt ve devamlı çalışırken görmediklerini, zaman zaman esine yemek getirdiğini, bazen bulaşıkları yıkadığını ifade etmişlerdir.

Davacı tanıklarının ayrıntılı yer ve zaman göstererek davacı kadının çalıştığı yönündeki beyanları ve bir kısım davalı tanıklarının da kısmen bunu teyit yönündeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde, olayların olağan akışı ve olağan yaşam deneyimlerine göre davacı kadının davalıya ait iş yerinde evlendikten sonra doğum öncesi ve sonrası dönemlerde imkanı elverdiği ölçüde çalıştığı sabit kabul edilmelidir.

Bu nedenle aksi yöndeki tanık beyanlarına değer verilemez.

Somut olayda, taraflar 1987 yılında evlenmişler,bu evlilikten 1998 yılında ilk 1991-yılında ikinci çocukları dünyaya gelmiştir. Taraflar 2000 yılında Selçuk Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/220 E. ve 2000/143 K. sayılı ilamı ile boşanmışlardır. Mevcut duruma göre; 12-13 yıl evli kalmışlar, bu evlilik birliğinin devamı sırasında 2.1.1991 tarihinde Marmara Ereğli' sindeki dükkanın 1/3 payı, 3.7.1995 tarihinde İzmir Konaktaki dükkanın 1/4 payı tapuda davalı üzerine olacak biçimde satın alınmıştır.

Yukarıda irdelenen tanık beyanlarına ve ülkemizde genel geçerli toplumsal alışkanlıklara göre, davacının eşine ait dükkanda, dondurma ve pasta imalathanesinde çalıştığı, evlilik birliğinin devamı sürecinde alınacak mallardan ileride kendisinin ve çocuklarının istifade edeceği düşüncesiyle davalı eşine maddi katkıda bulunduğu, ancak alınan taşınmazların davalı üzerine kaydedildiği anlaşılmaktadır.

O halde, davacının taşınmazların alımında katkıda bulunduğu böylece belirlendikten sonra, dava tarihi esas alınarak saptanan davalı payına düşen taşınmaz payından 1/2 bedelinin dava ve birleştirilen ek davada istenen miktarla sınırlı olarak davanın kabulüne karar verilmesi yönündeki bozma ilamına uyulmak gerekirken aksi düşüncelerle direnilmesi yerinde olmamıştır. direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının, yukarıda ve Özel Dairenin bozma ilamında açıklanan nedenlerle HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 19.02.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Birinci Başkanvekili 20.H.D.Bşk. 15.H.D.Bşk. 3.H.D.Bşk.
İhsan DEMİRKIRAN F. Atbaşoğlu Y.Akman N.Yavuz