Mesajı Okuyun
Old 01-04-2008, 12:51   #8
avukatzd

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
Esas : 2004/2361
Karar : 2004/4141
Tarih : 24.05.2004

KARAR METNİ :
YARGITAY İLAMI
Davacı Fatma A... vekili tarafından, davalılar Feyiz A.... vd. aleyhine 14.4.2000 tarihinde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil veya bedel istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tapu iptali ve tescil isteminin reddine, bedel isteminin kabulüne dair verilen 2.7.2003 tarihli hükmün Yargıtay'ca tetkiki taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, davalılardan Feyiz ile evli olduğunu ve evlilik birliği içerisinde dava konusu 121 parsel s. taşınmazın birlikte satın alınarak üzerine 3 katlı ev yaptıklarını ancak tapuda davalı adına kaydedildiğini, alım ve inşaatta katkısı olduğunu, boşanma sürecinde davalının nizalı yeri sair davalıya muvazaalı olarak sattığını, tapunun iptali ile 1/2 hissenin adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla 450.000.000 TL.nin faizi ile davalı Feyiz'den tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkeme tescil isteminin reddine, katkı payı isteminin ise taleple bağlı kalınarak 450.000.000 TL.'nin davalı Feyiz'den tahsiline karar vermiş, hükümü taraf vekilleri temyize getirmiştir.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre ve muvazaa iddiası da ispatlanmadığından tescil istemi hususundaki davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Taraf vekillerinin katkı payı yönünden ileri sürdükleri temyiz itirazlarına gelince;
Mahkeme, davacının ev hanımı olduğunu evin yapımında yaptığı katkının somut olarak ispat edilmediğini ancak, davalı kocası ile 26 yıl evli kaldığı süre içerisinde ev işlerini gördüğü zaman zaman davalı kocanın işyerine giderek çalıştığı, katkı payına konu olan binanın ailenin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülenmiş ve ailenin geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırım mahiyetinde olduğu bu sebeple davacı kadının bu malda %50 oranında katkısının bulunduğunun kabulü gerekeceği gerekçesiyle katkı payı isteminin kabulüne karar vermiştir. Dava konusu taşınmaz tapudan 1987 yılında davalı koca tarafından üçüncü kişiden satın alınmıştır. Mahkemenin katkı payı isteminin kabulü gerekçesi 4721 s. Medeni Yasanın yürürlüğe girdiği 1.1.2002 gününden sonra evlilik birliği içerisinde ortak kazançlar alınan mallar için geçerlidir. Dava konusu yer bu tarihten önce satın alındığından somut olayda katkı payının belirlenmesinde daha önceki uygulamanın nazara alınması gerekir.
7.10.1953 gün 7/8 s. İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde gösterildiği gibi, eşler arasında akdi münasebet bulunduğunu HUMK.nun 293. maddesi uyarınca şahitle ispat edebilirler. Bu akdi ilişkiye aykırı hareket edilmiş olmasından kaynaklanan tazminatın istenmesini önleyen bir yasa hükümü yoktur. Evlilik birliği içerisinde alınan mallarda birlikte malik olunmak amaçlandığından, bu anlaşmaya aykırı hareket ederek hepsini kendi üzerine alan taraftan sair taraf tazminat isteyebilir. Birlikte satın alma borcu altında bulunan taraf, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur. Bu sorumluluk işin özelliğine göre az veya çok olabilir. O durumda söz konusu akdi ilişkinin sonuç doğuracağı inancı ile davranan tarafın yaptığı bütün ödeme ve masraflardan (menfi zarar) ve sözleşmenin yerine getirilmemesinden dolayı uğranılan zararlardan (müspet zarar) sair taraf sorumludur. Tarafların özel durumu müspet ve menfi zararın net bir biçimde ortaya konulmasına imkan vermemektedir. Böyle bir halde mahkeme Borçlar Yasasının 42 ve 43/1 maddelerini nazara alarak zararın mahiyetine ve tarafların mali durumlarına göre en elverişli ve en uygun görünen tazminat şeklini seçmek ile yükümlüdür. Tazminat miktarını belirlerken dikkat edilecek en önemli nokta davacının mal varlığında meydana gelen azalmanın etkisinin giderilmesi olmalıdır. Kuşkusuz hakim tazminatı para olarak belirlerken akdin ifa edilmesi halinde davacının mal varlığında meydana getireceği artma ile akdin yerine getirilmemesinden kaynaklanan hali bilmek zorundadır. Bunun için dava konusu malın dava tarihindeki değerinin bilirkişi aracılığı ile saptanması gerekir. Bütün bu olgular hayatın olağan akışı ve yaşam deneyimleri içerisinde değerlendirilerek uygun tazminata hükmedilmelidir. (YHBK.nun 9.10.1996 T. 1996/2-406 E, 1996/672 K.)
Davacının dava dilekçesinde fazlaya ait haklarını saklı tutmasına daha sonra da 1.7.2003 günlü dilekçesiyle davasını kısmen ıslah etmesi HUMK.nun 85 ve 87/son hükümlerine uygun olduğundan mahkemenin bu ıslahı da dikkate alarak, evlilik birliği içerisinde satın alınan taşınmazın satın alınma gününde ki tarafların gelir durumları, herbirinin kazandığı miktar, davalı kocanın evin iaşesini sağlama zorunluluğu ve dışardan bir katkı varsa bunun miktarını belirlemek için gerekli araştırmayı yaparak açıklanan ilkeler doğrultusunda katkı payını belirlemesi gerekirken bu konuda hiçbir araştırma ve inceleme yapmadan yazılı biçimde karar vermesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda yazılı nedenlerle, taraf vekillerinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve kanuna aykırı hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 24.5.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
Esas : 2006/11169
Karar : 2006/12117
Tarih : 31.10.2006

KARAR METNİ :
YARGITAY İLAMI
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 06.06.2001 ve 22.06.2001 tarihinde verilen dilekçeler ile katkı payına dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 11.05.2006 tarihli hükmün Yargıtay'ca tetkiki davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, davalı kocasını dava ederek evlilik birliği içerisinde edinilen 12171 parsel s. taşınmazın birlikte alındığını ve üzerindeki binanın ortak katkıları ile yaptırıldığını ileri sürerek tapusunun iptali ile 1/2 payının adına tescilini istemiştir.
Birleştirilen davada ise, dava konusu taşınmaz ilk davanın açıldığı tarihte aynı tarih tapuda Dindar E....'e satıldığından, davacı bu satışın danışıklı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile 1/2 payın adına tescilini, bu istemi kabul edilmediği taktirde taşınmazın alımına katkı payının davalı kocası Muzaffer'den tahsilini istemiştir.
Yerel mahkemece davanın reddine dair verilen ilk hüküm Dairemizce, özetle "sair temyiz itirazların reddine, davaya konu taşınmazın arsa ve binaya ilişkin rayiç değer toplamının yarısı katkı payı istenmiş olmakla davacının bu istemi emek ve katkısının tazminen tahsili istemine ait olduğundan davacının bu istemi hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmelidir." gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak davacının dava konusu taşınmazın alımına maddi katkısının kanıtlanamadığı, ev hanımı olduğu ve herhangi bir gelirinin bulunmadığı gerekçesi ile katkı payının ödetilmesi isteminin de reddine karar verilmiş; hükümü davacı temyiz etmiştir.
Dosya kapsamı ve bütün delillerden, evlilik birliğinin kurulmasından sonra davalı koca Muzaffer'in seyyar olarak kuruyemişçilik yaptığı, davacının ise ev hanımı olduğu ve evin sorumluluğunu üstlendiği anlaşılmaktadır. Davalı kocanın çalışarak ürettiği artı değeri hane gelirine kattığı gibi, davacı Fadiye'nin de kendi emek ve gücü ile ev işlerine katkı sağladığı açıktır. Davacı kadının başka bir işte çalışmadığı gerekçesi ile bu katkı ve emeğini gözardı edilerek evlilikten sonra edinilen dava konusu taşınmazın davacı kocanın geliri ile edinilerek üzerine bina yaptırıldığını kabul etmek hayatın olağan akışına uygun düşmez. Somut olayda, davacı eşin müşterek haneye bakımda ilgisizlik ve beceriksizliği ileri sürülmediğine, evlenme gününden itibaren geçen 25 senelik müşterek hayatta haneyi dışladığına ait bir tavrı da bildirilmediğine göre davaya konu taşınmazın alımında ve üzerindeki binanın yapılmasında davacı Fadiye'nin belirli bir oranda katkısının olduğu ortadadır. Mahkemece yapılacak iş; tarafların bu çalışma ve üretim biçimleri de dikkate alınarak dava konusu taşınmazın alımına ve üzerindeki binanın yapımına davacının katkı oranı yüzde olarak uzman bilirkişiye hesaplatmak, belirlenen bu katkı yüzdesi taşınmazın değerine oranlanmak suretiyle tazminat istemini hüküm altına almak olmalıdır. Bütün bu yönler gözardı edilerek tazminat isteminin reddine karar verilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle; davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istem halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 31.10.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
Esas : 2005/17772
Karar : 2006/3683
Tarih : 16.03.2006

KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, davalı ile 1986 gününde evlendiklerini, 23.12.2002 gününde boşanmalarına karar verildiğini, 1984 yılından beri M.'de teknisyen olarak çalıştığını, hafta sonu ve tatillerde taksi şoförlüğü yaptığını, davalının ev hanımı olduğunu, 5.000.000.000 TL'sini kendisinin koyup kalan 6.300.000.000 TL'sini davalının babasının karşılaması suretiyle 17.2.2000 gününde 11.300.000.000 TL'ye davalı üzerine kayıtlı evin alındığını, zaman içinde davalının babasına ödemeler yaptığını ileri sürerek fazlasının saklı tutarak dairenin yan payı olan 15.000.000.000 TL'nin faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dairenin tümünün babası tarafından alındığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporuna göre davalının katkı payının %32.6 olduğuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne, 10.432.000.000 TL'nin davalıdan faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı davalı ile 1986 gününde evlendiklerini, 23.12.2002 gününde boşanmalarına karar verildiğini, 17.2.2000 gününde alınan taşınmazın yarı payının kendisine ilişkin olduğunu ileri sürerek 15.000.000.000 TL'nin tahsilini istemiş, davalı ise taşınmazın tümünün bedelinin babası tarafından karşılandığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Taraflar karı koca olup HUMK. 293/1 maddesi gereğince iddialarını tanıkla ispat edebilirler. Dosyadaki tanık beyanlarından davacının 17.2.2000 gününde 11.300.000.000 TL'ye satın aldığı dairenin 5.000.000.000 TL'sini davacının karşıladığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının satın alma gününde koyduğu 5.000.000.000'nin taşınmazın alımındaki katkı payı hesaplanıp, bu oran üzerinden dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinden davacı payına düşen miktara karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarda birinci bentte açıklanan sebeplerle davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan sebeplerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istem halinde iadesine, 16.3.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
Esas : 2003/5396
Karar : 2003/11713
Tarih : 13.10.2003

KARAR METNİ :
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasındaki iptal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı eşi Emine'nin ev hanımı olup, hiçbir geliri olmadığı durumda evlilik birliği içerisinde edinilen 4 no.lu dairenin davalı adına tescil edildiğini ve muvazaalı olarak sair davalı Mete'ye satış yapıldığını bildirerek, tapunun iptali ile 1/2 payının adına tesciline, mümkün olmazsa belirlenecek değerinden 1/2 katkı payının davalılardan müteselsilen ödetilmesini istemiştir.
Davalı, Emine anne ve babasından intikal eden miras hissesi ile bu evi aldığını ve davacının evi terk etmesi ile bakım ve iaşe için sair davalıya satmak zorunda kaldığını bildirmiş, sair davalı Mete'de muvazaa olmadığını bildirerek davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece taşınmazın 1/2 hisse bedeli 9.000.000.000 TL.nın davalı Emine'den tahsiline, tescil talebi ile davalı Mete hakkındaki davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre Davalı Emine'nin temyiz itirazının reddi gerekir.
2- Davalı Mete'nin temyiz itirazının incelenmesinde; mahkemece davalı Mete V.. hakkındaki davanın reddine karar verildiğine göre, reddedilen dava değeri üzerinden karar gününde yürürlükte olan 4.12.2001 günlü Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3. kısmına göre, hesaplanan 680.000.000 TL nisbi vekalet ücretinin takdiri gerekirken 83.500.000 TL vekalet ücreti takdiri usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir. Ne varki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması HUMK.nun 438/7. maddesi gereğidir.
SONUÇ: Yukarda 1. bentte açıklanan sebeplerle davalı Emine'nin temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince temyiz edilen kararın hüküm başlıklı bölümünün 5. paragrafındaki "83.500.000 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiline, davalı Mete V...'e verilmesine" ibarelerinin silinerek yerine "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 680.000.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı Mete V...'e verilmesine" ibarelerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş ve değiştirilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin harcın onama harcından çıkartılmasıyla arta kalan 374.500.000 liranın temyiz edenden alınmasına, 13.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
Esas : 2002/8606
Karar : 2002/10771
Tarih : 17.10.2002

KARAR METNİ :
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı eşinin boşanma davası açtığını, evlilik birliği sırasında kendi parası ile satın aldığı iki daireyi davalının "aramızda fark mı var" sözü üzerine eşi adına tescil ettirdiğini, bu taşınmazların alımı sırasında, yurt dışındaki 30 senelik birikimini verdiğini, davalının ev hanımı olup taşınmaz alabilecek bir geliri de olmadığını ileri sürerek, taşınmazların tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı taktirde dava tarihindeki sürüm değerlerinin kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının tapu iptal ve tescil isteği yerinde bulunmadığından reddine, taşınmaz bedeli 7.000.000.000 TL.nin dava gününden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı ev kadını olup, dava konusu taşınmazların edinilmesinde herhangi bir katkı payının olmadığı, dosyadaki delil ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı, kendi kazandığı para ve birikimleri ile dava konusu taşınmazları satın aldığını, evli olmaları sebebiyle tapu kayıtlarını, davalı eşi adına tescil ettirdiğini açıklamak suretiyle taşınmazların tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde bedelinin ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacı ile olan evliliklerinden 20 ve 29 yaşlarında iki evlatları olduğunu, ev kadını olarak onları bakıp büyüttüğünü, davacı eşinin bu sebeple dava konusu taşınmazları kendisine hibe ettiğini, hibeden rücu şartlarının gerçekleşmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Dava konusu taşınmazların iktisabında, davalı eşin hiçbir katkısının bulunmadığı belirtildiği halde, bu taşınmazların davalı adına tescil ettirilmiş olmasının hibe olarak kabulü gerekir. Davacının ileri sürüş iddiası gözetildiğinde, BK. 245. maddesinde açıklanan hibeden rücu koşullarının oluşmadığı da açık ve belirgindir. Mahkemece bu olgular karşısında davanın reddi gerekirken, aksi yazılı düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan sebeple temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istem halinde iadesine, 17.10.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : Corpus Arşiv