Mesajı Okuyun
Old 29-05-2007, 00:13   #14
Cest la vie

 
Varsayılan Akademisyenlerden yorumlar

Terör saldırılarının ardından gündeme getirilen ve polisin yetki arttırma taleplerini içeren Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda değişiklik yapan yasa teklifinin ne getirip ne götüreceği tartışılıyor.


YASEMİN ARPA
NTV-MSNBC
Güncelleme: 10:39 ET 28 Mayıs 2007 Pazartesi


İSTANBUL - Adalet Komisyonu’nda, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nda değişiklik öngören teklifin görüşmelerine devam edilirken hukukçular yeni düzenlemenin olumlu ve olumsuz yanlarını tartıştı.

Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem Sözüer, mevcut yasayı ve taslağı anlatarak kıyaslama yaptı. Sözüer şunları söyledi:
“Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu, 1934 yılında yapılmış bir kunundu. Bütün yasalarımız reforma tabi tutulmasına karşın bu kanun eskimişti. 2004 yılında yapılan yeni ceza kanunları karşısında bu kanunda da değişiklik yapılması zorunluydu. Bu konuda bir yıl önce bir çalışma başlatılmış ve bu çalışma sonuçlanmıştı. Çalışmaya Türkiye’den birçok akademisyen katıldı ve yurtdışında incelemeler yapıldı. Sonunda çok kapsamlı bir taslak ortaya çıktı; takriben 50 maddelik yeni bir kanun ortaya çıktı. Dünyadaki diğer uygulamalar ve kanunlar da gözönünde tutuldu. Fakat bu bir bütün halinde Meclis’e gelmeden, siyasi gelişmeler nedeniyle seçimler öne alınınca böyle kapsamlı bir kanunun çıkması zor göründüğü için en önemli maddelerinden bazıları gündeme getirildi. Yani eski bir elbiseye modern bir yama yapılmaya çalışılıyor şu anda. Gönül isterdi ki taslağın tümü kanunlaşabilsin. Buradaki şanssızlık şu: Taslak bütün haliyle çıkmalıydı. Bundan birkaç madde eski kanuna serpiştirilmiş oluyor. Ama yine de getirilen düzenlemeler prensip itibarıyla son derece olumlu.”

YASA TASLAĞI NELER GETİRİYOR?
Sözüer’e göre yasanın getirdikleri şunlar:
Durdurup kimlik sorma yetkisi genişletiliyor
Durdurup kimlik sormada polisin gerekli kolaylığı sağlayacağı, kişiyi hemen gözaltına almayacağı, kimliğini kanıtlaması için gerekli yardımda bulunacağı, bunlar olmazsa kişi kimliğini kanıtlayamazsa veya gerçek dışı beyan verirse ondan sonra gözaltına alınacak. Bu nedenle polisin kişileri durdurup kimlik sormasının bile kanunda düzenlenmesi, kişi hak ve özgürlükleri bakımından önemli bir güvence. Bunu polis şu anda da yapıyor ama koşulları belli değil.

Parmak izi ve fotoğraf kaydı
Dünyadaki bütün polis teşkilatlarının böyle bir arşivi vardır ve olmalıdır. Türkiye’de bunun koşulları belli değildi. Şu anda getirilen sistemle güvenceli bir sistem getiriliyor. Eskiden parmak izi alınıyor, bu bilgi kişi işe girerken bile kullanılabiliyordu. Buna “fişleme” diyorduk. Ama yeni sistemde diyor ki; “Kişinin hangi nedenle parmak izi alındığı kayda geçmez.” Önemli olan bunun sadece suç soruşturmasında ve koğuşturmasında kullanılabileceği... Ayrıca polis, silah ruhsatı, sürücü belgesi, pasaport almak isteyenlerle Türkiye’ye giriş yapan yabancılardan gerekli gördüklerinin parmak izini ve fotoğraf kaydını alabilecek. Kayıtlar gizli kalacak, kişinin ölümünden 10 yıl ya da kayıt tarihinden itibaren 80 yıl sonra silinecek. Böylelikle her kolluğun kendine ait bir sistemi değil, jandarmanın ve polisin ortak bir sistemi olacak.

Teşhis (yüzleştirme)
Teşhis (yüzleştirme) maddesi çok önemli bir madde. Türkiye’de yapılan teşhislerin nasıl yapılacağı belli olmadığı için büyük sorunlar var. Bu maddeyle bunun kuralları dünya stanratlarında düzenlenmiş oluyor. Bu çok büyük bir artı.

Konuta girme hakkı
Bu konuda da belirsizlikler vardı. Örneğin bir evden ne olduğunu bilemediğiniz bağırtı çağırtılar geliyor. Bu tür olağanüstü durumlarda bir kişinin hayatına son verilebilir. İçeride başka felaketler olabilir. Bu durumda polisin hakimden izin alması gerekiyordu ve bu süreçte olay olup bitiyordu. Örneğini verdiğimiz bu gibi durumlarda kişileri korumak için çok istisnai olarak konuta girme hakkı veriliyor. Belirlilik sağlanmış oluyor.

Zor ve silah kullanma yetkisi somutlaşıyor
Şimdiki kanunda polisin silah kullanma yetkisi var. Ama bunun koşulları belirsiz. Bu konuda daha somut bir ölçü getiriliyor. “Bedeni kuvvet veya maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kıracak ölçüde ya da hakkında tutuklama, gözaltına alma kararı verilmiş kişilerin veya suçüstü halinde silah kullanmaya yetkilidir” deniliyor. Önce kişiye “dur” çağrısında bulunulacak. Kişi çağrıya uymayıp kaçarsa önce uyarı ateşi amacıyla ateş edilecek, buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi halinde ele geçirilmesi de mümkün değilse kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve yakalanmasını sağlayacak ölçüde silah kullanılabilecek. Polise bu aşamalardan geçtikten sonra silahla ateş vetme yetkisi veriliyor. Bunlardan sonra da yine kişinin yakalanma ihtimali varsa yine hedef gözeterek ateş edilmeyecek. Sadece yakalanmasını sağlamak amacıyla örneğin sadece ayağından ateş edilebilecek. Bunların somut olarak düzenlenmesi çok çok önemli.

Beşeri ve fiziki takip
Mevcut yasada beşeri ve fiziki takip imkanları çok belirsiz. Belli suçların önlenmesi amacıyla istihbarat faaliyetleri yapılacak. Ama “her türlü beşeri ve teknik imkanlardan yararlanılacak”. Bu imkanların neler olduğu belirsiz. Halbuki taslakta bunlar da çok somuttu. Bu Meclis’teki çalışmalarda görüşülmesi gereken bir husus.

DOÇ. DR. KOCASAKAL: EN TEHLİKELİ MADDE SİLAH KULLANMA YETKİSİ
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ümit Kocasakal sözkonusu yasa taslağını “tepki yasası” olarak tanımladı. Kocasakal, “Karşı çıktığım şey sıcak bir olay olduktan sonra bunlar gündeme geldiği zaman ‘tepki yasaları’ ortaya çıkması. Halbuki bunlar böyle bir olay olmaksızın daha serinkanlı oturulup düşünülüp benzer örnekleri ele alınıp yapılırsa daha sağlıklı olur. Bombalama oldu, altı kişi öldü, bu sıcaklıkta yapılacak değişiklik tepki değişikliği olacaktır ve özgürlükler aleyhine olacaktır. Zamanlamanın kesinkes yanlış olduğu kanaatindeyim. Bunun sıcaklığı geçtikten sonra daha serinkanlı düşünülmeli ve tartışılmalı. Toplumun adalet ve özgürlük talepleri de dikkate alınmalı, emniyet kuvvetlerinin yetki ve güvenlik talepleri de dikkate alınmalı. Dengeleyici bir vaziyette ele alınmalı. Sistemin de özü bozulmamalı. Sonuçta hakim kararına bağlı bir arama sistemi prensip itibarıyla doğru, çünkü polis her istediği zaman ‘şüphelendim’ diyerek arayamamalı. Makul şüphe olmalı” dedi. Kocasakal şöyle devam etti:

‘FIRSAT BU FIRSATTIR’ DEYİP...
“Yetkilerde polisin söylediği kadar bir yetersizlik yoktu. Ama haklı oldukları noktalar da var. Anayasa değişikliği ile beraber hakim kararı ile aramayı o kadar abarttılar ki kafalar karıştı. Polis, ‘fırsat bu fırsattır’ deyip birtakım şeyleri almaya çalışıyor. Ama Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun yenilenmesi de gerekiyor. Çünkü eski bir yasa. Mutlaka yeni bir kanun yapmakta yarar var ama korkum şu ki, yeni yapılan hiçbir yasa eskisinden daha iyi olmuyor maalesef.

1991’de Terörle Mücadele Kanunu’na ‘hedefe karşı doğrudan ve duraksamaksızın silah kullanılır’ diye bir hüküm konmuştu. Bir süre sonra Anayasa Mahkemesi ‘yaşam hakkını ihlal ediyor’ diye o maddeyi iptal etti. Birkaç sene önce yapılan değişiklikle yine benzeri bir düzenlemeyi koydular zaten. Bu durumda artık silah kullanmayla ilgili herhangi bir problem kalması mümkün değil. O da tehlikeli bir hüküm. Çünkü ‘doğrudan ve duraksamaksızın’ sözcüğü çok tehlikeli bir sözcük. Silah kullanmayla ilgili bir değişiklik neden isteniyor, anlamak mümkün değil.

Ayrıca arama, kimlik sorma, parmak izi meselesi ve genle ilgili birtakım bilgilerin alıp saklanması maddelerinin açık bir şekilde düzenlemesinde yarar var.

Türkiye gibi terörle yakın ilgisi olan bir ülkede bu konularda ‘kişi özgürlüğü herşeyin üzerindedir, bunlardan hiç taviz verilmesin’ noktasında değilim. Zedelemeyecek veya çok az zedeleyecek ölçüde bazı şeylere başvurulmasından yanayım. Korunma da bir ihtiyaçtır. AB’nin Cardiff Zirvesi’nde söylenen çok güzel bir tespit var: Güvenlik olmaksızın, özgürlük ve adalet yaşanamaz.”

http://www.ntvmsnbc.com/news/409248.asp