Mesajı Okuyun
Old 24-05-2008, 09:10   #3
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

1. Borcun doğumunun satış vaadi sözleşmesi tarihinden önceki bir tarih olması ve diğer koşulların da oluşması halinde tasarrufun iptali davası açılabilir. Satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tescil kararı verilmesinin veya sözleşmenin tapuya şerh edilmesinin tasarrufun iptali davasına engel teşkil etmeyeceğini düşünüyorum. Tasarrufun iptali kararı hakimin verdiği tescil kararını ortadan kaldırmamakta, taşınmaz 3.kişi adına kayıtlı olduğu halde alacaklıya cebri icra imkanı tanımaktadır.

2. HUMK. 446 maddesi de alacaklıya tanınan bir imkandır.Olay bu maddeye de uyabilir. Fakat bu davanın açılması hükmün öğrenilmesi tarihinden itibaren 1 ay şeklinde kısa bir süreye tabidir.

3. Tescil hükmünün tasarrufun iptali davasına engel teşkil etmeyeceğine dair örnek :

T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/4773

K. 2001/4872

T. 30.10.2001

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava dilekçesinde, davalı Abdülkadirin bankaya kredi borcu olduğu, hesap kat edildiğinde borcu ödemediği, yapılan takibin sonuçsuz kaldığı taşınmazını diğer davalıya satışının vaadedildiği,ferağa icbar için açılan davayı borçlunun kabul etmesi üzerine taşınmazın diğer davalı adına tescil edildiği beyanla alacağın tahsili için tasarrufun iptali istenilmiştir.
Kesinleşmiş bir icra takibi, bu takip esnasında İİK.nın 105.maddesince alınmış geçici aciz belgesi bulunmasına davacı alacağının doğduğu kredi sözleşmesinin 3.8.1993 tarihli olmasına satış vaadi sözleşmesinin ise 4.9.1995 tarihinde yapılmasına göre dava İİK.nın 277 ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş tasarrufun iptali davasıdır. Davada ileri sürülen olayları tasvip ve buna uygun kanun hükmünü bulup uygulama hakime ait olmakla dava dilekçesini hazırlayan kişinin olayda yeri olmayan HUMK.nun 445 ve ardından gelen maddelerine dayanması sonuca etkili değildir.
Satış vaadi sözleşmesi 250 milyon üzerinden yapılmış aynı tarihte taşınmazın 4 milyar 855 milyon değerinde olduğunun bilirkişilerce saptanmış olmakla ivazlar arasında fahiş farkın varlığı açıktır. Davalılardan birinin, diğerine 5 milyar alındığına dair verdiği makbuz HUMK.nun 299/İlk md.desi hükmünce 3.kimse durumunda olan davacı bankayı bağlamacağından İİK.nun 278.maddesinin 2.fıkrasının (2) nolu bendi uyarınca davacının alacağının tahsiline imkan verir şekilde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu nedenlerle kararın bozulması gerekir.
SONUÇ : Yukarda yazılı nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 30.10.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi
.