Mesajı Okuyun
Old 20-07-2006, 12:33   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

" Mehir senedi " eski hukukta düzenlenmiş olup, şimdiki anlamı ile " çeyiz senedi-sözleşmesi " olarak adlandırılabilir.

Olayda , " eşya davaları " ve " kefalet" hükümleri uygulanacaktır.BK.nun " Asıl borç herhangi bir sebeble sona erince, kefil de borcundan kurtulur " şeklindeki 492. maddesine göre, kayınpederin kefil olarak sorumluluğu altınların ve eşyaların davacı kadına teslimi ile sona erer.

Bu aşamadan sonra olayda " eşya davaları " kuralları uygulanır. Altınlarla ilgili olarak " Davacı ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması ya da evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı tarafın zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan söz konusu eşya rahatlıkla saklanabilen, taşınılabilen, götürülebilen nev’idendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi her zaman mümkündür. Davacı dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır. " HGK. 04.10.2000 T. 2000/2-1172 E. 1243 K.

Açılan davada davalı konumunda olacak kişi kocadır.Ziynet eşyaları yönünden yukarıdaki kurallar uygulanır. Kayınpederin davalı olarak gösterilmesi ve sorumluluğu için , ziynet eşyası olsun veya diğer eşyalar olsun , eşyaların kayınpederin zilyetlik ve korumasına bırakılmış ve istendiği halde iade edilmemiş olması veya bu eşyaların kayınpeder tarafından zorla elinden alındığının yahut götürülmesine engel olunduğunun haksız eylem hükümlerine göre kanıtlanması gerekir. Bu aşamada kayınpederin sırf kefaletten dolayı bir sorumluluğunun bulunmadığını düşünüyorum.

Saygılaırmla.