Mesajı Okuyun
Old 20-12-2021, 16:00   #7
Av. Suat

 
Varsayılan

Her ne kadar davada bir karşı yan olmayacak gibi görünse de bahsi geçe hüküm tarafların mirasçı olmaması halinde geçerli olacaktır. Zira mirasçılar arasında zamanaşımı işlemez…

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun. 28.11.1975 tarih ve E. 8/509, K. 1535 sayılı kararına" göre, mâlik hanesi boş bırakılan ancak geometrik sınırları tespit edilen bir taşınmazın hukuki durumunun nitelendirilmesi tapulu bir taşınmazdır. Başka bir deyişle, bu taşınmazın geometrik sınırlarının oluşturulması ve sicile kaydı ile tapulu bir taşınmaz oluşmuş olup, tapu sicili meydana gelmiştir.

Sonuç itibarıyla, kadastro tespiti ânında mâlik hanesi boş bırakılan veya sadece "davalı" şeklinde kayıt düşülerek, bir taşınmazın sicili oluşturulmuşsa, bu taşınmaza halen zilyet bulunanlar Medeni Kanun'un 639.maddesinin ikinci fıkrasına dayanarak kendi adlarına tescil talep edebilirler. Ancak, halihazır zilyedin bu davayı açabilmesi için, o yere halen zilyet bulunması şarttır: aynı şekilde, zilyetliğinin tespit ânından itibaren(taşınmazın tapulu, malikinin kim olduğunun bilinemeyen bir taşınmaz olmasından itibaren) 20 yıl nizasız ve fasılasız zilyetliğinin devam etmiş olması gerekir.

Ama farklı görüş ve uygulamalar da var..