Mesajı Okuyun
Old 02-06-2006, 14:56   #5
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Belirttiğiniz örnekte otoparkçının cezai sorumluluğun doğduğunu peşinen kabul etmemek gerekir diye düşünüyorum.

İlk olarak arabayı çalan kişilerin eylemi(hırsızlık) ile bağlantılı olarak incelersek bu konu için ceza hukukundaki ihmal suretiyle icra kavramını ele almak gerekir. Kişinin dış dünyada bir değişiklik meydana getirmemesine rağmen cezalandırılması için belli şartların varlığı gerekir. Ya yasayla, kişiye belli bir davranışta bulunma yükümlülüğü yüklenmiştir ve bunun ihlali halinde kişi cezalandırılır (mesela görevi ihmal) ya da icrai bir hareketle işlenebilen suçlarda kişi belli bir sonucu önleme yükümlülüğüne rağmen hareketsiz kalarak yükümlülüğünü ihlal etmiştir. Yükümlülüğün kaynağı kanun ya da sözleşme olabilir. Bu nedenle yukarıda bahsettiğiniz örnekte otopark görevlisinin ihmali davranışından dolayı cezalandırılabilmesi için bu yönde kanuni bir yükümlülüğü olmadığı için sözleşmesel bir yükümlülüğünün bulunması ve bu yükümlülüğün, sonuçları itibariyle cezai sorumluluğu doğurabilmesi için bence açık olarak belirtilmiş olması gerekir. Tekrar belirtmek gerekir ki kişinin belli bir davranışı göstermesinin ahlaki bir zorunluluk olarak görülmesi cezalandırılabilmesi için yeterli değildir. Bu yönde ya yasal ya da açık iradi bir yükümlülüğün bulunması gerekir. Ayrıca otopark görevlisinin iştirak iradesi bulunmadığı için ve hırsızlık suçu kasten işlenebilen bir suç olduğu için, suçun kusur unsuru da oluşmamıştır. Bu nedenle hırsızlık suçundan dolayı otoparkçı sorumlu tutulamaz.

"koruma yükümlülüğü bir sözleşme ilişkisinden de kaynaklanabilir" Kayıhan İçel

İkinci olarak otopark görevlisinin, araba sahibi ile olan ilişkisi açısından incelemek gerekir. Güveni kötüye kullanma suçunun oluşması için failin mal üzerinde zilyet olması gerekir. Yani malın teslim edilmiş olmasının yanında mal üzerinde fiili hakimiyetin kurulması gerekir. Ama ceza yargılamalarında genel olarak teslimi yeterli sayan bir yaklaşımın olduğu görülmektedir. Bunun yanında otopark görevlisinin zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması gerekir. Bu durumda yine ihmal suretiyle icra kavramı ele alınmalıdır. Öncelikle otoparkçının önleme yükümlüğünün olup olmadığı tespit edilmeli eğer pozitif bir sonuca varılırsa, otoparkçının sonucu önleme yükümlülüğü olmasına rağmen sessiz kalması halinin güveni kötüye kullanma suçuna vücut verip veremeyeceği ele alınmalıdır. Kasten sessiz kalınması halini, başkası yararına zilyedliğin devri amacı dışında bir tasarruf olarak düşünmek bana pek mantıklı gelmiyor. Bu nedenle bu suçtan dolayı da otoparkçının sorumlu olmayacağını düşünüyorum.

Bunun yanında lokanta ve benzeri yerlerde yiyip içen ve para ödemeden kişilerin eylemi yeni ceza kanunu ile suç olmaktan çıkarılmıştır. 765 sayılı kanunda karşılıksız yararlanma olarak düzenlenen suçun kapsamı Yeni TCK'da daraltılmış ve eski kanundaki "ücret karşılığı hizmette bulunan lokanta ve benzeri yerlerde yiyip içen ve ödemede bulunmayan kişi...cezalandırılır" şeklindeki hükme yeni kanunda yer verilmemiştir. Kanun koyucunun bu yeni düzenleme ile bu tarz durumları sözleşmesel ilişkilerin ihlali olarak gördüğünü düşünüyorum. Meltem Hanım, pratik derslerde bu eylem karşılıksız yararlanma suçunu oluşturur dendiğini belirtmiş. Suçun tipe uygun eylem unsuru açısından bu çıkarım pek mümkün gözükmüyor. Biraz açıklarsa sevinirim.

Sonuç olarak somut örnek bence çok boyutlu olup farklı sonuçlara varmak mümkündür. Ben otoparkçının ancak hukuki sorumluluk hükümlerine göre tazminatla sorumlu tutulabileceğine vicdani kanaat getirdim.

http://www.sabah.com.tr/2006/04/27/eko108.html