Mesajı Okuyun
Old 29-11-2012, 12:16   #4
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

Yargıtay 13. H.D. 2005/10080 E. 2005/17174 K. 21.11.2005 Tarih
...
Davacı, davalının avukatı olarak alacağının tahsili için icra takiplerinde bulunduğunu, 1. takip dosyasının sonuçlandığını, 2. takip dosyasında hacizli malın satışı için ulaşım giderinin karşılanmaması nedeni ile geç kaldığını ve satışın düştüğünü, bunun üzerine davalının Baro Başkanlığına yazdığı şikayet dilekçesinde <işi savsaklamış ve yapmamıştır> ibareleri ile şahsına yönelik hakarette bulunduğu, Baro Başkanlığınca talebinin reddedildiğini, ileri sürerek, 2.000.000.000 TL. manevi tazminatın ödetilmesini istemiştir.

Davalı, manevi tazminatın koşullarının bulunmadığını öne sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, şikayet dilekçesindeki anlatım ve ifadenin davacının onur ve şerefine saldırı niteliğinde bulunduğundan 300.000.000 TL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Borçlar Kanununun 49. maddesine göre kişilik hakları haksız saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat isteyebilir. Aynı Kanunun 98. maddesi delaletiyle sözleşmeye aykırılık halinde de 49. maddenin uygulanacağı duraksamasızdır. Kişinin onuru, saygınlığı gibi kişilik haklarını oluşturan değerlere saldırı halinde manevi bir zarar yani kişilik hak ve değerlerinde irade dışında gerçekleşen bir eksilmenin oluştuğunun kabulü gerekir. Dava konusu olayda, davalı tarafından 8.8.2001 tarihinde Baro Başkanlığına verilen şikayet dilekçesinde, <avukatım bulunan bu şahıs işi takip etmeyerek satışını yapılmasını sağlayamamış, ve bu şekilde bir nevi davalı yani borçlu lehine hareket etmiş bulunmaktadır. Kendisine sorduğumda geç kaldım gidemedim diyerek, kendi beyanı ile işi savsakladığını söylemiştir. şikayetçiyim.> ibareleri yazılıdır. Baro başkanlığınca da davacı avukatın disiplin kuruluna sevkine gerek olmadığına karar verilmiştir.

İhbar ve şikayet hakkının kullanılması, Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğünün doğal bir sonucudur. Şikayet dilekçesinin içeriğinden davalının Anayasa ile öngörülen şikayet hakkını kullandığı, kişilik hakkına saldırı niteliğinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın reddi gerekirken kısmen kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
...




Yargıtay 4. H.D. 2008/7791 E. 2009/3251 K. 05.03.2009 Tarih
...
Dava dilekçesinde, avukat olan davacıyı davalının ... Baro Başkanlığına verdiği 15/7/2004 tarihli dilekçe ile <... gazetesi sahibi olarak serbest ticaret yaptığı, görevini kötüye kullanmak suçundan dolayı ... Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandığı, sahibi olduğu gazetede devleti küçük düşürerek manevi şahsiyeti ile oynadığı, basın yasasına muhalefet ederek haber yaptığı, devleti küçük düşürdüğü> isnatlarında bulunarak haksız şikayet ettiği iddiasıyla manevi tazminat istenmiştir.

Mahkemece taraflar arasında ihtilaflar olduğu, nitekim davacının davalıya basın yolu ile hakaret ettiğinden mahkum olduğu ve yine davalının şikayeti üzerine ... Asliye Ceza Mahkemesinde görevi kötüye kullanmaktan yargılanıp beraat ettiği belirtilerek davalının adli makamlara şikayet etmekle yetinmeyip bu kez mesleği açısından bağlı bulunduğu ... Barosuna davacıyı şikayet etmesinin meslektaşları tarafından soruşturulmasına neden olunmasının haksız davranış olduğu, hak arama özgürlüğü içerisinde hareket ettiğini göstermeyeceği gerekçesiyle istem kısmen kabul edilmiştir.

Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa'nın 36. maddesinde; <Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir> şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.

Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın <Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği> başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır.

Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukukA aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK'nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.

Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.

Somut olayda; taraflar arasındaki ihtilaflar ve davacı hakkında açılan ceza davaları gözetildiğinde davalının avukat olan davacıyı mensup olduğu meslek kuruluşu olan ... Barosuna şikayet etmesi için yeterli emare mevcuttur. Sırf adli merciiler dışında Baroya şikayet etmesi ile davalının şikayet hakkını kötüye kullandığından söz edilemez. Şu durumda istemin reddi gerekir. Anılan yön gözetilmeden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
...