Mesajı Okuyun
Old 12-06-2012, 10:07   #20
ElifŞimşek

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas: 2011/1-149
Karar: 2011/167
Karar Tarihi: 12.07.2011
 
ÖLDÜRMEYE KALKIŞMA SUÇU - SANIKLAR MÜDAFİİNİN SÜRESİNDE VERDİĞİ SÜRE TUTUM DİLEKÇESİNDE DURUŞMA İSTEMİNDE BULUNMASI - TEMYİZ İNCELEMESİNİN DURUŞMA YOLUYLA GERÇEKLEŞTİRİLMESİ ZORUNLULUĞU - EVRAK ÜZERİNDE İNCELEME YAPILMASI - HÜKMÜN BOZULMASI GEREĞİ
ÖZET: Sanıkların, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla öldürmeye kalkışma suçundan, Türk Ceza Kanunu uyarınca ….. ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin hükme yönelik, sanıklar müdafiinin, süresinde verdiği süre tutum dilekçesinde duruşma isteminde bulunması karşısında, temyiz incelemesinin duruşma yoluyla gerçekleştirilmesi gerekirken, evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilmesi suretiyle sanıkların savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmaktadır. Savunma hakkının kısıtlanması ise, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda sayılan mutlak bozma nedenlerindendir.
(5237 S. K. m. 35, 37, 62, 82, 109) (1412 S. K. m. 308) (5235 S. K. m. 12) (5271 S. K. m. 299)
Dava: Sanıklar H. K., G. Ç. ve B. E.'in, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla öldürmeye kalkışma suçundan, 5237 sayılı TCY'nın 37/1. maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 82/1-h, 35/2 ve 62. maddeleri uyarınca 11'er yıl 8'er ay hapis; cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan, 5237 sayılı TCY'nın 37/1. maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 109/2, 109/3-a-b ve 62. maddeleri uyarınca 3'er yıl 4'er ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna, zoralıma ve tutukluluk hallerinin devamına ilişkin, Nazilli Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.07.2009 gün ve 386-231 sayılı hükmün, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.10.2010 gün ve 2901-6795 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, 09.06.2011 gün ve 189146 sayı ile;
<... Sanıkların, katılanı öldürmeye kalkışmak suçundan, 5237 sayılı TCK'nın 82/1-h, 35/2 ve 62. maddeleri gereğince 11 yıl 8 ay hapis, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK'nın 37/1, 109/2, 109/3-a-b ve 62. maddeleri gereğince 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin verilen hüküm, duruşmalı inceleme yapılması talebiyle yasal süresi içerisinde sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmiştir.
Öldürmeye kalkışma suçundan hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın 10 seneden fazla olması nedeniyle, duruşmalı inceleme isteminin kabulüyle, müdafie davetiye çıkarılmalı ve savunmasını yapması sağlanmalıdır.
Sanıklar müdafiinin duruşma talebi değerlendirilmeden dosya üzerinde inceleme yapılarak savunma hakkı kısıtlanmıştır...>,
Görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin, dosya üzerinden duruşmasız inceleme sonucunda verdiği onama kararının kaldırılarak, duruşmalı inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
Karar: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre inceleme, sanıklar hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar müdafiinin kasten öldürmeye kalkışma suçundan on seneden fazla hapis cezası ile cezalandırılan sanıklar hakkındaki, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması istemi konusunda bir karar verilmemesinin, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY'nın 318. maddesine göre, ağır cezaya yönelik işlerde temyiz incelemesi, temyiz dilekçesindeki istem üzerine duruşmalı yapılmalıdır. Ağır cezalık işler ise, 5235 sayılı Yasanın 12. maddesinde, 10 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işler olarak tanımlanmıştır.
Benzer biçimde 5271 sayılı CYY'nın 299. maddesinde de, on yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, temyiz başvurusundaki istem üzerine Yargıtay'daki incelemenin duruşma yoluyla yapılmasının zorunlu bulunduğu hükme bağlanmıştır.
Somut olayda, sanıkların, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla öldürmeye kalkışma suçundan, 5237 sayılı TCY'nın 82/1-h, 35/2 ve 62. maddeleri uyarınca 11'er yıl 8'er ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin 31.07.2009 günlü hükme yönelik, sanıklar müdafiinin, süresinde verdiği 03.08.2009 tarihli süre tutum dilekçesinde duruşma isteminde bulunması karşısında, temyiz incelemesinin duruşma yoluyla gerçekleştirilmesi gerekirken, evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilmesi suretiyle sanıkların savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmaktadır. Savunma hakkının kısıtlanması ise, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY'nın 308. maddesinde sayılan mutlak bozma nedenlerindendir.
Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kasten öldürmeye teşebbüs suçuna yönelik olarak kaldırılmasına, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 19.10.2010 gün ve 2901-6795 sayılı onama kararının kasten öldürmeye teşebbüs suçuna yönelik olarak KALDIRILMASINA,
3- Duruşmalı temyiz incelemesi yapılması için dosyanın, Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.07.2011 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.


T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2011/10-520
Karar: 2011/602
Karar Tarihi: 05.10.2011
 
BAĞ-KUR SİGORTALILIĞIN TESPİTİ DAVASI - DAVALI TARAFINDAN SÜRE TUTUM DİLEKÇESİ İBRAZ EDİLDİĞİNE İLİŞKİN BİR BİLGİNİN DOSYA ARASINDA YER ALMADIĞI - TEMYİZ SÜRESİNİN TEFHİM İLE BAŞLAMASI - YASAL SEKİZ GÜNLÜK SÜRENİN GEÇMESİ
ÖZET: Davalı tarafından süre tutum dilekçesi ibraz edildiğine ilişkin bir bilgi ya da belge de dosya arasında yer almadığı halde karar tebliğe çıkarılarak adı geçen vekile tebliğ edilmişse de karara karşı temyiz süresi tefhim ile başlamakla temyiz tarihi itibariyle yasal sekiz günlük süre geçirilmiş olduğundan, sonradan yapılan tebliğin bu süreyi etkilemesi olanağı bulunmamaktadır. Şu durumda; davalı vekilinin temyiz başvurusu, yasada öngörülen yasal sekiz günlük süre geçtikten sonra yapılmış olup, süre yönünden dilekçenin reddine karar vermek gerekmiştir.
(5521 S. K. m. 8)
Dava: Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manisa 2.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.11.2009 gün ve 2008/860 E. 2009/895 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 06.07.2010 gün ve 2010/829-10291 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
Karar: Dava, Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkin olup, İş Mahkemesince hükme bağlanmıştır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/1. maddesinde; <İş mahkemesinin nihai kararları tefhim tarihinden itibaren sekiz (8) gün içinde temyiz olunabilir.> hükmü yer almaktadır.
Eldeki dosyada; 28.04.2011 tarihli celsede taraf vekillerinin yüzlerine karşı direnme kararı verilmiş; davalı SGK. vekili, (8) günlük yasal süre geçtikten sonra 09.05.2011 havale ve kayıt tarihli dilekçe ile kararı temyiz etmiştir.
Davalı SGK. vekili tarafından süre tutum dilekçesi ibraz edildiğine ilişkin bir bilgi ya da belge de dosya arasında yer almadığı halde karar tebliğe çıkarılarak adı geçen vekile 06.05.2011 tarihinde tebliğ edilmişse de karara karşı temyiz süresi tefhim ile başlamakla temyiz tarihi itibariyle yasal (8) günlük süre geçirilmiş olduğundan, sonradan yapılan tebliğin bu süreyi etkilemesi olanağı bulunmamaktadır.
Şu durumda; davalı SGK vekilinin temyiz başvurusu, yasada öngörülen yasal (8) günlük süre geçtikten sonra yapılmış olup, süre yönünden dilekçenin reddine karar vermek gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı SGK vekilinin temyiz dilekçesinin reddine, oybirliği ile karar verildi.



Kendi adıma, bu ve buna benzer Yargıtay kararlarından, Yargıtay'ın süre tutum dilekçesini temyiz dilekçesi olarak kabul ettiği sonucuna varıyorum. Bilmem sizler ne düşünürsünüz sayın meslektaşlarım.