Mesajı Okuyun
Old 23-06-2010, 15:33   #18
zafkir

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Müvekkilinizin açık rızası var, sizin de işaret ettiğiniz cümle önemli "Doğmuş ve doğacak borçlarına..." rıza gösteriyor. İlk ipotek fekkinden sonra taşınmaza aile konutu şerhi koymadığı gibi, ilk ipoteğin fekkinden sonra geçen zaman aralığında banka şubesine "Artık rızam yoktur" da demiyor. Bu durumda davalı banka açısından "Davacının açık rızasının bulunmadığının bilinmesi" gibi bir durum söz konusu olmaz şüphesiz. Dava reddi gerekçesi de muhtemelen budur, aksi durumda bile, müvekkilinizin davası, "Hakkın kötüye kullanımı" olarak değerlendirilmiş olabilir.

Saygılarımla

Evet sayın meslekdaşım, ben de mahkemenin gerekçeli kararına dayanak teşkil edebilecek olan hususun müvekkilimiz tarafından 2005 yılında verilmiş bir rıza açıklamasına itibar edildiği ihtimali üzerinde duruyorum. (Henüz gerekçeli karar yazılmadığı için)

Fakat, bu tip bir yorumun da hukukun genel kurallarına aykırı olduğunu düşünmekteyim.

Şöyle ki; ortada Bir kredi sözleşmesi değilde bir Kira sözleşmesi olsaydı. Sözleşme düzenlendiği anda Kiracı tarafından verilen Tahliye Tahhüdü geçerli olacak mıydı?

Veya Kefilin Kira sözleşmesi yapılırken matbu olarak yazılan "kefilin sorumluluğu bu kira sözleşmesi devam ettiği müddetçe sürecektir" beyanı doğrultusunda sorumluluğunu sınırsız düşünebilecek miyiz?

(Bahsedilen bu sözleşmeler de geçerli olarak kurulmuştur fakat imza atanlar sonsuza kadar bu sözleşmelerle bağlı kalmamaktadırlar.)

Fakat, maalesef Bankalar ile yapılan kredi sözleşmelerinde kredi borçlusu ile birlikte kefilin sorumluluğu neredeyse sınırsız olmakta. (Kanunlar, kişilere ve kurumlara özel yapılmamalı veyahut yapılmıyorsa da farklı yorumlanmamalı)

Benim olayımda ise 2009 yılında alınan Kredinin asıl borçlusu dahi müvekkilimin eşi değil. (Başta sanırım bunu belirtmeyi unutmuşum)

2009 yılında alınan Kredinin asıl borçlusu bir şirkettir. Müvekkilin eşi kefil olmaktadır. (Müşterek-müteselsil kefil olduğundan ve bunlar ayrı bir tartışmayı gerektirebilip olayla ilgisi olmadığından diğer hususları tartışmayacağım)

TMK 194'de, aile fertlerinin oturdukları evle alakalı olarak, Tapu Kaydına Aile Konutu Şerhinin konulması için bir zorunluluk bulunduğu anlamı çıkmamakta.

Dolayısıyla, gerçek kişiden bir ipotek alınıyorsa bunu araştırma mükellefiyetinin basiretli bir tacir gibi davranması gereken Banka tarafından yapılması gerektiği inancındayım. 2005 yılında başka bir borç için alınan krediye istinaden muvafakatname alınıyor ve ipotek fekediliyor ise 2009 yılında da aynı prosedürlerin uygulanması gerekir diye düşünüyorum. (Belki de baştan beri yanlış düşünüyorum)

Vermiş olduğunuz yanıtlar için çok teşekkür ederim. Temyizden sonraki hususları da buraya yazacağımın bilgisini verir sizlere kolaylıklar dilerim.

Saygılarımla,

Not: (Şehper hanım bahsettiğiniz HGK Kararını ekleyebilirseniz çok sevinirim.)