Mesajı Okuyun
Old 17-12-2003, 22:17   #19
Merhaba

 
Varsayılan Merhaba,

Sayın Ege,

Verdiğiniz ipucu için teşekkür ederim. Ne ölçüde doğru algıladığım konusunda tereddütlerim var. Ama algıladığım şekliyle değerlendirdiğimde, bunun temel gerçekliği değiştirmediğini düşünüyorum. Elbette, suyu hangi kaba koyarsanız onu o şekilde görürsünüz, ama aslında gördüğünüz, yalnızca değişen kabın şeklidir ve içindeki su, kabın şeklinden bağımsız olarak tek gerçeklik, yani hep sudur.

Bir önceki yazımı, biraz da espri boyutunu ön planda tutarak, belki biraz abartılı ifadelerle yazmış olabilirim. Ama şimdi burada açık yüreklilikle ve cesaretle söylemek istiyorum ki, o yazımın özünde anlatmak istediğim, kadın duygu ve düşünce derinliğinin, düş gücünün, daha da genelleştirerek, varlığını şekillendiren tüm unsurların zenginliğinin, erkeklere göre çok daha fazla ve yoğun olduğudur. Biliyorum, bu değerlendirmem hemcinslerimin bazıları tarafından kadınlara iltifat, ya da bizler cephesini küçümsemek şeklinde algılanacak ve tepki toplayacaktır. Ama bu, konuyu yalnızca ego tatmini boyutunda düşünmek anlamı taşır ki, gerçeğin kendisi karşısında hiçbir değer ifade etmez. Çünkü bu tutum, binlerce yıldır kadın ve erkeğe yüklenen geleneksel toplumsal misyonuna dayalı, neredeyse genlerimize işlenmiş ve temelde varoluş gerçeğiyle hiç te uyuşmayan, doğal reaksiyonlara dönüşmüş düşünce aksiyonlarının sonucu olarak ortaya çıkar. Aynı zamanda bu, hakimiyet ve üstünlük duygusunun verdiği ilkel, fakat muazzam tatmin duygusundan vazgeçemeyişin dayattığı bilinçsiz bir kendini kandırmadır.

Kadınların, anlaşılması çok zor bir iç dünyaları olduğu, tarih boyunca birçok felsefeci, edebiyatçı ve hatta bilim adamı tarafından veciz sözlerle dile getirilmiştir. Ama bu, temelde kadınlara bu konuda bir olumsuzlama ve yüklem anlamı taşımıyor olmalı. Olsa olsa, onları anlama konusunda, olması gereken duygu ve düşünce derinliğinden yoksun olanlara yönelik bir yüklem olabilir.

Aşağıda, kadınlara yönelik söylenmiş, yüzlercesi bulunabilecek özlü sözlerden bazılarını sunuyorum.

Saygılarımla.
Merhaba


Tanrı kadınlara geçmişi ve geleceği, erkeklere ise yaşadığı günü armağan etti. Kadınlar geniş bir zamana yayıldıkları için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar. (Ahmet Atlan)

Erkekler yaşlanır, kadınlarsa değişir. (Goethe)

Kadın öyle bir konudur ki, onu ne kadar incelersen incele her zaman yepyenidir. (Tolstoy)

Kadın kendi başına ne gül goncasıdır, ne de diken. Koklamasını bilirsen gül, tutmasını bilmezsen diken olur. (Refik Halid Karay)

Kadınların gözleri keskin, zekaları uyanık, düşünceleri vesveseli olur. (Guy de Maupassant)

Bir sürü erkek başarısını ilk karısına borçludur. İkinci karısını da
başarısına. (Jim Backus)

Tarihi yazanlar erkeklerdir, ya şekillendirenler ? (Merhaba)

Erkekler, bir an için düşünün; yeryüzünde var olan tüm zenginliklerin, kadınlar olmaksızın nasıl bir anlam ve değer değişikliliğine uğrayacağını hayal edebiliyormusunuz ? (Merhaba)



Kadınlarımız

Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şarapnelin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.

Nazım Hikmet Ran

(Not: Şiir Köşesinde yer alması gereken bu muhteşem şiiri, konuyla ilgisi nedeniyle buraya taşımış olmamın, bir kural ihlali olarak değerlendirilmeyeceği inancımı bildirmek istiyorum.)