Mesajı Okuyun
Old 18-07-2008, 14:51   #5
Tulin

 
Varsayılan

6 ocak 2008

16:10 Alitalia Milano aktarmalı 19 saatlik uçuştan sonra Bs As deyim.
Hava limanı küçük ve kolay T.İ dan kent haritası ve tanıtım broşürleri alıp çıkıştaki bankada paramı arjantin pesosuna çevirdim, valizim emanette (bir günlüğü 3 usd).
Kente En ucuz ulaşım yolu olan 86 nolu otobüs durağında (B terminalinin önü) ingiliz bir çiftle beraber otobüs bekledik on dakika ama gelen otobüse binemedik (bozuk paramız yoktu) ne şöför ne de diğer bekleyenler paramızı bozmadı tek çare bankaya dönmek., otobüs gitti.
İngiliz kızla beraber bankadaki yaklaşık altmış (bu saatte) kişilik kuyruğa eklendik, kuyruk bankanın dışına taşmış.Beş dakika içinde kuyrukta eksilme olmayınca elimde param bankanın güvenlik görevlisine gittim işaretlerle bu parayı bozdurmak için bu kuyruğu beklemek zorundamıyız dedim adam beni gişelerden birine götürdü bekleyenlerin kötü bakışları altında param bozuldu. Kuyruktan ingilizi alarak otobüs durağına geri döndük kız şaşkın nasıl yaptın diyor.
Bir saatlik yolculuktan sonra merkezde indim .İnternetten edindiğim adreslerin ilk beşi ya pis ya pahalı yada doluydu.
Altıncısı BAStop da dört kişilik odada iki kişilik boş yer var.Diğer iki yatakta Fransız bir çift kalıyor.Şirin ve merkezde bir hostel burası (12 usd kahvalti dahil) ve sınırsız internet
Fransızlarla yol güzergahımız benziyor onlar bir ayda tamamalamış bizim üç ada yapacağımız yolculuğu . Uzun uzun bilgi verdiler yolculukla ilgili.
Günün kalnında Plaza Mayoyu gezdim ve uçak bileti baktım.Ushuaia ya otobüsle ( üç günde gidiliyor) yada uçakla gideceğim.Aerolinea airlines in beş katlı binasında bilet kuyruğu dışarılara taşmış.Bekleyemeyeceğim.
Yarın Serpil geliyor erken kalkıp onu karşılayacağım. Resepsiyona beni altı buçukta uyandırmalarını söyledim.Kahvaltı dokuzda başlıyor ama kız bana kahvaltı hazırlayabileklerini söyledi.
Duş alıp saat dokuz gibi yattım.

7 Ocak

Saat altı buçuk gibi kendiliğinden uyandım hava yeni ağarıyor ve serince,hani mis gibi derler ya öyle bir tazelikte. sokaklar sessiz.
Kahvaltı hazır ama yenecek gibi değil ay çörekleri dünden kalmiş ve fincanlar berbat görünüyor.
Sokaklarda trafik yeni yeni başlıyor.86 nolu otobüsle bir saate yakın yolculuktan sonra hava limanına vardım.Seyahatlerimde mümkün olduğunca toplu taşımları kullanıyorum hem ekonomik hemde daha yavaş ve daha çok yer görebiliyorum.
Yolda Serpilin ablası aradı.Serpil Bs As inmiş beni göremeyince merak etmiş ablasını aramış o da beni aradı
Ben ve Serpil birbirimize ulaşamıyoruz cep telofonlarımızdan ama Türkiyeye ulaşabiliyoruz.Bizim kız bir türk gençle hava limanı girişinde beni bekliyor, özlemişim sarıldık.
Yanındaki arkadaş İsmail İstanbuldan o da üç ay kalcakmış; aşağı yukarı aynı yerleri gezeceğiz.Onun acelesi var ,yollarda tekrar karşılaşırız dilekleriyle ayrıldık. Hava limanındaki aerolíneas airlines gişesinde kimseler yok Usuhaia biletimizi buradan aldık(245 usd) Valiz en fazla 15 el cantasi 5 kio olmaliymis,10 kilo fazlam var.
Emanet makbzunu kaybetmiştim ama pasaportumu gösterince zorluk çıkarmadılar .
Bu kez param bozuk 86 noluyla şehir merkezine gittik Serpil oteli beğenmedi fransızlar gitmiş şimdilik yanlızız odada.
Hava sıcak yürüyerek Florida caddesine gittik burası trafiğe kapatılmış , şık mağzalar var ve sokak boyunca canlı performanslar. Kalabalık bir dondurmacıdan nefis dondurmalar yedik , sokak tangosunu bitene dek izledik.
http://xs.to/xs.php?h=xs129&d=08295&...k_tango487.jpg

Programa göre yarın Montevideoa gideceğiz.Seçeneklerde hızlı feribot(70 usd) yavaş vapur ve yataklı otobüs var(38 usd).Ertesi gün saat 22 30 otobüs bileti aldik.
Burada Tİ lar çok iyi hizmet veriyor.Tüm sorularızmıza tatmin edici yanıtlar alıyoruz.
Otogar tren garı ve vapur istasyonu birbirine çok yakın.
Ve buralardan merkeze toplu taşım var.
Odada yanlızız ama kapıyı kilitleyemediğimiz için Serpil memnun değil.
Gece hosteldeki parti sabaha dek sürdü ve gürültüden uyuyamadık.

8 ocak .

Sabah yedide parti konukları hala ayakta ve gürültücüler daha sarhoşlar. kibarca uyardım ama kadeh kaldırarak benide katılmaya davet ettiler .Saat sekizde o kadar yoldan sonra birde uykusuzluğun eklendiği yorgunluğumuzun sevimsizliğiyle salona çıktık bizimkiler koltuklara serilmiş. Dünden kalan karpuz ve peynirle kahvaltı hazırladım olabildiğince gürültü yapmaya çalıştım ve sızıp kalmış particilerin bazılarını uyandırmayı, bazılarınıda rahatsız etmeyi başardım. Katlanamadılar ve odalarına döndüler söylenerek.
İntikam sarhoşluğu içinde eşyalarımızı topladık resepsiyona emanet ettik. Her derde deva .açılınca bir çarşaf büyüklüğünda,sıkıştırılınca avu içi büyüklüğündeki şalım kayıp .Üzgünüm çünki uzun seyahatlerda bu şallar yerine göre nevresim yerine göre havlu vs ama nadir olarak şal görevi görüyor.Temizlikci kıza sordum pek sinirlendi alındı soruma. Gönlünü Türkiyeden Serpilin getirdigi çikolatayı vererk aldım.
Saat on gibi çıktık.Bu gün Tigreye de gidebilecek vaktimiz olduğuna karar verdik.
Tren garından bir saatlik bir tren yolculuğundan sonra tigredeyiz.Burası şık bir sahil kasabası.
Nehir gezisi turu aldik (bir saat)
Nehir boyunca boyunca yazlık villalar var ve her villanın kendi iskelesi var.Çamur gibi nehirde insanlar ailecek yüzüyor sonunda nehir denizle birleşiyor her yer yemyeşil.
Tigre tren de la Costa (nostaljik trenle) Delta turu yaptık.Her durakta indik, hemen hemen her durakta çesitli etkinlikler var.Biletci kızın önerisine uyarak Punta chicha durağındaki restoranda nefis lomo bifteği yedik,bira, sebze çorbası patates köftesi nefisti iki kişi 25 usd.. İlk baktığımızda servis yok gibi geldi ve çıktık sonra sokaktaki bir kadına restoran aradığımızı söyledik kadın bizi tekrar aynı restorana götürdü.
Garsonlar çok nazik saat onlara göre çok erken ama yemek hazırlarız dedi, bizim için seçmesini istedik biraz şaşırdı ama o seçti bu güzel menüyü.
Artık ispanyolca kaç para ,selamlaşma, teşekkür şekilleri, çatal , kaşık, bira vs gibi kelimeleri söyleyebiliyoruz.mesela sabrosa lezetli demek…
Bs As gidecekseniz Tigre delta turu illaki olsun.Bir de Punta chicha daki restoran.
Burayı çok sevdik belki Montevideo dönüşü konaklayacağız hatta bir hostel adı bile aldık buralılardan.
Tigre hostel üç yıldızlı otel konforunda üstelik mimarisi de çok şık iki kişilik oda padece 34 usd.
Tigrede kocaman bir lunapark ve casino var.
Biz bir saat erken döndüğümüzü sanıyorduk ama saatimiz geri kalmış tren istasyonundan inince farkettik koşarak nefes nefese Montevideo otobüsünü son anda yakaladık
Tigre tren 1.5 usd tekne turu 8 usd trende de la casa gidiş dönüş 5 usd
Otobüs yataklı cok rahat, üstelik sandviç ve içecek ikramları var.
Sınırı geçerken görevliler önümüzdeki kadınla kızını asağı indirip valizlerini aradılar.Geçişte vize yok.
Yol boyunca uyuduk

9 ocak Montevideo

Tres Cruces(otobüs terminali)inden kent haritası ve gerekli bilgileri aldık yürüyerek kent meydanına gittik yaklaşık on beş dakika yürüdük. Saat dokuz ve tek tük insan var sokaklarda sandviç paketlerimizi dilenenlere verdik.
Yağmur çiselemeye başladı bir lokantaya girdik bir şeyler içtik kentin uyanmasını ve yağmurun dinmesini bekledik.Hava kapalı ,yağışlı.
Yaşlı meraklı ve geveze bir müzik öğretmeniyle sohbet ettik,hala yağmur ağıyor. kadından bizim için yemek seçmesini istedik meyve soslu tavuk ve elma ezmesi geldi karnımızı doyurduk , türk müziğinden bahsettik.
Del Este buradan üç saatlik yolmuş gitmekten vaz geçtik,Yağmur dindi günes ışıdı ,içimiz ışıdı şehrin tarihi bölgesini dolaştık.
Calle Sarandi trafiğe kapalı bir gezinti caddesi sağlı sollu şık mağazalar var.
Herkesin elinde mate kimileri özel çantalarında taşıyor mate takımını ve yolda serde içiyorlar,Modern bir baş kent Montevideo.
Tarihi Solis tiyatrosunu iki dakikalığına izin alarak gördük çok eski olmasına rağmen tertemiz bakımlı ve oyunlar devam ediyor.
Özgürlük meydanında oturduk dinlendik. Ortalık yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başladı..
Seyahatimizin başından başından beri yediğimiz tüm dondurmalar çok lezzetli.
Tarihi bölgede sokaklar planlı .Sahilde Marcado del Puerto yu gezdik,Tam öğlen yemeği zamanı içerisi kalabalık burası çiçek pazarına benziyor, sucuk benzeri yerel yiyecekler hızla pişiriliyor ve tüketiliyor,akşam yemeğine gelmek üzere ayrıldık.
Hemen yirmi metre ileride museo carnavale var.Güney Amerikada şimdiye dek gördüğüm en şenlikli , keyifli yer.
Bina tarihi ve Uruguayın kültürünü yansıtıyor:eski fotograflar ,giysiler, karnaval giysileri ev eşyaları sergileniyor,içimiz açıldı.
Müzenin başka bir bölümde bu günün performansları sergileniyor.
Dönüş biletimizi almak icin tekrar Tres Cruses e gittik,akşam 10 30 a biletimizi aldık ve kent meydanına gitmek için otobüse bindik. Serpil tam önümde oturuyordu ben ayaktaydım sonra onun önünde yer boşaldı oraya oturdum Serpile seslendim ama o elindeki kameraya dalmış beni duymamış ilk durakta beni göremeyince inmiş onun indiğini görmedim ,yokluğunu ancak ineceğimiz durakta farkettim.İlk kez birbirimizi kaybettik ve sayahatimizin henüz dördüncü günündeyiz...
Özgürlük meydanında tekrar bulduk birbirimizi.İlk birbirimizi kaybedişimizi vukuatsız yaşamış ve atlatmış olduk.
Yavaş yavaş sokaktaki insan sayısı azalmaya restoran kafelerdeki kalabalık artmaya başladı. Saat henüz akşam beş. Marcado del Puerto ya yemek için döndük ama sadece gündüz öğlen yemeği servisi varmış.
Meydanda yaşlı bir çift restorandan gelen canlı müzik eşliğinde tango yapıyor günlük giysilerıyle.Ucu ucuna yetiştik yine otobüse.Otobüsteki yataklarımıza yatar yatmaz uyuduk.

10 ocak

Bs As deyiz, San Telmo için çok erken Eva Peron müzesine gittik.Yarım saat sonra açılacakmış hemen yan taraftaki hayvanat bahçesinin önünde açık tezgahta çay ve sandviç le kahvaltı ettik hava güneşli.
Plaza Mayo da anneler 1976 daki darbede kaybolan çocuklarının resmiyle toplanıyor burası aynı zamanda buluşma yeri insanlarin.
Florida Caddesi Plazo De Mayo ile Plaza San Martin arsında yaklaşık üç km lik bir cadde ve 24 saat canlı.
Oradan San Telmo ya otobüsle gittik.
Şirin antikacılar, küçük butiklerve şirin kafeler çevrelenmiş San Telmoyu .
Daha sonra gece gelmek üzere ayrıldık.Iki gündür yıkanmıyoruz.
Tigreye gitmek üzere Retro tren garına gittik trende yaşlı bir adam tangolar söyledi ve çaldı,
Otelin çok güzel bir bahçesi var, yıkanmadan bahçede çay içtik hava 28 derece.
Duş aldıktan sonra kendimizi daha iyi hissettik ve kent meydanındaki kumarhaneye gittik 20 usd kaybettik.Yorgunluktan gözlerimiz yanıyor .
Otel ahalisi yavaş yavaş dönmeye başladı. Bir adam tertemiz ortak mutfakta yemek yapıyor hem de fırında börek gibi...Eli o kadar yatkın ki.lafladi biizmle biraz. Saat dokuz gibi yorgun argın yattık.


11 ocak

Kahvalti nefis,ev yapımı marmelatlar taze çörekler var.Saat dokuzda ayrıldık.
Valizlerimizi almak için BAStopa gittik.Benim şalı bulmuşlar, valizin üstüne koymuşlar ama başına neler geldiğini bilmediğimden geri bıraktım. Resepsiyondaki kız değişmis ,delikanlı telofonla taxi çağırdı.Hava alanı 4 km 7 usd ye gittik.
İç hatlarda maksimum valiz 15 kilo, hava sıcak ama ben giysilerimi olabildiğince giyinerek ve koluma alarak valiz ağırlığını azalttım . Ağırları el valizine koyduk sorunsuz geçtik. Uçak yarım saat gecikmeyle 15 30 da kalktı.
Akşam saat 8 gibi Ushuaia dayız.Küçücük bir hava alanı . Tİ dan haritamızı aldık.Deklare edecek yiyecek içecek gibi seyler var mı diye sordular.Türkiyeden getirdiğimiz kuru yemişleri bırakmaya niyetimiz yok, ama Serpil’in cebindeki portakalı ispiyonlamadan geçemedim.
Bir ingilizle aynı taksiyi paylaştık merkeze kadar , adam üç aylık gemi gezisine gidiyormuş çok heycanlıydı.
Internetten bulduğum Free style hostele gidiyoruz ama yer yokmuş.Valizleri oraya bıraktık ve önümüze gelen her otele girdik olaştık yok yok yer yok üstelik hava kararmaya, soğumaya ve yağmaya, rüzgar daha şiddetli esmeye başladı.Tekrar bir umut meydandaki Tİ a gittik kapılar kapalı camdan bir umut ( iki oldu) içeri bakarken bir adam yaklaştı kapalı ama isterseniz size otellerin adreslerini telofonlarını verebilirim dedi Tİ da çalışıyormuş bende zaten dolaştık bir çoğunu dedim.Adam yorgun ve bunalmış peki o zaman dedi gidiyorduki kaptım elinedeki listeyi .Aynı anda bir kadın eli daha uzandı listeye ama geç kalmıştı. Kadın pek sevimli kıramadım beraber arayalım dedim.Ingilizce bilmiyor vucut hareketlerle anlaştık kızı otel aramaya gitmiş beş dakikaya gelecekmiş,öylede oldu.Kız geldi ,ingilzce biliyor önce bir kaç yeri daha dolaştık,ulaşamadığımız yerlere telofon etmeye karar verdik, yani o edecek.Telofon kulubesinde üç sayfalık listeyi aradık ama yok yok yer yok,resmen sokaktayız saat gecenin 11 i oldu Birileri bir adamın oda kiraladığını söyledi adresi aldık, taksiyle valizlerimizi aldık dört kadın yola koyulduk.Taxi yavaş yavaş yoksul mahalelere girmeye başladı bizde ise keyifsizlik artmaya ama çaresiziz.
Bir evin ikinci katındaki pis bir odaya üstelik birimiz yerde yatacağız kişi başı 12 usd ödedeik.Emilya ısrarla yerde yatmayı üstlendi.Saat 24 ve hava yeni karardı.Sokağın başındaki pizzacıdan pizza aldık yedik ve yattık.
Ranzaya çıkarken merdiven kırıldı az kalsın Emilya’nın üstüne düşüyordum.Uyumadan üşüyerek sabahı ettik.Kalkmaya korkuyoruz adım atacak yer yok.

12 ocak

Kendimizi dışarı attık saat sekiz gibi otel arıyoruz,dördüncü hostelde yer bulduk.dört kişilik odada kişi başi 15 usd.
içimiz rahatladı otel temiz ve sıcak,hele duştaki su kaynıyor.Rehberliği tamamen Emilia’ya bıraktık,o bir tiyatro yönetiyor aynı zamanda bir oyuncu,Tİ dan bilgileri aldık,
Dünkü karanlık yağışlı hava yerini güneşe bıraktı.
Taksiyle (14 usd) telefiriğe gidiyoruz.Emilia bizede Latino gibi indirimli bilet alıyor görevlilerin yanında konuşmuyoruz, zaten esmeriz arada kaynadık,
Güney amerikanın her yerinde latinler dışındakiler üç kat fazla girş ücreti ödüyor.
Telefirikle(4usd) glaciar in bulunduğu bölgeye gidiyoruz. Yaklaşik 30 dakika ,yükseklik korkumu burada bırakmaya niyetlenerek manzaranın tadını çıkarmaya çalısyorum.
Telefirikten sonra yaklaşık bir saat yürüyerek tırmanıyoruz. Glaciar felan kalmamiş erimiş gitmis yer yer kar birikintilerinde kayıyor turistler.Emilya bizi bırakıp tırmanmaya devam ediyor iki saat sonra dönüyor ama o da buz dağı felan görmemiş.Glaciar buz kütlesi demek
Dağlardan gelen su kar birikintilerinin altından akıyor etraf yer yer yeşillenmş.aynı yolla hostelimize geri döndük.
Çoook yorgunuz ama öğleden sonrada katamaran turuna katılıyoruz,denizde olmak bizi daha mutlu etti içimiz açıldı.
Sea Lionslarının olduğu ada, Birds İsland,les Eclaireus Light Hause katamaran turu 3.5 saat ürdü(27usd)adalarda penguenleri ki burada üç değişik cins penguen gördük.
Deniz aslanları muhteşemdi (kanatlı, aslan başlı, bıyıklı balık) adada miskin miskin güneşleniyor birbirinin üstüne çıkıyor ama ağırlıklarına direnemediklerinden kayıyorlar.Bir tane yeni doğmuş deniz aslanı vardıki şirinliği görülmeye değer.
Kıpır kıpır ördekler penguenlerin yanında pek tezattı miskin hantal deniz aslanlarının yanında birazda ağır kokuyorlardı.
Son adaya çıkıp yürüyüş yaptık,buranın bitki dokusu ilginçmiş ama tam anlayamadım özelliklerini , aklım deniz aslanlarında.
Beagle Channel turu harikaydı küçük teknemizde biskuvi ve şarap ikram edildi.Hep beraber aynı tastan sırayla yudum yudum sıcak matelerimizi içtik,
Emilia ile annesi Edith in yanında taşıdıkları mate takımları var.
Edith hostelin mutfağında bize yemek hazırladı.Yarınki yemeği ben üslendim.

13 ocak

Kahvaltıdan sonra dışarı çıktık, bu günkü programda Nacional park vardı ama yağış nedeniyle müzeleri gezmeyi tercih ettik.
Önce Museo del Fin Del Mundo ya gittik.
Bu küçük müzede adaya ilk gelenlere ait gemi kalıntıları var.Özellikle Alba düşesi gemisine ait parçalar ilgimi çekti.Bu yöreye ait hayvanlar vardı doldurulmuş girişte yine indirm yaptırdı Emilia.
Yağış nedeniyle taksiyle dünyanın sonundaki en eski hapishaneye gittik,müze haline getirilmis.genis bir araziye yapilan bu taş binaları ilk gelen mahkumlar inşa etmiş ve ilk konukları mahkumlar.ilk zamanlar hapishanenin misafirleri azılı katillermiş,sonraları ünlü düşünce! suçluları kalmaya başlamış.Pek çok hikayesi var ama en ilgimi çeken bir ressamın mola veren 10 işciyi (patron devletin polisini işcilerin başına dikmiş mola saatinde çalışmaya zorluyor) silahıyla yakından ateş edere k öldüren bir polisi öldürmesi ve 14 yıl burada kalması.
Yillarca burada kalan siyasi sevilen mahkumun odasının duvarları çiçek desenleriyle süslenmiş ve bir resmi asılmış.
Diğer ünlü mahkumlardan biri 12 yaşındaki bir katil ki hikayesini anlatmasam daha iyi ,çocuk ölene dek burada kalmış(on yıl).
Hapishanenin bahçesinde sadece iki yıl kullanılmış bir deniz feneri var, bir kısmı restore edilmiş,Dünyanın en sonundaki hapishane şimdi bir müze( Museo Maritimo de Ushuaia) ve görülmeye değerdi.

14 ocak

Bugün hava güneşli.Burada hava birgün kapalı ve yagışlı birgün açık,
Nihayet Tierra del Fuego Nacional Parktayiz.(giriş ve ulaşım 25 usd)
Yeşil göl, kara göl, liman yani parkurun tamamını yaklaşık 7 saatte yürüdük.o soğukta bembeyaz kocaman papatya tarlaları muhteşemdi.Ağaçlar sanki tüylü gibi ve yer yer bataklıklar vardı.
Yemeği yöresel bir cins ızgara sucuk ekmek arası ile geçiştirdik.Dünyanın en sonundaki bu parka taksiyle terminale yaıkın bir yerden minübüsle yada eskiden mahkumların kullandığı nostaljik trenle gitmek mümkün.

15-16 ocak

Arjantinli arkadaşlarımız ayrıldı.Biz ancak iki gün sonraya uçak bulabildiğimizden buradayız.Adresler alındı kucaklaşıldı üzülerek ayrıldık.
Şehirde dolaştık 100 usd ye calafata biletimizi aldık.
Kenti dolaştık küçük bir kasaba burası ama oldukca turistik ve pahalı, en yüksek binası 6 katlı o da tek tük
Ana caddedeki mağazalara girdik.

17 ocak

Bugün güneşli ve boş günümüz.Aylaklık ettik,şehir turu için100 yıllık bir otobüs hazırlamışlar ama son tur saat üçteymiş, kaçırdık.
Hayret burada klasik anlamda meydan yok .Tİ nun onundaki boşlukta iki genç ateş çubuklarıyla ilginç bir gösteri yaptı ; birinin ağzına sigara verdiler yanan labutları birbirine ustalıkla atarak kişinin ağzındaki sigarayı bu labutlarla kıl payı düşürdüler kıl payının diğer tarafı ağız burun
oluyor... bu arada sigara yanıyor ve gittikçe küçülüyordu.
Bugün Emilia’ların yatağında İsrailli iki asker genç kız kalıyor ama sessiz ve sakinler diger İsraillerin aksine,


18 Ocak

10.30 uçağıyla yaklaşık bir saat sonra Calafattayız, alan vergisini ödedik aynı yöntemle valizlerin ağırlığını düşürdük.
Uçağı tercih etmemizin nedeni Emilia haritada yakın gibi görünen yolun aslında uzun zevksiz ve kötü olduğunu söylemesi.
Hava alanı şehir merkezine 22 km (17usd)taksiyle gittik,
Emilia nin adresini verdiği hostelde yer yoktu.etraftakiler de dolu.15 dakika turmanarak otogardaki Tİ a gittim,oradan aldığım adreslerden sadece birinde yer var bu gün.Albarqe hostel otogara çok yakın ama sevimsiz, iki kişilik bir oda var çaresiz kaldık (20usd) . Biraz aşağıda yeni ve temiz bir yer bulduk biraz pahalı ama iki gün sonra boşalacakmış,adı Hostel Shamila.oraya gidene dek bizim kaldiğimiz hostelde yıkanmamaya karar verdik(banyosu korkunç).

Merkezde öğlen yemeği yedik hava güneşli ve sıcak.etraftaki parklarda kocaman güller var hiç bu kadar kocaman güller görmemiştim,
Emilianın önerdiği Fernandez Chambelli ofisinden yar
ın için( 328 peso) tur aldık.

19 ocak

Sabah yedide tur bizi otelden aldı 45 dakika lık yolculuktan sonra kalafat nasyonal park girişinde biletlerimizi aldık sonra bizi bekleyen katamarana bindik . 60 km lik bir yol katedeceğiz.
Büyükce ve konforlu bir catamarán çoğu israilli,tek tük alman var.
Logo Argentino yu geçtik.
Yaklaşık bir buçuk saat sonra yavaş yavaş yüzen buz kayalarını görmeye başladık çok heycanladık hava güneşli ama çok rüzgar var.
Glaciar Upsala(buz kütlesi) yi gördük adadan suya doğru akıyor.
Yüzen buz parcaları gittikce büyümeye başladı...bizim heycanımız da...
Hava 25 derece ve etrafta buz kayaları salınıyor.
Buz mavisnin nasıl bir renk olduğunu şimdi anladım büyülendik.
http://imageupload.com/~imageupl/sho...nobuz.JPG.html
Daha sonra Glaciar Viedma yi seyrettik.
Nihayet bir addayız ,yaklaşık on beş dakika yürüyüşten sonra Glaciar Onelli karşımızda,
Güneşin etkisiyle parçalanmış buz kayaları adaya doğru yaklaşıyor.Güneşe güvenerek ayakkablarımı çıkardım, kabanımı kazağımı da kolsuz tişörtle kaldım.buz gibi su dizlerimize çıkana dek yürüdük güneşin vurduğu tenimiz yanıyor ayaklar buz..
Yavaş yavaş insanlar da bizim gibi suya ayaklarını soktu,muhteşem bir duygu.
Hatta suyun tadına bile baktım,kaynak tadında yumuşak .
Buzul kenarıda güneşlendik.yanımızda getirdiğimiz ekmek aralarını yedik,
12 saat süren yolculuktan sonra saat sekiz gibi otelimize bıraktılar.
Yarın için hostel Yamile ye gidip yer ayırttık,
Yemek yiyip günün pisliğiyle yattık.
http://imageupload.com/~imageupl/show.php/139265_Pmorinobuz.JPG.html


20 ocak

Erkenden kalkıp yamile hostele kaçtık,üç yıldızlı otel konforunda mis gibi hostel daha on gün önce açılmış iki kişilik oda 45 euro.
Iki günlük kirimizi attıktan sonra. Yarın için Emilianın önerdiği P.Morino ya biletlerimizi aldık,terminalden dolmuşla gideceğiz.

21 ocak

Saat ikiye dek otelde ve şehirde oyalandık.
Hava tiril tiril.
Fotografları dvd ye aktadık ve sadec bu işlem için 14 euro ödedik .
Saat üçte otobüse bindik 60 km lik yolumuz var.Toplam tur süresi beş saat.15 otobüse 40 peso giriş ücreti ödeyeceğiz.
Otobüs tamamen dolu ve iki kız birde genç adam türkçe konuşuyor.Güldük birbirimizi görünce... dünyanın sonunda...
Porito Morino buzulu muhteşem.Yüksekliği yaklaşık 5 metre uzunluğu 5 km imiş.
Katamarana 10 euro ödeyip iyice yaklaştık buzula.
Gürültüyle koca parçalar ayrılarak suya düştü
ve yüzmeye başladı.
Saat 8 de otelimize geri döndük ve tv seyrettik,Joremy İronun bir filmi.

22 ocak

Saat 9 da kalktık,Türkiyeden getirdiğimiz çay bitmek üzre,esyalarımızı topladık saat 10 esyaları bırakıp otelden ayrıldık.
Resepsiyonist pek nazik yanımda getirdiğim nazar boncuklu anahtarlıklardan birini ona hediye ettim..
Kenti gezdik aynı yerde dondurma yedik,
Laguna Limez e gittik yürüyerek,
Iki minnacık göleti koruma altına almışlar,toplam çevresi 2 km ördekler kuşlar var(girş 2 peso) bir saat yetti .
Dönüşte yolumuza başka bir park çıktı,kocaman güllerin arasında eski gas pompalari sergileniyor.
Saat iki gibi otele döndük.
Taksiyle hava alanına (50peso) gittik,
Hava alanı vergisi 36 peso
Umduğumuz saatten iki saat daha geç olarak saat 21 de tekarar Bs As teyiz,
Hava alanından taksiyle terminale gittik umudumuz İguazhuya otobüs bulamak ama son otobüsü beş dak önce kaçırmışız ilk otobüs saat yedide,biz karar verene dek saat 12 oldu.bu arada emanet kapanmış valizlerden kurtulamadık çaresiz otogarda geceleleyeceğiz Halbuki progarmımız valizleri emanete verip geceyi San Telmoda eğlenerek geçirmekti .

23 ocak

Otogarın kafesinde kahvaltı ettik saat 13 30a bilet aldık (50 euro) yataklı ve 18 saat yolumuz var,yine çok yorgun ve pisiz.
Otobüste bi sürü israilli var ve gürültücüler.

24 ocak

İguzhu .Sevimli ve düzenli bir Terminal.Üst yaya geçidini kullanmayanlar için iki görevli dikmişler.Her zamanki gibi Serpil bekledi ben otelleri taradım.Güneş yakıcı.
Yine inetnetten aldığım adreslerde yer yok,Terminale yakin Timpo Pasada hostelde yer bulduk iki kişlik oda 38euro.
Yarın Del Esteye gideceğiz.otobüs terminalinden Del Esteye ve şelalenin Brezilya tafiyla Arjantin tarafina sürekli otobüsler var.
Duş aldık para bozdurduk ve bu gün Brezilya tarafına gitmek üzere otobüse bindik(1’5 euro)
Sınırı geçerken otobüs bizi işlemleri yaptırana dek bekledi ama Brzilya girişinde beklemedi ,elimize biletlerimizi verip bir sonraki araçla gelin dedi otobüs şöförü.Bizden başka bir alman daha var.Giriş işlemlerini bitirdikten sonra otobüsle Iguacu foz(bu tarafta şelanenin adı bu) a varmamiz saat beşi buldu,
Yoldan geçen bir kadına sorduk bu saatten sonra şelale kapanır gidemezsiniz dedí ama biz şansımızı deneyelim dedik ve otobüs durağına gittik görevli kalkmakta olan otobüsü işaret ederek kaçırmayın son şansınız dedi.Bu son otobüsle şelaledeki son turu yakalayabilecekmişiz. Öyle de oldu.20 kmlik şelala gezi parkurunu 45 dakikada gezdik,şelaleyi ancak belirlenen yerlerden gezebiliyoruz büyük çoğunluğunuda servis otobüsüyle gezmek zorundayız, yolumuza bir sürü sürüngen çıktı kelebekler her renk,,,
Her ne kadar parkurdan ayrılmasakta çıkışta sırılsıklamdık hissettiklerimiz ve gördüklerimiz anlatılır gibi değil.
19 30 da park kapanıyor son çıkan biziz.
Kente otobüsle döndük burada Arjantin parası geçiyor ama üstünü Brezilya parası veriyorlar.Otobüs durağına geldiğimizde son otobüsün yeni gittğini söylediler, burda kalmamızı önerdiler ama biz gitmekte ısrarlıyız.Tek yol Brezilya sınırına şehir otobüsüyle gidip oradan Arjantin tarafına taksi ile geçmek.Otobüs durağındaki görevli nerde ineceğimizi yazdı bir kağıda ve otobüs şöförüne israrla burda indirmesini söylememizi istedi.
Sınıra giden belediye otobusünü bir saat bekledik.Hava karanlık ve insan sayısı giderek azlıyor.silah sesi olduğunu zannettiğimiz sesler meğerse havai fişekmiş, öyle dediler ama biz gökyüzünde buna ait bir belirti görmedik.
Duraktaki kadınlarla sohbet ettik biz Türkiyedeniz diyice İstanbul diyorlar.
Otobüste bilet kesen adam çok kaba ve bizi yolda bir yerlerde indirmek istedi taksiye binin burdan diyor ısrarla, yaklaştım adama boynunda asılı kimliğindeki adını okudum elimdeki kağıda yazdım ve avaz avaz ağzıma geleni saydım.Adam bir daha ağzını açarsa polise gideceğimi söylediğimi anladı, tamam dedi bizi tam sınır kabinlerinin öününe kadar götürdü otobüs inerkende özür dilediler.
Brezilya sınırında işlemlerimizi yaptık ortalık sessiz tam taksi bulalım derken bir genç kız arabayla gişelerde durdu kimlik kontrolü yaptırıyor, yaklaştım , Arjantin tarafına geçiyorsa bizide almasını rica ettim.Önce biraz sıkıldı kaç kişi olduğumuzu sordu iki kişiyiz dedim, bindik arabaya.Çat pat ingilizcesi var ama konuşmayı seviyor anlattıda anlattı Paraguaylıymış arkadaslarıyla buluşup eğleneceklermiş İguazhuda.Arjantin sınırında islemlerimizi bitirene dek bekledi ve otele kadar bıraktı bizi.

25 ocak

Bu gün Del Esteye gidiyoruz ve şimdiye dek herkes dikkat edin çok tehlikelidir dedi.Terminalden beş dakikada bir araç gidiyormus.Sadece 1.5 e uro sınırı geçerken indik döndüğümüzde bizim yerler kapılmış ayakta kaldık, Brezilya sınırındanda geçeceğimizi tahmin edemediğimden ilk durakta Paraguay sınırı diye attım kendimi dışarı,Serpilde tabii.Biz Brezilya sınırı olduğunu anlayana dek otobüs gitmişti.Bu arada Brezilayaya bir kez daha giriş yaptırmış olduk.Birde çıkış yaptırmak zorundayız.
Yarım saat daha bekledikten sonra bir sonraki tıklım tıklım dolu otobüse bindik.
Yaklaşık 40 dak sonra Del Estedeyiz.İnternetten eloktronik eşyaların burda uçuz olduğunu okumuştuk,hava güneşli ve 25 derece.Sınır kentlerinin havası birbirine çok benziyor her nedense hepside biraz Eminönünü anımsatıyor bana. Kalbalıkmı kalabalık.Sınır polisi bizden vize istedi her zamanki gibi yeşil pasoportun özelliklerini bir bir anlattım,adam bu kez 60 dolar ödemem gerektiğini söyledi,ben ödeyemeyeceğimi… 20 dolara indi fiyat ben diretince pasoporta işlem yaptırmadan geçin dediler.Zaten bir kaç saat kalacağız.Hemen karşıdaki Tİ dan bir harita aldık görevlinin dediğine göre eloktronik eşya mağzaları yol boyunca uzanıyormuş,gerçektende pek çok mağza var ve her adımda birileri yüzümüze doğru bir şeyler uzatıyor.Üç saat gezdik ve kalabalıktan sıcaktan bunaldık.Ufak tefek şeyler aldık ama anlatıldığı gibi ucuz değil yada biz doğru yeri bulamadık …
Pasapotumuzu işletmeye gerek yoktu alışveriş isteğimiz kursağımızda otobüse binip geri döndük.Brezilya sınırında inip çıkış yaptırmalıyız ama halimiz yok direk otele döndük.

26.ocak

Bu gün Iguachu Falls(Arjantin tarafiıCataras)ı gezeceğiz,bu tarafin Brezilya tarfından daha güzel olduğunu ve daha uzun zaman gerektiğini okumustuk.
Otobüsle (1usd) 20 km uzakliktaki şelale girişine ulaştık., giriş 30 euro.
Brezilya tafindagi gezi otobüsleydi burada tren koymuşlar ulaşım noktalarına buna ayrıca ücret ödenmiyor.Birde gölün karşısındaki Martin adasına botla geçis ücretsiz ama bu günlerde su çok yüksek olduğundan iptal etmişler.Şelaleri gözlemek için tahtadan setler yapmışlar. üç saat sürdü tüm gözlem yerlerini dolaşmak.Yolumuza bi sürü kelebek sürüngen ve şımarık karıncayiyenler çıktı.Bir tanesi yere bıraktığım çantanın içine soktu başını ve çantanın içindekileri dışarı döktü, diğerleri üşüşüyorduki çantayı kapıp kovaladım yaramazları.
Turumuz bittikten snra Parana bot turu aldık (15euro).
Botta yaklaşık yirmi kişiyiz can yeleklerimiz üstümüzde çığlık çığlığa şelanenin altına girdik ve sırılsıklamız.
Üstümüzü tuvalette değiştirdik.
Budapeşteli bir çift turla gelmiş geçen yaz Türkiyeye gitmişler.
Akşam Brezilaya caddesindeki tango bara gittik ama pist tamirde ve gösteri yok birayla yetindik zaten yorgunuzda.

27 ocak

Bu gün 24 saatlik bir yolculuktan sonra Saltaya varacağız(45 euro)otobüsümüz yarı yataklı ,saat 13 te yoldayız,yol yemyeşil ama o kadar düzki sanki aynı yerde duruyoruz gibi.Güneş saat 10 gibi batti muhteşem sarı lacivert ve kırmızı renklerin arasında.
Yol boyu ekili verimli alan ,pirinç tarlaları ve leylekler…çok gezecegiz anlaşılan…

28 ocak


Saltadayız nihayet.Burasi bizim için geçis noktası.
Niyetimiz San pedro ve Atacama ya gitmek ama iki gün otobüsler dolu, otel bakamak için ayrıldım otogardan,yolda sağnak beni sırıl sıklam etti ,yolları sel götürüyor.
Tİ dan aldığım listedeki otelleri gezdim ve yol üzerindekilere baktım ama içimden bir ses kalma diyor.Otogar tuvaletinde ıslak giysilerimi değiştirdim.
Serpilde kalmak istemiyor rotayı Bolivyaya çevirdik. Atacama yerine Salar de uyuni ile yetineceğiz..Tİ daki görevli bu gün telefirik çalışmaz demişti ve biz de şansımızı deneyelim diye telefirik kalkış noktasına gittik ve Saltayı 30 dak süren telefirikle yukardan seyrettik.Saltanın birası meşhur tepede birer bira içtik hava 15 derece.
Biletimizi gece saat ona aldık.yolumuz sekiz saat sabah sınırdayız( 10 euro)

29 ocak Quaca

Berbat bir arabayla sabah ayazında ve beş buçuğunda Quaca da terminalindeyiz.
Terminal bekleyen yerel halkla dolu iki saat erken geldik buraya hava zifiri karanlık etraf çiş, yoksulluk, güvensizlik kokuyor.Kapalı odada yer yok insanlar yerde yatıyor bi sürü çocuk var. çaycı kadınlar dolanıp duruyor aç yorgun uykusuz ve üşümüş durumdayız Serpilin ağrısı var.Ben etrafa bakayım diyorum ama köpek seslerinden korktum ve Serpilde gitmeme izin vermedi. Sokağın başında taksiler var ama aynı nedenden dolayı bu seçeneğide eledik çaresi gün aydınlana dek bekleyeceğiz. ,
Bizimle gelenlerden bazıları taksilere atlayıp gitti Tİ daki yaşlı adamla ispanyolca anlaştık anladığıma göre Sınır 15 dakikalik yürüme mesafesi .
Saat altı alacakaranlık hafiften ağarmaya başladı valizlerle yürüyerek sınıra vardık.Pencerde saat yedide açılacağı yazıyor sırada bekleyenler var beş altı da turist var.
Tuvalet kilitli o da saat yedide açılacakmış, etraftaki araziyi kullandık diğer kadınlarla beraber.
Bolivya saati bir saat erken.
Çıkış işlemlerinden sonra sınırın diğer tarafına Villazon a geçtik.Sınır polisi (sinir polisi) çok kabaydı. Pasaportlarımıza uzun uzun baktı,neyse sınırı ve siniri geçtikten sonra otobüs terminali yakın yürüdük ve yolda para bozdurduk .Hava yağışlı ve soğuk ayakkabılarım su geçiriyor ıslanan çorapları atıyorum dokuz çoraptan geriye üç tane kaldı.
Terminal karmaşık otobüsler eski kimse ingilizce bilmiyor.Bir alman turist var ispanyolca ve ingizilce biliyor Tupiza ya gidiyormus.İlk araba Tupizaya ve bunalmış durumdayım bir sonraki durağımız Tupizaydı zaten. İlk araba oraya olduğuna göre bizde almanla beraber önce Tupiza yapalım dedik,yol üç saatmiş fiyat iki dolar.İguazhudan beri yağmur durmadı bunalmiş durumdayız,belliki buralarada çok yağmış.
Yol bir felaket aşırı yağış yolun toprağını götürmüş taşlar çıkmış ortaya, hoplaya hoplaya 30 km hızla gidiyoruz.kimi camlar kırık yağış ve soğuk devam ediyor.
Bir saat sonra otobüs durdu önümüzde iki araç daha var.Şöför gitti dolaştı, almanın aracılığıyla yağışın köprüyü uçurmuş olduğunu öğrendik.Yürüyerek geçersek karşıdan bir başka otobüse binip devam edebilirmişiz. aksi taktirde geri dönmek zorundaymışız.Tekrar o korkunç yılda geriye gitmektense valizleri taşıyıp köprüyü geçmek evla dedik, herkes çantalarını sırtladı,Bolivyalıların çantası yok bir iki gençten valizime yardım etmesini rica ettim ama gülerek es geçtiler.Şimdilik Bolivyalıları pek nazik bulmadım.Diğer otobüslerden gelen yabancı turistlerle yardımlaşarak yaklaşık bir km lik yolu yürüdük ve köprüyü atlayarak geçtik bir adımlık açıklık vardı uçan köprüde ama zor olmadı.
Karşı taraftada otobüsler konvoy halinde bizim geldiğimiz yöne geçmek için bekliyor, yolcularıda aynı niyetle bizim tarafa geçiyor.
Köprüyü geçtikten sonra nasıl Tupizaya gideceğimizisorduk otobüs şöförlerine güldüler dönemezsiniz arkamızdaki diğer köprüde uçtu üstelik daha beter dediler.Şaka gibi ,kabus gibi geride ve ileride iki uçmuş köprünün arasındayız sakal bıyık...Öbür köprüye bir km lik yolumuz varmış.Serpilin önerisiyle ileriye doğru şansımızı deneyelim dedik.bir km daha ilerledik kalabalıkla beraber.Ama bu köprü hem daha yüksek hem aralığı üç adımlık ve koca demirler var.Tarkan olup uçmak lazım.Ben pes ettim ama Serpil valizi yüklendi benide yüreklendirdi karşıdan arjantinli bir turistin yardımıyla valizleri karşıya geçirdi.Bu arada ben çamurdan kaydım ve o koca demirlere bir kaç santim kala durabildim yoksa ... Üstüm başım kırmızı renkli çamur içinde.
Ben korkudan kestirme yoldan vazgeçtim yürüyerek köprünün balçık çukurundan yürüyerek karşıya ulaşabilidik.Valizleri arjantinli turiste emanet etmiştik yirmi dak sonra vardığımızda çocuk valizlerimizin başındaydı.
Tursiler yavaş yavaş toplandık.Otobüs şöförlerine para teklif edip Tupizaya geri dönmelerini yolun bu gün açılmasının mümkün olmadığını önerdim.İspanyolca bilenler tek tek şöförlere teklifimizi sundu ama adamlar oralı değil inatla bekliyorlar.En arkadaki kamyon şöförü eğer kırk kişi olursak dörder dolara götüreceğini söylemiş bizim sayımızsa on iki, 28 kişiye ihtiyacımız var farkı ödeyelim dedim ama çoğu arjantinli gençler çok para ödeyemeyiz dediler. Bu arada kimi otobüsler vadideki çamurdan geçmeyi denedi ama çamura çakıldılar.Etrafta saçılmış otobüsler... tuhaf bir manzara...
Karşıdan çamura saplanmaktan kurtulmuş zaferle saatte bir küçük kamyonetler geliyor ,yerli halk hemen kapışıyor bunları.
Bir kamyonet daha geldi attık kedimizi önüne kasası dolu şöför iki kişi alabileceğini söylemiş arkadaşlara diğer gruplar kalabalık olduğundan bize yer verdiler ,vedalaştık adlarını bile bilmediğimiz arkadaşlarla.Kamyonetin kasasını dolduran bolivyalılar paraları peşin ödemişler bizi kamyonete yerleştiren arjantinliler sakin para ödemeyin şöföre araç özel tutulmuş dedi.
Kamyonetteki bolivyalılar nazikce yer açtılar bize .Çocuk yaşta bir çift kucaklarında bebekleri ve onların anneleri babaları ve akrabaları.Yağmur dindi allahtan takur tukur yollardayız.gençler bize yer verdikleri için ayakta ve rüzgar yiyorlar ,birine üstümdeki polar yeleği verdim.
Yağmurun göçürdüğü yolları sarı giysili yol çalısanları küreklerle düzelmeye çalışıyorlar,pek çok yerde koca kayalar kopup yolları kapatmış yine insan gücüyle kayalardan yolları temizlenmeye calışılıyor.
Iki saat sonra içimiz dışımiza çıkmış vardık Tupiza ya,poları geri vermek istedi genç ama ona hediye ettim,kamyonetten indik muavin koştu para istedi ama diğer yolcular kötü kötü bakıyor muavine üç dolar verdik pek memnun kaldılar ve bizi terminale kadar bıraktılar.Hava pırıl pırıl terminal küçük ama tıklım tıklım, bi cok yabancı turist var.
Tİ yan sokaktaymış bilgi almak üzre oraya gittim aynı zamanda hostel ve tur da düzenliyorlar.Hostel Walle Hormasa (iki kislik özel oda 13 euro) bu yolculuktan sonra gözüme pek temiz ve konforlu geldi.Koşa koşa terminalde valizlerle bekleten Serpile gittim o pek inanamadı ama sevdi oteli burada konaklamaya ve Uyuniye turu buradan almaya karar verdik.Zaten üç kişi yarın sabah başlayacak tur için hazırmış bizimle beş kişi olduk,fiyat dört gün üç gece her şey dahil 125 usd.
Yağmur yağmasına rağmen kent merkezine yürüdük yer yer sel var internete girdik ve dolaştık.kasabayı.

30 ocak Bolivya

Sabah 9 30 da tur arkadaşlarımız otele geldi bir alman ve arjantinli genç bir çift. Normalde göllerden başlayan tur yağıs nedeniyle Salar de uyuniden baslayacakmış,Thomas Pablo ve sevgilisi Frensesca biz şöförümüz ve rehberimiz araca bindik.
Aynı tura ait üç jip daha var ard arda yoldayız
Hemen kaynaşıyoruz. tur rehberimizin adı Hugo,sadece ispanyolca biliyor allahtan arjantinliler ingilizce biliyor ve iletişimi kolaylaştırıyorlar.
Yolda kaya parçaları gibi sert doluya tutuluyoruz.dağlar anında bembeyaz kesiliyor.
Yolu yer yer kayalar kapatmış ,diğer yolcu ve sürücüler ortaklaşa kayaları yolumuzdan çekiyoruz.
Hugo jipin arkasını dişa doğru açarak masa yapıyor bize öğle yemeği( pikniği) hazırladı atıştırdık açlığımızı yatıştırdık.
Ilk durağımız Tupiza Salo maden ocağı (3600 metre yükseklikteyizBurası hayalet kent; madenler kapanınca yaşaanlar tarafından terkedilmiş.
http://imageupload.com/~imageupl/sho...tocha.JPG.html
İkinci durak Atocha burasıda madencilikten geçinen bir kent maden kapanırsa hayalet kent olacak...
Hatta bir ara maden kapanmış ve halk kenti teketmis ama kilise madenciligi destekleyince tekrar canlanmış kent.
Pazar yeri yakındı rengarek giysileriyle özellikle kadınlar hoştu.
Kocaman bir kilise var ortada.Bolivya Güney Amerikanın Hıstiyanlıktan en az etkilenen ülkesi.
Yağmur kesildi bu kezde toz bulutları içinde yol alıyoruz. Asvalt yola rastlamadık henüz .Yolumuzu tren rayları kesiyor yer yer.Tupizadan Uyuniye tren de varmış ama bu bir kaç gün yağıs nedeniyle iptal edilmiş.
Akşam altı gibi Uyunideyiz,bura halkı turizmden geçiniyor.Hostal inti uyuni merkezde pek sevimsiz bir yer, beş kişi aynı odayı paylaşacağız.Hugo odamızda bize kahvaltı hazırladı,akşam yemeği için araçla bir evin avlusunda depo gibi bir yerdeyiz.Burası Hugonun ailesine aitmiş.Yemekten sonra erkenden yattık yarın beş buçukta kalkacağız.

31ocak
Saat altıda araçta hazırız.Salta Uyuni ye dünyanın en büyük tuz çölü (gölü)
Bir saat çamur yolda gittikten sonra tuz çölüne ulaştık,uzaktan derinmiş gibi görünen göle jip dalınca haykırdım meğerse derinlik padece bir karışmış.
Eskiden gölmüş zaten burası valla ben Frenceskanın çevirisiyle Hugonun yalancısım.Hugonun anlattıklarını Frencesko sabırla bize ingilizce çeviriyor.
Manzara muthiş yer yer tuz kayalarının suya akisleri düşüyor.Topraktaki delikler toprağa ın havalanmasını sağlıyormuş, güneş suyun yüzünü parlatıyor.Muhteşemhttp://imageupload.com/~imageupl/show.php/139276_uyunituzgl.JPG.htmlhttp://imageupload.com/~imageupl/show.php/139275_hostalsal.JPG.html
http://imageupload.com/~imageupl/sho...tuzgl.JPG.html