Mesajı Okuyun
Old 13-03-2003, 10:19   #2
tansel

 
Varsayılan Anayasa ayaklar altında...

Savaş çıktığında turist olan vatandaşlarımızın öldürülmesi durumunda ne olacağını soruyorsun?

Keşke bu soruyu, bu ülkeyi yönetenler de kendilerine sorabilse.

Savaşın olduğu bir bölgede "hukuk" olmaz, şimdi bana bazıları kızacaktır. Uzun uğraşlar sonucunda meydana getirilen "uluslararası hukuku" hatırlatacaklardır.Savaşın olduğu yerde, hukuk değil, ancak güçlünün kanunları vardır.

Uluslararası hukukun ve mesrutiyetin bir işe yaramadığını şimdi Amerikanın tavrından görebiliyoruz.

Savaş olduğunda turist olanların ölümünden daha büyük ve tehlikeli hukuk ihlaleri bizi bekliyor.

Türkiye Cumhuriyetinin temeli Meclis'in iradesi ayaklar altında. Yüce Meclis, tezkereyi kabul etmediği halde, hergün yeni yabancı askerler ülkemize ayak basıyor, ülke içinde istedikleri gibi hareket ediyorlar ve yeni üsler kuruyorlar. Bu hangi hukuka uygun. Anayasa yabancı askerlerin ayakları altında çiğneniyor.

Meclis kararı yokken ülkeye yabancı asker gelmesi, ülkenin işgalidir. Türkiye işgal altındadır. Bütçesi Amerikan güdümlü kurumların denetimindedir. Türkiye, tam anlamıyla bir Amerikan Mandası olmuştur. Medyada, bir takım çevrelerde ne yazık ki işbirlikçiler devamlı beyin yıkamakla meşguldür. Herşey, milli mücadele dönemindeki İstanbul'u hatırlatmaktadır.

Dün, bu ülkenin insanlarına, İskenderun'da, silah çekilmiştir. Hangi hukutan bahsediyoruz. Amerikan askerini korumak için kendi vatandaşına silah çeken bir yönetim, ancak, manda zihniyetinde olabilir. Kendi milletvekilini bile koruyamayan bir ülke, özgürlüğünü kaybetmiştir.

Mustafa Kemal ATATÜRK'ün, Gençliğe Hitabesi'ni hatırlayalım.

"... İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dagıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip
olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir..."

Bu durumda görevimizin ne olduğunu ATATÜRK şöyle belirtiyor:

"Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!"

Dostlar, ülkemiz büyük bir tehlike ile karşı karşıya bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriye var olma mücadelesi içindedir.

Bu nedenle, ulusal ruhla hareket etmek ve birbirimize destek olmak zorundayız.

Mustafa Kemal'in dediği gibi; "Geldikleri gibi gideceklerdir" ama, onları, gönderecek olanlar bizleriz. Ya özgür ve onurlu bir millet olacağız ya da başkalarının esiri.

Umudunuz tükenmesin, sevgiyle ve dostlukla kalın.

Tansel Güven.