Mesajı Okuyun
Old 25-10-2005, 16:01   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.

Y A R G I T A Y

HD.4

E. 1986 / 7027
K. 1986 / 7821
T. 18.11.1986


BAĞIŞLAMA

BAĞIŞLAMA

818 / BK. - 237.

TAPUDA KAYITLI OLMAYAN TAŞINMAZLAR TAŞINIR MAL NİTELİĞİNDEDİR.TAPUSUZ
TAŞINMAZLARDA ZİLYEDLİKTEN İBARET OLAN HAKKIN DEVRİ SURETİYLEYAPILAN ELDEN
BAĞIŞLAMA SÖZLEŞMELERİ HİÇBİR BİÇİM KOŞULUNA BAĞLIDEĞİLDİR. BU NEDENLE,
GİZLENEREK YAPILAN BAĞIŞLAMA NİTELİĞİNDEKİTASARRUFU GEÇERLİDİR. ANCAK TENKİSİ
İSTENEBİLİR.


DAVA : Taraflar arasındaki senet iptali davası üzerine yapılan yargılama
sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı satıcısı Ali, alıcısı Fadime olan
7.7.1971 tarihli gayrimenkul satış senedi ile satıcısı Ali, alıcısı Fadime olan
21.12.1976 tarihli senetlerin iptaline ilişkin hükmün süresi içinde davalı
avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen
rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Dava taşınmaz mal satışına ilişkin iki adet senedin iptali
isteğidir. Davacılar tarafından Maliye Hazinesi ve Köy Tüzel Kişiliği ile
birlikte (F.Ç. aleyhine ortak miras bırakan Ali'den kalma tapuda kayıtlı dört
parça taşınmazın mirascıları adına tescili için önceki dava açılmıştır. Davalı
(F.Ç.), o davada Ali'nin sağlığında bu taşınmazları kendisine sattığını
savunmuş ve bu savunmasını ispat için şimdi iptali talep olunan senetleri ibraz
etmiştir. Ancak o dava takip edilmediğinden açılmamış sayılmasına karar
verilmiş ve senetlerin iptali için bu dava açılmıştır. İddiaya göre satış
karşılıksız olup mirastan mal kaçırma amacına yöneliktir. Mahkemece
gayrimenkullerin Kozağaç Köyü'nde olduğu ve alıcı ile satıcı aynı köyde
oturduğu halde kasaba muhtarlığınca tasdik edildiğinden, düzenlenirken köyde
bulunan kişiler şahitlik yapmadığından, yabancı kişiler önünde düzenlendiğinden
mal kaçırma amacıyla hareket edilmiş olup, satış bedeli ödenmediğinden ve
aslında satış değil bağışlama olduğundan bahsile heriki senedin iptaline karar
verilmiştir.
Oysa iptali istenilen senetlerde satıcı imza vazına muktedir olamadığından
veya yazı bilmediğinden el ile yapılmış bir işaret veya mühür kullanmamış olup
imza atılmış olduğundan bu senetlerin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 297.
maddesinde belirtilen şekilde düzenlenip düzenlenmediğinin araştırılması
gereksizdir. Aynı Kanunun 299. maddesi hükmüne göre imzası ikrar veya mahkeme
onun olduğuna hükmolunan gayri resmi senet ona imza eden ile mirascılar
hakkında muteberdir. Davacılar senetlerdeki imzanın miras bırakana ait
olmadığını iddia etmemişlerdir. Onların gerçekten sahtelik konusunda bir
iddiaları olsaydı mahkemenin bu yönü incelemeyen kararını temyiz etmeleri
gerekirdi. Mahkeme senetlerdeki imzaların miras bırakana ait olduğunu kabul
etmiş, ancak gereksiz yere onların düzenlenme biçimi üzerinde durulmuştur.
Davada senetlerin düzenlenmesindeki amacın davacıları mirastan yoksun
bırakmaya yönelik bulunduğu iddia edilmektedir. Kural olarak mevsuf muvazaa
halinde görünüşte yapılan sözleşme tarafların iradesine dayanmadığından geçerli
olmayıp, gizli sözleşmenin yani gerçekten yapılmak istenilen akdin var olduğu
kabul edilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekir. Onun muvazaalı sözleşme
altına gizlenmiş olması, ilke olarak geçerliğini etkilemez. Ancak bu gizli
sözleşmenin geçerliği bir şekle bağlı ise şekil şartına uygun bir irade
bildiriminde bulunulmadığı cihetle geçerlik şekline bürünmüş olmayan irade
beyanı hukuki varlığı olmayan bir beyan niteliğini taşıdığından gizli sözleşme
dahi geçerli kabul edilemez. Gerçekten yapılması istenilen gizli sözleşme şekil
şartına riayetsizlik sebebiyle geçerli değilse, ancak geçerli tasarruflara
uygulanması gereken tenkis hükümlerinin tatbiki söz konusu olamıyacağından
Borçlar Kanunun 18. maddesi uyarınca muvazaa sebebiyle geçerli olmayan
sözleşmeye ilişkin belgenin iptaline, şayet sözleşme geçerli ise
hükümsüzlüğünün tesbiti niteliğindeki senedin iptali isteminin reddine karar
verilmesi gerekir.
Davacılar aslında mal satılıp davalıdan bedeli alınmış olmadığı için asıl
sözleşmenin yani yapılması kastedilmiş bulunan bağışlamanın örtülmesi amacı ile
yapılmış olan ve mal parasının alınmış olduğu esasına dayanan irade
bildiriminin gerçeğe uymamasından dolayı hükümsüz olacağını ileri
sürmektedirler. Böyle bir hukuki işlemin mirastan mal kaçırma amacı ile
yapılmış olmasının dahi işin nitelendirilmesine ve varılacak sonuca etkisi
yoktur. Olayda miras bırakanın davalı kızı ile yapmış olduğu gerçek sözleşme
anılan nedenlerle bağışlamadır. Gerek senetlerin metninden, gerekse tescile
ilişkin diğer dava dosyası münderecatı ile tarafların bu davadaki iddia ve
savunmalarından taşınmazların tapuda kayıtlı olmadıkları, zilyedinin de davalı
olduğu anlaşılmaktadır. Böylece sözleşmenin konusu olan bu taşınmazlar tapuda
kayıtlı bulunmadıklarına ve tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların taşınır mal
niteliğinde sayılmaları gerekeceğine göre tapusuz taşınmazlar üzerinde
zilyetlikten ibaret olan hakkın devri, diğer bir ifadeyle teslim süretiyle
elden bağışlanması hususundaki sözleşme Borçlar Kanununun 237. maddesinin
birinci fıkrası hükmünce hiçbir şekil şartına tabi olmadığından muvazaalı satış
sözleşmeleri altında gizlenerek yapılan bağışlama niteliğindeki tasarruf
geçerli olup ancak tenkisi istenebilir. O halde bu davanın reddine karar
verilmesi gerekirken düzenleme biçiminin yasaya uymadığından bahsile senetlerin
iptaline karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle (BOZULMASINA) ve peşin
alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18.11.1986 gününde oybirliğiyle
karar verildi. *******